Dünya tarihini en çok etkilemiş iki insan kimdir diye sorarsanız, ben tereddütsüz Büyük İskender ve Hz. İsa’nın adını veririm. Kaderin cilvesi, bahtın akışı, tevafuk mu, tesadüf mü bilinmez, ama gelin görün ki her ikisi de bu dünyadan göç ettiğinde sadece 33 yaşındaydı. Topu topu 33’er yıl bu dünyada kaldılar, ama tarihin akışını, insanlığın kaderini ikisi kadar etkileyen henüz çıkmadı. İkisinin yaşının toplamı 66 yıl eder. Yani ortalama bir Avrupalının yaşam süresinden daha az. Ancak gelin görün ki arkalarında bıraktıkları miras, kitaplara sığmaz.
İberia’ya (bugünkü İspanya) atanan Sezar, Plutarkhos’a göre İskender’in hayatını okurken gözlerinden yaşlar boşanır. Arkadaşları neden ağladığını sorduğunda şu cevabı verir: “Çok yazık değil mi? İskender benim yaşımdayken bütün dünyaya hâkimdi. Oysa ben henüz hiçbir şey başaramadım.”
Bu kısa yazıda, kariyerinin henüz başlarındaki Sezar’ı bile aşağılık kompleksine kapılacak kadar sarsan Büyük İskender’in savaş taktiklerin ve fetihlerini nasıl gerçekleştirdiği konusunu ele almayacağım. Daha çok İskender’in ilmiye sınıfı, diğer bir deyimle yazar, filozof ve düşünürlerle arasının nasıl olduğunu bir iki örnek üzerinden anlatmaya çalışacağım.
İskender’in eğitimi ve eğitmenleri
İskender’in çok önemli bir eğitim sürecinden geçtiğini, öğretmenlerinden birinin de bizzat koca Aristoteles olduğunu herkes bilir. Lâkin Aristoteles İskender’in ilk öğretmeni değildi; ondan önce de kendisini eğiten hocaları oldu. Aristoteles ile derslerine başlamadan önce İskender, en başta Leonidas olmak üzere dönemin en ünlü öğretmenleri tarafından eğitiliyordu. Leonidas derslerinde ağırlıklı olarak sade yaşam, dayanıklılık ve tutumluluk üzerinde dururken, ondan sonra ikinci sırada Akarnanialı Lysimakhos gelmekteydi. Aslında çok özellikleri olan bir öğretmen sayılmazdı; ancak kendisini İlyada’nın Aka kahramanlarından, Akhilleus’un maiyetine mensup Phoenix’e, İskender’i Akhilleus’un kendisine, İskender’ın babası Filip’i de (Philippos) Akhilleus’un babası Peleus’a benzetmesi sarayda çok tutmuş, kendisini eğitmenler arasında ikinci sıraya çıkartmıştı (Plutarkhos:9). İskender’i Pella’daki sarayda eğiten ve ona altı yaşına kadar dadılık yapan, Makedonya’nın soylu kadınlarından Lanika’yı da anmak gerekir. Lanika’nın erkek kardeşi Kleitos, ömrü boyunca İskender ile yoldaş kaldı ve Granikos muharebesinde onun hayatını kurtardı (Lauffer:24). İskender, arkadaşı Kleitos ile beraber, “Phoenix” lakaplı öğretmeni Lysimakhos’u da Pers seferinde yanına aldı.
İskender’in eğitiminde, özellikle çocukluk yıllarında (MÖ 356-343) annesi Olympias’in da belirgin bir etkisi vardı. Ancak veliahtlık görevi için yetiştirileceği dönemde babası Filip, oğlunun eğitim işine el attı. Filip, dönemin en ünlü ve bilgili filozofu Aristoteles’i yüksek bir ücret karşılığında oğluna öğretmen tuttu ve bu arada, fethederken tahrip ettiği Stagira’yı (Aristo’nun doğduğu yer olduğu için) yeniden inşa edip oradan köle aldığı insanları da serbest bıraktı. Daha önce Aristoteles’in babası Nikhomakhos, Pella’daki sarayda Filip’in babası III. Amyntas’ın hekimliğini yapmıştı. Bütün diğer bütün soylu Makedonlar gibi İskender’in de Yunanca eğitim gördüğünü hatırlatmakta fayda var. Nu yüzden, kendisini ruhen neredeyse Yunanlı görüyordu.
Dünyayı fikirleriyle fetheden, kılıcıyla fethedenin öğretmeniydi
Şüphesiz İskender’in zihinsel gelişiminde en belirleyici rolü oynayan, Aristoteles oldu. Aristoteles İskender’i MÖ.342-340 yılları arasında iki üç yıllık gibi bir süre için eğitti. Sonradan İskender, hayatta olmayı babası Filip’e, doğru yaşamasını bilmeyi de öğretmeni Aristoteles’e borçlu olduğunu belirtti. Bu ilişkiyi, “benim maddi babam Filip, manevi babam Aristoteles’tir” şeklinde ifade edenler de oldu. Kısacası, dünyayı fikirleriyle fetheden Aristoteles, dünyayı kılıcıyla işgal edecek İskender’e öğretmenlik yaptı.
Aristoteles İskender’e sadece siyaset ve ahlâk derslerini vermekle kalmadı; kendi kitaplarında yazmadığı kimi özel bilgileri de aktardı. İskender’in Asya seferinde olduğu sırada Aristoteles ünlü Metafizik çalışmasını yayınladı. Ancak İskender bundan hoşnut kalmadı ve filozofa gönderdiği mektupta şöyle dedi: “İskender Aristoteles’i selamlar ve daima sıhhatte olmasını diler. Bana sözlü olarak öğrettiklerini yayımlamakla iyi etmedin, çünkü herkes bunları bilirse bizim herkesten farkımız ne olacak? Benim isteğim diğerlerinden güçte değil, bilgide üstün olmaktı. Sağlıcakla kal.” Aristoteles ise İskender’e verdiği cevapta, Metafizik kitabında açıkladığı bilgilerin yanı sıra, açıklamadığı pek çok bilginin de olduğunu söyledi (Plutarkhos:9).
Babası Filip’in ölümünden sonra Thebaililer Makedon egemenliğine başkaldırınca, İskender, diğer Yunan şehir devletleri için bir ders ve gözdağı olsun diye kenti kuşattı; geleneksel anlatılara göre altı binden fazla asker öldürdükten sonra, kenti ele geçirdi. Thebai teslim alındıktan sonra İskender, kentin kaderi konusundaki son kararı, daha önce Thebai’den çok çekmiş olan Plateialıların, Orkhomenyalıların ve Fokislilerin temsilcilerine bıraktı ve onlar da kentte yaşayan hemen herkesi, yani toplam 30 bin kişiyi köle olarak satma kararı aldı. Thebai’de sadece şair Pindar’ın evi ve yakınlarının yanı sıra, tapınak ve rahiplere zarar verilmedi (Lauffer:46).
“İskender olmasaydım, Diogenes olmak isterdim”
Asya’daki Yunan kentlerini Pers egemenliğinden kurtaracağını ve böylece Yunanlıların intikamını alacağını ileri süren İskender, Makedonya kralı olmasının yanı sıra, Yunan şehir devletlerinin içinde yer aldığı “Korint Birliği Hegemonu” unvanına da sahipti. Thebai zaferinden sonra Korintos’ta dönemin ünlü siyaset adamları ve filozofları, İskender’i ziyaret ve tebrik etti. Aynı dönemde Korintos’ta bulunan Sinoplu kinik filozof Diogenes İskender’i ziyaret edip tebrik etmeyince, bir gün İskender onu ziyaret etmeye karar verdi. Diogenes tam o sırada uzanmış güneşlenmekteydi. İskender ve yaklaşan kalabalığı görünce, bağdaş kurup karşısında duran İskender’e baktı. Bir isteği olup olmadığını soran krala, “gölge etme, başka ihsan istemez” diye cevap verince, İskender bu kibirli cevap karşısında ciddi anlamda rahatsız oldu. Ancak Diogenes’e bir şey söylemedi. İskender oradan uzaklaştığı sırada yanındaki refakatçıları güldü. Bunu üzerine kral, “İskender olmasaydım, Diogenes olmak isterdim” dedi (Plutarkhos:15).
İskender, Homeros’u ve özellikle İlyada destanını çok seviyordu. Homeros dışında Pindar’ın şiirleri ve tarihçilerin eserlerini de okumaktaydı. Ancak İlyada destanı kahramanlarından Akhilleus’a büyük bir hayranlık duyuyordu. Pers seferi sırasında Troia şehrine varınca Akhilleus’un defnedildiğine inanılan yere giderek, orada dikili sütunu defne yaprakları ve çelenklerle süsledikten sonra şöyle dedi: “Hey Akhilleus! Ne mutlu sana. Hayatta iken sadık bir dostun, öldükten sonra da ününü bütün dünyaya duyuran bir ozanın oldu.”
Pers ordusu savaş meydanında yenilince, Dareios’un geride bıraktığı, oldukça değerli taşlarla süslü, çok güzel bir altın sandık bulundu ve derhal İskender’e getirildü. İskender bütün arkadaşlarına, bu küçük şaheserin içine ne konabilir diye sorar. Herkes farklı bir cevap verdi. Ancak İskender tatmin olmadı. Orada bulunanların şaşkın bakışları arasında, her an yanında bulundurduğu ve gözü gibi sakladığı İlyada elyazmasını çıkarıp sandığa yerleştirdi.
Mutlak iktidar yozlaştırıyor
Asya seferindeki bir ziyafet sırasında, ikisi de sarhoşken çocukluk arkadaşı Kleitos ile büyük bir tartışmaya giren İskender, kendini tutamayarak muhafızlardan birinin mızrağını alıp fırlattı ve Kleitos’u göğsünden vurdu. Dört ayrı anlatıya göre, bütün geceyi ve ertesi günü ağlayarak geçiren İskender’i yatıştırmak için Aristoteles’in akrabası filozof Kallisthenes ve Abderalı Anaksarkhos getirildi. Kallisthenes, dingin ve tatlı bir sesle, akıl yoluyla İskender’i yatıştırmaya çalıştı, ancak etkili olamadı. Kendine has bir tavrı ve kibirli bir duruşu olan Anaksarkhos, İskender ile karşılaşır karşılaşmaz şöyle dedi: “Bütün dünyanın dikkatini üstüne çeken İskender bu mu? Kendini yere atmış, köleler gibi ağlıyor! Yasadan ve insanların ayıplayıp suçlamasından korkuyor! Oysa insanlar için yasa da, adalet de kendisidir. Bu yüzden dünyayı fethetti, herkese hükmetmek için. Boş düşüncelerin kölesi olmak için değil!..Yüce Zeus’un iki yardımcısının isimlerini hatırlıyor musun? Dike ve Themis idi. Neden? Çünkü iktidara sahip olanın her yaptığı haklı ve meşrudur” (Plutarkhos:57).
Bu olaydan sonra İskender’in filozof ve düşünürlere ilişkin tavrında belirgin bir değişiklik oldu. Etrafındaki kimi dalkavuk sofistler, Kallisthenes ile arasını hepten açtı. Bir keresinde İskender Kallisthenes için, ”kendisine bile filozof olmayan filozoflardan nefret ederim” dedi. İskender, Asya seferi sırasında yaptığı kimi gözlemler, ve topladığı materyalleri Aristoteles’e gönderiyordu. Ancak sonraki süreçte Aristoteles’ten de soğudu ve hattâ dönüşte kendisini cezalandıracağı yönünde söylentiler dolaştı.
İskender mutlak gücün doruğuna ulaşmıştı. Lord Acton’un, “iktidar insanı yozlaştırır, mutlak iktidar ise mutlak surette yozlaştırır” (power tends to corrupt, and absolute power corrupts absolutely) sözü, artık İskender için de geçerliydi. Kutsal Kitap (Tevrat), ömrünün sonuna doğru Hz. Süleyman’ın bile şaştığını yazar (I. Krallar,10-11). Dolayısıyla İskender’in de şaşırması ve yozlaşması mümkündü. Öyle de oldu. İskender giderek sertleşti, hırçınlaştı ve beğenmediği her davranışı ağır bir şekilde cezalandırmaya başladı. Hekimin vermiş olduğu diyete uymayıp ölen arkadaşı Hephaistion için, zavallı hekimi çarmıha gerdirdi.
Hayattaki bütün başarıları ve dünyayı fethetmeyi 13 yıllık gibi bir zaman dilimi içinde başaran İskender, ölümlü olduğunu, uyumak ve sevişmek ihtiyacından anladığını söylüyordu. Acaba etrafındaki dalkavuklara inanıp ölümlü olmadığını sanmaya başlasaydı, nasıl yaşardı? Mesela Pers ve Hint seferlerinden sonra, ayağına kadar gittiği Diogenes “gölge etme başka ihsan istemez” deseydi, İskender’in tavrı ne olurdu?