Komsomolskaya Pravda gazetesinde geçtiğimiz haftalarda yer alan Edward Cheskonov imzalı yazı, “Türkiye, Rusya’nın tam zıddı bir faiz politikası izliyor” başlığıyla verildi:
“Yaşam standartlarının düşmesinden bıkan binlerce İstanbul ve Ankaralı sokaklara döküldü. Bunlar, tabiri caizse, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı destekleyen muhafazakar hinterlanda karşı duran liberal odaklardır.
“Ne de olsa, döviz kurundaki düşüş, ekonomik büyüme yıllarında büyük ölçekte yaşamaya alışmış olan finans merkezi İstanbul ve Ankara’nın sakinlerini vuruyor. Bu iki başkentte yapılan son yerel seçimlerde, Erdoğan cephesi, buraları CHP’nin liberal muhalefetine kaptırdı.”
Haberde, Türkiye üzerinde çalışan bir Rus uzmanın, geçtiğimiz ay doların (henüz) 10 lira olmasının ardından çıkan küçük çaplı protestolara iliişkin yorumu da aktarılıyor:
“Herhangi bir ‘dış müdahale’den bahsetmek zor. Protestoların boyutu nispeten küçük. Şimdiye kadar hikaye Türkiye’nin iç dinamikleri dahilinde ilerliyor: Liranın büyük değer kaybetmesi asıl faktör. Ama işler karışırsa Batı güçleri kesinlikle protestolara katılacaktır. ‘İstanbul Maidan’ının’ öncüsü CHP’yi Atlantik medyası ve siyasetçilerinin desteklemesi ihtimal dahilinde.”
“Benzer bir durumda, örneğin 2014’te, Rusya Merkez Bankası tam tersini yaptı: para arzını ‘kurutmak’ ve sonuç olarak enflasyonu frenlemek için faiz oranı yükseltti.”
“Yani güney komşusunun ‘ekonomik yönetimi’ Rusya’nın yaptığının tam tersini yapıyor. Yakında kimin haklı olduğunu göreceğiz.”
Polonya’dan Wiadomosci’de Türkiye söyleşisi: Artık ne Adalet, ne de Kalkınma Partisi
Polonya’da yayınlanan Wiadomosci dergisinde, Türkiye uzmanı Karol Wasilewski’nin dün yayınlanan söyleşisinde, Erdoğan’ın faiz politikasının ekonomik olarak irrasyonel olsa da kendi siyasi kariyeri açısından rasyonel olduğu tezi, “2023 seçimleri için seçmene ucuz kredi dağıtmak istiyor” yorumuyla verildi.
Gazeteci Patrik Slowick’in röportajından bir kesit
Erdoğan’ın bu ekonomi politikasının tamamen mantıksız olduğunu hâlâ anlamadığına inanamıyorum.
Ama siyasi açıdan, en azından şimdilik, rasyonel. Bir kere bu söylem sayesinde dindar seçmeni seferber ediyor. İkincisi, Erdoğan’ın bunu yaparken “dini notalar” da çalması da var işin içinde, çünkü İslam’da faiz haram. Üç: faiz oranlarındaki düşüş sayesinde, iktidar partisiyle bağlantılı şirketler ve çevrelenmiş büyük müşteri ağının tamamı daha ucuz ve kullanımı kolay krediye erişebiliyor.
Ama bunun dışında Türkiye’yi ekonomik bir uçuruma itiyor. Bir de ilginç bir bilgi: Erdoğan ekonomistmiş.
- Ekonomist olduğunu söylüyor ama dünyaya sunduğu diploma tartışmalı. Erdoğan, eğitimini tamamladığı tarihte henüz var olmayan bir fakülteden mezun olmuş gözüküyor.
İktisat eğitimi almamış olsa bile, enflasyonun hızla arttığı zamanlarda faiz oranlarının daha fazla düşürülemeyeceğini bilmeli.
- Bu gerçekten sıra dışı, ancak Erdoğan meseleye sadece siyasi açıdan bakıyor ve -halk diliyle söylemek gerekirse- 2023 seçimlerini seçmenlerine kredi sağlama maliyetini artırmadan kazanmak istiyor.
Estadao do Sao Paulo: Erdoğan ekonomi mantığına aykırı bir kumar oynadı ve krizi derinleştirdi
Brezilya’da yayınlanan Sao Paulo merkezli Estadao, “Erdoğan, alışılmışın dışında bir politikayla kumarını ikiye katladı, kriz daha da arttı, para birimi değersizleşti, halk fakirleşti” dedi.
Şili’den Emol: Türk Lirasının çöküşü
“Faizin günah olduğunu savunan ve faiz oranlarını ‘bütün kötülüklerin anası ve babası’ olarak nitelendiren Erdoğan, dindar bir Müslüman. Faiz oranlarını düşürmek istemeyen üç Merkez Bankası Başkanı’nı görevden aldı. Erdoğan’ın, faiz indiriminde onunla beraber hareket eden yeni MB başkanı ve ekonomi bakanı ataması, liraya bir darbe daha getirdi.”
La Tercera: Türkiye’nin Sultanı, en kritik anında
Şili’nin en çok satan gazetelerinden La Tercera’da Türkiye ekonomisi bu cümlelerle değerlendirildi:
“Erdoğan liderliğinde ‘özgün’ bir ekonomi teorisinin sebep olduğu liradaki düşüş, sanayi ve tarım için temel ham maddelere ek olarak birçok ürünün maliyet artışı de beraberinde getirdi.
“Türk hükümeti, ‘fiyatları çok yüksek tuttukları’ gerekçesiyle para cezası kesmek için süpermarket zincirlerine polisler gönderiyor, marketteki görüntüler sosyal medyada vatandaşlara stoklamadan kaçınma çağrısı yapmak için kullanılıyor.”