Londra merkezli Bluebay portföy yönetimi şirketinin gelişmekte olan piyasalar masasından ekonomist Timothy Ash, kişisel bloğunda kaleme aldığı yazısında şu değerlendirmelerde bulundu:
Rusya’nın Batı yaptırımlarını aşmak için Türkiye’yi ve özellikle finans sektörünü kullanacağı oldukça açık. Kullanılma ihtimali daha düşük bir diğer seçenek ise Dubai.
Batı eğer Rusya’yı finansal akışlardan, piyasalardan ve ticaretten koparmayı başaracaksa, Türkiye’ye karşı net bir yaklaşıma ihtiyacı var.
Bu nedenle Batı, aşağıdaki şartların yerine getirilmesini istemelidir:
- Yaptırımların ihlali halinde haber verilmeli ve buna göre hareket edilmelidir;
- Yaptırımları ihlal edenler, zarar verici ikincil yaptırımlara maruz kalmalıdır;
- Türkiye, yaptırımlara uyum sağlamak için Batı’dan mali destek beklemelidir.
Türkiye hükümetinin eyleminden bağımsız olarak, çoğu Türk finans kurumu Batı’nın yaptırım uyarılarını ciddiye alacaktır. En azından özel bankalar. Özel bankalar bu gibi durumlara oldukça profesyonelce yaklaşıyor, ayrıca güçlü bir risk yönetimine sahipler ve Batı’nın yaptırımlarına uymamanın sonuçlarının farkındalar.
Yine de bazı kurumlar yaptırımları bir şekilde aşmaya çalışacak. Bu nedenle yaptırımlara uymaları için teşvik gerekli.
Batı’nın bu zor zamanda Türkiye’ye verdiği desteğe bakıldığında, Türkiye’nin savaşta üçüncü ülkeler arasında en önemli rolü oynadığı açık. Yükselen enerji ve gıda fiyatlarının yanı sıra turizm gelirlerindeki kayıp, ülkede hâlihazırda kötü olan ödemeler dengesi krizini ve enflasyon sorunlarını çok daha kötüleştirecek, hatta kontrol edilemez hale getirecektir. Türkiye’nin şu anda dışarıdan herhangi bir yardım almadan ödemeler dengesi krizinden kaçınması gerçekten zor görünüyor.
Bu nedenle Batı ülkelerinin Türkiye’ye mali yardımda bulunması kritik önem taşıyor. ABD, Hazine’ye kredi garantisi verebilir ve gelişmiş ülke merkez bankaları TCMB’ye swap imkânı sağlayabilir.
Ancak söz konusu destek, özellikle TCMB’nin kötü para politikasını sürdürmede cesaret verici bir seviyede olmamalıdır. TCMB’nin şu an uyguladığı alışılmışın dışındaki para politikası ekonomi için son derece zararlıdır ve küresel anlamda kabul gören klasik para politikasına acilen geri dönülmesi gerekmektedir. Politika faizlerinin artırılması ve belki de TCMB’nin bağımsızlığını sağlamak için yönetim değişikliklerinin yapılması gerekiyor.
Tüm bunlar yerine getirilirse, o zaman liranın yükseldiğini, enflasyonun düştüğünü, sermaye akışlarının geri döndüğünü ve sonunda çok daha düşük faiz oranlarıyla daha sürdürülebilir bir ekonomik büyümenin yolunun açıldığını görebiliriz. Şu anki şartlar altında alanın da satanın da kazançlı çıktığı bir durum mevcut, ama bunun için Erdoğan ve Batı’nın büyük resmi görebilmesi gerekiyor. Eğer bir uzlaşma sağlanamaz ise Ukrayna’nın, Türkiye’nin ve Batı liberal piyasa demokrasisinin geleceği tehlikede.”