Programın tamamını izlemek için:
Kılıçdaroğlu’nun “Alevi” çıkışını nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce doğru bir hamle miydi?
Kılıçdaroğlu’nun Alevilik çıkışını ben beğendim. Bu tür çıkışlarda riskler hep olur. Gündemde olmayan bir şeyi gündeme getirdiği iddia edilebilir, ediliyor da. Ama bu zaten bir gizli gündem meselesiydi. Alevilik meselesi Türkiye’de zaten hep öyledir. Kılıçdaroğlu’nun Alevi olması ve bir Alevi Türk vatandaşının cumhurbaşkanı olmasının Sünniler tarafından dışlandığı, istenmediği, tedirginlikle karşılandığı tarzı endişeler hep masada duruyordu. Bu mekanizmanın hâlâ el altından çalıştığı muhakkak.
Bu çerçevede baktığımız zaman Kılıçdaroğlu’nun çıkışını ben doğru olarak görüyorum. Hem doğru hem stratejik olarak anlamlı. En azından masaya kendisine yönelik eleştiriyi koyup sahiplenerek o eleştiriyi yapanların alanını daralttı.
Kılıçdaroğlu’nun çıkışından sonra Millet İttifakı liderlerinden de çeşitli açıklamalar geldi. Davutoğlu ‘Sünni’ başlıklı bir video çekti, Temel Karamollaoğlu ve Akşener konuyla ilgili açıklama yaparak Kılıçdaroğlu’na destek verdi. Siz diğer liderlerin bu tutumunu nasıl buldunuz?
Genel olarak pozitif buldum. Çünkü politik olarak algılamak lazım bu çıkışları da. Sonuçta aynı sahadalar. Aynı geminin içindeler. Kılıçdaroğlu belki sorsaydı onlara, ‘ben böyle bir şey yapayım mı’ diye, ‘yapma’ derler miydi bilmiyorum. Ama yaptıktan sonra bunu sahiplenmek, buna destek vermek bütün muhalif partilerin kaçınılmaz bir göreviydi. Bu açıdan zaten gücü ve anlamı var yaptığı işin.
Aslında Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu çıkışının iki temel anlamı var. Bir; bunun dile getirilmesi. Dile getirilerek sıradanlaştırılması. Dile getirilerek bir saldırı, bir siyaset nesnesi olarak kullanılmasının alanının sınırlanması ve aklı başında insanların da bunu düşünüp, buna destek verip, bunu sıradanlaştıran, tabii iyileştiren bir istikamette algılamaları.
İkincisi ve tabii çok önemli hususlardan bir tanesi de, kimlikle kişiliği karşı karşıya getirmesi… Kimlik bir veridir. Hepimiz bir kimlik içinde doğuyoruz ama, Kimlik bir ana yönlendirici, insan tabiatını belirleyici bir unsur değildir. Bir kimlikten olup sahtekâr da olabilirsiniz dürüst de… Kılıçdaroğlu’nun verdiği mesajın en güçlü taraflarından bir tanesi, kimlik özelliklerinin kişilik özellikleriyle karşılaştırıldığında geri planda tutulması. Bireysel nitelikleri, bireysel erdemleri; adaletli olmak, vicdanlı olmak, sağduyulu olmak gibi pek çok hususları ise öne çıkarıyor.
Tabii işin başka bir boyutu daha var. Bu mesele çok sıradan değildir. Biliyoruz ki bu ülkenin üç tane büyük kırılma noktası var. Bu büyük kırılma noktalarından bir tanesi Kürt meselesi. Diğeri seküler hayat tarzıyla dindar hayat tarzı arasındaki o büyük kültürel kopuş, kırılma, yaşam biçimi farklılaşması. Bir üçüncüsü de Alevi meselesi.
Alevi-Sünni gerginlik hattının hâlâ bir ayrım alanı olarak varlığını sürdürdüğünü bilmemiz ve görmemiz lazım. Yıllar ilerledikçe, demokrasi düşüncesi insanların zihninde daha olgunlaşmaya başladıkça bunu aşındırıyoruz. Ama tamamen aştığımız söylenemez. Hâlâ İstanbul’da Alevilerin yoğun yaşadığı mahalleler vardır. Sünni orta düzeyde kesimlere baktığınız zaman Alevilerle ilgili bir tedirginlik vardır din anlayışında. Alevilik sanki bir din dışı çıkış olarak algılanır. Hâlâ cemevi bir ibadethane olarak görülemez. Bunlar tabii kırılma hattı. Bu kırılma hatları Türkiye’de Osmanlı’dan beri pek çok soruna yol açtı. Hadi Osmanlı’yı geçelim 1978’de Kahramanmaraş’ta 110 kişi öldü. Komşular komşuları öldürdü. O kadar büyük bir hınç ve öfke içerisinde bu yaşandı ki, Sünniler Alevileri orada katlettiler. Çorum’da benzer bir şey aynı yıl yaşandı. 1995’te önemli bir ayaklanma yaşadı Türkiye. Gazi Mahallesi olayları. Gazi Mahallesi’nde silahlı bir tarama sonucu bir tepki oldu. Uzun süren, birkaç hafta süren Alevi ağırlıklı, toplumsal direniş yaşandı. 40 insan öldü. Mehmet Ağar’ın İstanbul’da görevli olduğu dönemler… Yani çok hassas noktalar bu meseleler ve hassas olmaya devam ediyor. Onun için Kılıçdaroğlu çok doğru bir adım attı. Ama bunun desteklenmesi gerekir. Çok fazla politize edilmeden bu istikamette kullanılması gerekir diye düşünüyorum. Mesela Serbestiyet’te bir haber okudum. DSP’nin genel başkanı olacak kişi, Kılıçdaroğlu’nu yeni Şeyh Sait olarak tanımlıyor; FETÖ, PKK ve yanında bir de Alevi özerkleşmesinin taşıyıcısı olarak. Bunlar hep pimi çekilmiş el bombaları. Onun için çok dikkatli olunması gereken bir tarla bu… Bir tabiileşme çabası Kılıçdaroğlu’nun yaptığı. Yani ‘ben Aleviyim ama dürüstüm. İşimi iyi yapıyorum. Dolayısıyla kim olduğumun bir önemi yok, kimliğimin önemi yok, kişilik özelliklerimin önemi var’ deyip bunu geriye atıyor olması, politik olarak bir milattır. Ama hemen miladi sonuçlar beklemek çok gerçekçi olmaz. Ben önemli buluyorum. Önümüzdeki günlerde bunun nasıl bir şekil alacağını tekrar göreceğiz ama önemli hususlar bunlar.
Peki bu konuyla ilgili sizce Kılıçdaroğlu açıklamalar yapmaya devam edecek mi? Etmeli mi?
Yok. Ben başka adımlar atacağını bu konuda bir kere sanmıyorum. Onun tabiatına uygun değil. Yani Kılıçdaroğlu’nun en önemli özelliklerinden biri, gözleyerek görüyoruz ki dengecilik. Son derece dengelere dikkat eden biri. Daha çok usul usul, yavaş yavaş, insana değerek ilerlemeyi tercih ediyor. Bu konuda da böyle olacağını sanıyorum. Peki nasıl olmalı diye sorarsan böyle olmalı. Biraz önce zaten onu söylemeye çalıştım. Kimlik meselesi çok önemlidir. Kimlik haklarını teslim etmek çok önemlidir ama kimlik üstünden siyasallaşma kapıları açmak da çok tehlikelidir. Onun için çok daha fazla bu aşamada derinleştirilmesi gerektiğini sanmıyorum. İktidar tarafı hata bekler.