Cihan Ülsen
Unutmak, hatırlamak, anlatmak ( II ) : Estetik bir rejim olarak unutma
Bu yüzden hatırlamak, burada da tam anlamıyla masum değildir. Estetik seçim, bir yüzleşme imkânı sunduğu kadar, yüzleşemeyeceğimiz alanlar da yaratır. Bir roman bize geçmişi hatırlatabilir; ama aynı zamanda başka bir geçmişin üzerini örtebilir. Bir film gözlerimizi bir sahneye sabitleyebilir, ama başka bir şeyi asla göremeyecek hale de getirebilir. O yüzden estetik, yalnızca bir taşıyıcı değil — aynı zamanda bir unutuş mimarisidir. Ve belki de bu yüzden, anlatının içindeki suskunluklar en çok dikkatimizi çekmeli.
Unutmak, hatırlamak, anlatmak (I): Etik bir rejim olarak bellek
Bugün Türkiye'de yeni bir barış ihtimali konuşuluyor. PKK'nın silahlı mücadeleyi bırakması, sadece politik bir gelişme değildir; aynı zamanda hafıza rejiminin değişmesi için bir fırsattır. Barış, yalnızca silahların susmasıyla değil, yaraların tanınmasıyla, geçmişin bastırılmamış bir şekilde anlatıya dönüştürülmesiyle mümkündür. Çünkü barış, unutmakla değil geçmişle etik bir yüzleşmeyle kurulur. Bu sürecin etik temeli ancak toplumsal hafızanın onarılması, inkâr edilenin tanınması ve suskunluğun anlatıya dönüştürülmesiyle atılabilir. Roboski, Cizre, Diyarbakır Cezaevi, Lice, Şırnak... Bu isimler sadece acının değil, hatırlanmaya direnen hakikatin de adlarıdır.
Bir imkân olarak vazgeçmek üzerine
Hamlet aşırı kararsızlığının, Othello kolayca kıskançlığa kapılmasının, Kral Lear kibir ve gururunun, Macbeth aşırı hırsının kurbanı olmuştur. Yine Seneca’nın trajedilerinde karakterlerin aşırı tutkuları, zayıflıkları onların trajik kaderlerini belirler. Tüm trajik kahramanlar bu anlamda vazgeçemeyenlerdir diyebiliriz. Feda etmek ve vazgeçmek bir öngörüdür. Adam Philips’in Ayrıntı Yayınlarından çıkan “Vazgeçmek Üzere” kitabı, “vazgeçmek” kavramını hem kendi kişisel hikâyemiz için hem de toplumsal değişim ve dönüşümler için anahtar bir kavram olarak ortaya koyuyor.
Makuliyeti kaybetmemek için görmeyi yeğlemek: Umudun iflası
Türkiye ve Türkiye siyaseti uzun zamandır iflas eden umudun yeniden inşasına dair üzerine düşeni yapmamıştır. Kullanılan dil, ortaya konulan eylemler, yaşananlara dair verilen tepkiler, sorunlar karşısında çaresizce debelenmeler, gevelemekten yorulmuş ve durmadan büyüyen bir geyik muhabbeti.. Yarından bihaber, günü ıskalayan terennümler..
Geleceğin inşasında sadakat ve bireysel sorumluluk
İnsanlar ötekileştirildiğinde ve kendilerini üvey evlat gibi hissettiklerinde susmayı öğrenmeye başladı, öğrenmek kanıksamaya dönüşünce de susmak kemikleşti. Fakat heyhat, susmanın kemikleştiği yer aynı zamanda kıyametin hissedildiği yerdir ve orada kişisel özgürlüklerin ne garantisi ne de hükmü vardır. Orada sadece kaos vardır ve böyle bir evrede başkalarının kişisel özgürlüklerine duyarlılık göstermeyenlerin kendi özgürlüklerini kurtarmaları ihtimal dahilinde değildir.