Siyaset bilimci Gökhan Bacık, PKK’nın fesih süreci örneğini inceleyerek “’Cemaat’e fesih” çağrısı yaptı: “Devletin, PKK ile yaptığı deneme bir emsal sunuyor. Çözümün açık şartı cemaatin, tıpkı PKK gibi halihazır örgütlenme biçimini feshetmesidir. Gülen’in 60’larda fikirleri ile meydana getirdiği örgütlenme biçimi lağvedilmeli. Soğuk Savaş’ta oluşmuş o örgütlenme biçimini hiçbir medeni ülke onaylamaz. Cemaatin tepe yönetimini ayakta tutan devletin cemaate bir yumuşamayı kabul etmemesidir. Devlet insanlara bir çıkış imkânı verirse, cemaatin tepe yönetiminin varlık nedeni olan döngü kırılacaktır.”
Sürpriz bir şekilde İstanbul’a gelen Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ardından ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Thomas J. Barrack ile görüştü. Barrack: “Yabancı terörist savaşçılar, IŞİD'le mücadele, İsrail'le ilişkiler, Suriye'nin kuzeyindeki kamplar ve gözaltı merkezleriyle ilgili hususların hayata geçirilmesi yönünde attığı somut adımlar dolayısıyla Başkan Şara'yı kutladım."
MHP’li Feti Yıldız, CHP’nin Sosyalist Enternasyonal’e ev sahipliği yapmasını değerlendirdi: “CHP, sınıf temelli bir radikalizmden çok ağa-patron, bürokrat partisi olarak bugünlere geldi. Tarihsel bir gerçeklik olarak sahip çıkamadığı reel sosyalizmi gençlere ulaşmak için söylem olarak kullandı. İdris Küçükömer, CHP’nin tek parti dönemi boyunca kitleler üzerinde kurduğu ağır baskıyı anlatır: “CHP’nin 1960‘ların ikinci yarısında benimsediği sol söylemin gerçekle hiç ilgisi olmamıştır. Batıcı bürokratik zümrenin partisi CHP sanılanın aksine ilericilik niteliği taşımaz.”
2020’de ABD Başkanı Trump görevinin son döneminde Suriye’den çekileceklerini açıklamış, bunun üzerine büyük bir tedirginlik yaşayan Suriye Kürtleri ABD’den bunu yapmamasını istemişti. Bu istek o günlerde iktidar çevreleri ve iktidar basını tarafından istihza yüklü yorumlarla karşılanmıştı: E, hani PYD ve YPG solcuydu? Solculuk her şeyden önce anti-Amerikan, anti-emperyalist olmayı gerektirmez miydi? Şimdi, beş yıl sonra Suriye sahnesinde yine aynı tablo var ve iktidar basını yine istihza yüklü yorumlarla dolu. Bunları, her koşulda anti-Amerikan kalmış birileri söyleseydi en azından tutarlı olduklarını teslim edebilirdik. Fakat biliyoruz ki öyle değil.
Bu yüzden hatırlamak, burada da tam anlamıyla masum değildir. Estetik seçim, bir yüzleşme imkânı sunduğu kadar, yüzleşemeyeceğimiz alanlar da yaratır. Bir roman bize geçmişi hatırlatabilir; ama aynı zamanda başka bir geçmişin üzerini örtebilir. Bir film gözlerimizi bir sahneye sabitleyebilir, ama başka bir şeyi asla göremeyecek hale de getirebilir. O yüzden estetik, yalnızca bir taşıyıcı değil — aynı zamanda bir unutuş mimarisidir. Ve belki de bu yüzden, anlatının içindeki suskunluklar en çok dikkatimizi çekmeli.