Üzerinde güneş batmayan imparatorluk kaybetmiş; küçük, nemli ve soğuk bir adada bu kaybın sızısını dindirmek için gün boyu sütlü çay içip, kendiyle alay etme sanatını mükemmelleştirmiş bir halkın yaşadığı Birleşik Krallık’ta, siyasi gelişmeleri ilgiyle izlemeye devam ediyoruz.
Erdoğan ile Yavaş’ın (onun gibi birinin) son turda karşılıklı kaldığı bir seçimi en fazla isteyenler muhakkak ki bugün Erdoğan’a cumhurbaşkanlığı sistemini teklif etmiş ve bürokrasi üzerinde tekel kurmaya meyletmiş olan iktidar ortaklarıdır. Düşünün… Hayati bir seçim var ve hangi aday kazanırsa kazansın aslında ‘siz’ kazanıyorsunuz! Dolayısıyla muhalefetin bir nebze (gerçek anlamda) basiret ve dirayeti varsa, yapması gereken şey bir an önce birlikte yönetme ilkelerinde, cumhurbaşkanı adayında ve cumhurbaşkanının yürütme kadrosunda anlaşmalarıdır.
Liz Truss’ın ekonomi programı uygulansaydı milyonlarca kişi emekli maaşını ve evini kaybedecekti. Peki milyonlarca kişinin emekli maaşını ve evini kaybetmesi İngiltere’nin zenginlerinin çok umurunda mıdır? Bu soru üç gün önce karşıma çıksaydı cevabım olumsuz olurdu, “değildir, niye olsun ki?” derdim. Ve şimdi görünen o ki, yanılırdım.
Trump’ın eski danışmanı ve radikal sağın önemli ideologlarından Steve Bannon, 6 Ocak Kongre Baskını komitesinin ifade verme çağrısına uymadığı ve Kongre ile işbirliği yapmadığı...
6 Ocak Kongre Baskını Komitesi, oy birliği ile ABD eski Başkanı Donald J. Trump’ın Temsilciler Meclisi’nin özel araştırma komitesine ifade vermesine karar verdi. Dün (21 Ekim) Trump’a resmi davet yollandı, Trump ancak canlı yayın yapılırsa ifade vereceğini açıkladı. Trump ifade çağrısına uymazsa hakkında suç duyurusu yapılabilir, fakat ara seçimlerden dolayı böyle bir sürecin hızlı bir şekilde işlemesi söz konusu değil.