Farklılık ile önleyicilik aynı şey mi? Bir seçimin, 3 Kasım 2020 seçimlerinin ötesinde, bugünkü adıyla Trumpçılığı, biraz daha açarsak Amerikan popülist otoritarizmini, daha daha açarsak düpedüz Amerika’nın ana akım neo-faşizmini önleyip geri püskürtebilmek, kapının dışında tutabilmek aynı şey mi acaba?
Hak-hukuk alanında son günlerde peşpeşe gelen üç olay, bu alanın nasıl bir keyfilik içerdiğini gözler önüne seriyor: Bir vatandaş sokak röportajında hükümeti sert cümlelerle eleştirdiği için önce ev hapsi cezası aldı, buna itiraz edince de tutuklandı. Bir yazar, ülkenin savunma bakanı için “onunla değil savaşa, gezmeye bile gitmem” dediği için beş ay hapis cezasına çarptırıldı. Üçüncü olayda ‘zanlı’ şanslıydı, çünkü bu defa iktidarı destekleyen sosyal medya hesapları devreye girmişti.
Haftalık Gazete genel yayın yönetmeni İsmet Berkan, Berat Albayrak’ın istifası ile ilgili çarpıcı bir yazı yazdı. Albayrak’ı gate-keeper’a (kapı bekçisi) benzeten Berkan, “en önemli görevi ve fonksiyonu aslında buydu; Hazine ve Ekonomi Bakanlığı değil. Neredeyse bütün Türkiye, Berat Albayrak’ın bire bir markajı altındaydı. Gücünü kullanmayı seven biriydi” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eski danışmanı, Karar gazetesi yazarı Akif Beki dünkü (11 Kasım) yazısında Süleyman Soylu ve Berat Albayrak’ın istifa süreçlerini ve Erdoğan’ın bu istifalara tepkilerini ayrıntılarıyla ele aldı. Beki’nin bu ilginç analizini Serbestiyet okurlarının dikkatine sunuyoruz.
Kendisini küçümsenmiş hisseden, fakat küçümseyene karşı durmada yeterince donanımlı olmadığı için küçümsenmeyi sineye çekenlerin psikolojisi son derece basittir; kendisini küçümseyeni küçümseyene minnettar kalır. Tümüyle duygular dünyasına ait bu argümanın, popülist liderlerin yükselişinde ağırlıklı bir rol oynadığını düşünüyorum.