Kaufman’ın filmlerinden, zihnin işleyişine dönük tecessüsünü biliyoruz, bunu sinema diline yansıtırken kalıpları kırmaktan keyif alan cesaretine de aşinayız. Onun sinemasındaki bu sürprizli ve bir o kadar da engebeli yola eşlik etmeyi seven seyirci için es geçilmemesi gereken bir film Her Şeyi Bitirmeyi Düşünüyorum.
Medyada açık ve doğrudan bir destek ve itaat beklentisi içindeki iktidar, yürüttüğü agresif ve kuşatıcı politika ile ana akım medyanın kıymetli etkisini de orta vadede kendi aleyhine tahrip etmiş oldu. İktidar, diğer alanlarda olduğu gibi medyada da aşırı yüklemenin getirdiği bir etkisizleşme ile yüz yüze kaldı.
Dindar gençlerdeki sekülerleşme eğiliminin kaynaklarından biri, ironik bir biçimde, AK Parti’nin Türkiye’yi modernleştirmeye ve büyük bir toplumsal eşitsizliği tamir etmeye çalışırken ortaya çıkan süreçlerle ilgiliydi. Bunları önceki bölümde ele almıştık. Bugün ise AK Parti’nin ‘olumsuz’, ‘engelleyici’, ‘baskıcı’, ‘statükocu’ yanından kaynaklanan nedenler üzerinde duracağız.
Artık adalet sisteminin güçlüleri koruduğu inancı o kadar yüksek ki, insanlar haklarında kulaktan dolma bilgi sahibi oldukları soruşturmalarla ilgili sosyal medyadan hükümler veriyor, yargılamalar yapıyor, “tutuklayın” kampanyaları düzenliyor. Maalesef bu boşluğu açan adalet sisteminin kendisi. Eskiden bu boşluğu mafya doldururdu, şimdi televizyonlar ve Twitter dolduruyor.
Pazar günü Doğu Akdeniz’den Antalya Limanı’na geri dönen Oruç Reis sondaj gemisi için Enerji Bakanlığı “aylık bakım için döndü”, Çavuşoğlu’nun “geri adım yok” demişti. Erdoğan iki bakanlığı yalanladı: Diplomasiye fırsat tanıdık