En son, neredeyse bir hafta önce yazmışım (Dalkavuklarına ders veren kral, 10-12 Ağustos). Ne oldu, neden geciktim bu kadar? Önemli bir açıklama: beynimde bir ampul yandı. Bundan böyle hayatı daha kolay, daha gamsız yaşamaya karar verdim.
10 yıl önce, şehri gezdikten sonra Radikal’de kaleme aldığım izlenim yazısında Kâbil’i “gelişen, kalkınan, üstelik kendine özgü bir ritim, renklilik ve enerjiyle kalkınan bir şehir… Enternasyonal yapısıyla, etnik zenginliğiyle, hakkında söylenen her şeye rağmen dünya çapında bir metropol özelliği gösteren bir şehir” diye tanımlamıştım. Üç gündür Taliban’ın yönettiği şehri 10 yıl önce nasıl gördüğümü bakın nasıl anlatmışım…
BBC Türkçe’den Fundanur Öztürk, Taliban’ın iktidarda olduğu 1996-2001 arasında Afganistan’da bulunan, daha sonra Türkiye’ye yerleşen Afgan kadınlarla konuştu. Konuşan kadınların tamamı “Kimse Taliban’ın bu kez kadınlara zulmetmeyeceğine inanmasın” diyor. BBC Türkçe’nin “Bu haberdeki bazı anlatılanları rahatsız edici bulabilirsiniz” uyarısıyla yayına koyduğu söyleşileri okurlarımızla paylaşıyoruz.
Batı tarzı eğitim, batılı 'özgürlük' kodları Afganistan’daki açlık sınırında yaşayan geniş kitleleri cezbetmedi. Batı dünyası, İslam dünyasındaki ABD’ye ve Batılı ülkelere yönelik tepkiselliği anlamakta güçlük çekiyor. Onca yatırıma, askeri yığınağa karşın, destekledikleri yönetimin ordusuyla birlikte kaçışını belli ki şaşkınlıkla karşılıyorlar.
Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığı, Türkiye’yi ‘seyahat etmeyin’ uyarısının yapıldığı ülkelerin yer aldığı kategoriye ekledi: “Ülkedeki güvenlik güçleri siyasi güdümlü, yetersiz veya gizli tanıklara ve kanıtlara dayanarak terör örgütleriyle bağlantılı oldukları iddiasıyla ABD vatandaşları da dahil olmak üzere on binlerce kişiyi gözaltına almış durumda. Türkiye Hükümeti’nin onaylamadığı gösterilere katılmak ve hükümeti eleştirmek (sosyal medya dahil) tutuklama ile sonuçlanabiliyor."