10 Kasım’da tam saat 09.05’de canlı yayın açıp, para topluyorlar. Mareşal üniformasıyla düğünlere gidiyorlar, açılışlara katılıyorlar, kitap yazıp imza günü düzenliyorlar. Bazıları ajanslarla çalışıyor, belgeselerde oynayanları var. Atatürk benzerleriyle konuştuk. Düğüne mareşal üniformasıyla katıldığı için eleştirilen emekli MEB müfettişi Nejdet Bardak, “kıramadığım manevi kızımın düğünüydü” diyor ve “sadece masrafları için para aldığını” söylüyor. “Dolandırıcı” dediği ilk ‘Atatürk’ Göksel Kaya’ya benzetilmekten ise çok rahatsız. 10 Kasım 9’u 5 geçe TikTok yayını açıp, bağış toplayan Serdar Görel, menejeri ve ajansı olan profesyonel bir oyuncu. Göksel Kaya ise dünyadaki meslektaşlarını hatırlatıyor: “Moskova’daki Lenin benzeriyle de 5 dolara resim çektiriyorsunuz”
İngiltere Parlamentosu, İskoç Ulusal Partisi'nin (SNP) sunduğu "Gazze'de acil ateşkes çağrısı" yapan değişiklik önergesini görüştü. Milletvekilleri, önergeyi 125'e karşı 294 oyla reddetti.
İsrail yanlısı Keir Starmer’ın baskılarına rağmen partisi İşçi Partisi'nden 56 milletvekili, parti yönetiminin aksine ateşkes çağrısı lehine oy verdi. Bu 56 kişi arasında bulunan sekiz gölge bakan görevlerinden istifa etti. SNP parlamento lideri Stephen Flynn: "Muhafazakar Parti ve İşçi Partisi milletvekillerinin çoğunluğunun ateşkes çağrısını engellemesi utanç verici"
Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu'nun (ICIJ) yeni araştırma raporu "CyprusConfidential", Güney Kıbrıs’ta bazı vergi denetim şirketleri eliyle yaptırım listesinde yer alan Rus oligarkların paralarının aklandığını ortaya çıkardı. Elde edilen belgelerde, Rusya'nın en zengin insanlarının 60'ından fazlasının ve yaptırım uygulanan en az 71 kişi ve kuruluşun yanı sıra eski Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis’in ve dünyanın en büyük danışmanlık şirketlerinden PwC’nin ve de ismi geçiyor.
94 yaşındaki Alman düşünür Jürgen Habermas, üç Alman entelektüelle birlikte bildirinin altına imza attı, İsrail’in meşru müdafa hakkını savundu, Gazze’de yaşananlara soykırım denmesine karşı çıktı, İsrail’i korumanın Almanya’nın demokratik ethosunun gereği olduğunu iddia etti: “Hamas'ın genel olarak Yahudi yaşamını yok etme niyetiyle gerçekleştirdiği katliam İsrail Devleti’ni bir misilleme yapmaya sevk etmiştir. Temelde haklı olan bu karşı saldırının nasıl gerçekleştirileceği tartışmalı bir konudur. Orantılılık ve mütekabiliyet ilkeleri, sivil kayıplardan kaçınma, gelecekte barışa dönüşmesi arzulanan bir savaşın yürütülmesi yol gösterici ilkeler olmalıdır. Filistin halkının kaderine ilişkin tüm kaygılara rağmen, İsrail'in eylemlerine soykırımcı niyetler atfedildiğinde bu değerlendirmeler ve yargı standartları tamamen şaşmaktadır. İsrail'in eylemleri hiçbir şekilde, özellikle de Almanya'da, antisemit tepkileri haklı çıkarmaz. Federal Almanya Cumhuriyeti'nin insan onuruna saygı yükümlülüğüne dayanan demokratik ethosu, Nazi döneminin kitlesel suçları ışığında Yahudi yaşamının ve İsrail'in var olma hakkının özel olarak korunmaya değer temel unsurlar olduğu bir siyasi kültürle yakından bağlantılıdır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, TBMM'de partisinin grup toplantısında yargıdaki krizle ilgili "Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay arasındaki mesele iki yüksek yargı organlarının görev alanları ile ilgili görüş farklılığından ibarettir" dedi. Toplantı sonrasında ise gazetecilere "Meclis'le ilgili bir durum yok. Burada Yargıtay üzerine düşen görevi yaptı, yapıyor. Anayasa Mahkemesi kendine göre üzerine düşen görevi yapıyor" açıklamasında bulundu. MHP lideri Devlet Bahçeli ise dün, "AYM ile Yargıtay arasında cepheleşme devlet krizi değildir. Geldiğimiz bu aşamada karşımıza iki seçenek çıkmaktadır: Ya Anayasa Mahkemesi kapatılmalı ya da yeniden yapılandırılmalıdır" ve "Yargıya saygı mecburidir, bu kararın gereği TBMM'de derhal yapılmalı, konu kapatılmalıdır" demişti.