Birinde evlerinden roketatar, bomba, tüfek, tabanca, fişek, gece görüş dürbünü çıkan yeraltı dünyası iki ünlü grubunun mensupları olan sanıklar hakkında “şüpheden uzak, kesin ve somut delil elde edilemediği” için örgüt suçlamasından beraat isteniyor, diğerinde ise işadamı, oyuncu, çocuklar için çalışan bir vakıf yöneticisi, mimar, yönetmen, avukat, akademisyenlerden oluşan sanıklardan, aralarında olmayan irtibatlarla bir örgüt kuruluyor, ellerinde delil olarak tek bir çakıl taşı bile yokken hükümeti devirmeye teşebbüs ettikleri iddia ediliyor, faraziler üzerine yurtdışından lojistik ve finansal destek aldıkları söyleniyor ve bu yüzden haklarında 20 yıldan ağırlaştırılmış müebbete kadar hapis cezaları isteniyor.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın grup toplantısında tüm milletvekillerine çağrıda bulunması sonrası AKP Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş, Bekir Bozdağ ve Mehmet Aydın'ın da aralarında bulunduğu 6 milletvekili, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ve Dursun Çiçek hakkında suç duyurusunda bulundu.
Örneğin Van’da yaşadıklarımız: İlk çığ düştüğünde 8 yolcu yaşamını yitirdi. İlk günün sonunda 2 kişiye ulaşılamadı. Bu kez onlarca kişi, çığdan kurtarma tecrübesi yokken olay yerine koştu. Devlet görevlisi, yapılacak son şeyi yaptı, iş makinesi yolladı. Uzmanların saptadıkları bazı hatalar: İkinci bir çığ ihtimaline karşı önlem alınmadı.
Virüsler, depremler, savaşlar, çığlar… Memleketin hâlleri Sait Faik’in “Kurabiye” öyküsüne başladığı satırları hatırlatıyor: “İstanbul’da tifüs, memlekette zelzele, dışarıda harp, ben sana aşığım.” Hikâye benzer de, sanki aşk hep filmlerde kalıyor.