“Bu süreçte Batı sadece korona ile değil, özgürlüğün patolojik bir anlayışla ele alınmasıyla da mücadele etmek zorunda kaldı. Türkiye gibi ülkeler bu açıdan avantajlı, çünkü bizler devletin bize söylediğini doğru kabul etme ve onun direktiflerine uyma konusunda uygun bir zihniyete sahibiz.”
Paris’te aralarında PKK’nın kurucularından Sakine Cansız’ın da bulunduğu üç kadının öldürülmesini Başbakan Erdoğan “provokasyon veya iç infaz” olarak yorumladı. Yardımcısı Bülent Arınç “üzüntülerimi ifade ediyorum” dedi. Hükümete yakın medya, cinayetleri Çözüm Sürecine karşı ‘pusu’ ve ‘sabotaj’ diye niteledi. Akıllarda ise dönemin CHP İstanbul İl Başkanvekilinin attığı ve yıllar sonra ona bir buçuk yıl hapis olarak dönen bir tweet kaldı.
Brezilya’daki sağlık otoritesi dün (12 Ocak), Türkiye’de de kullanılacak Çin aşısının koruyuculuğunu yüzde 50,4 olarak ilan etti, oysa SB Bilim Kurulu yüzde 91 demişti. Aslında ‘etkililik’ tartışması çok da anlamlı değil, çünkü bir şeyin etkililiğinin tartışılması ancak o şeyin varlığı koşullarında anlamlı; bizim ise sadece 1 milyon 500 bin kişiye yetecek kadar aşımız var.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör atanmasının ardından başlayan öğrenci protestoları hakkında CHP’yi suçladı ve ana muhalefetin konuyu siyasileştirdiğini söyledi. Siyasi alanın iyice daraltılmasını imâ eden bu yaklaşımı Vahap Coşkun’a soru olarak yönelttik.
Mimar Sinan’ın inşa ettiği Üsküdar’daki Şemsi Paşa Camii’nin önündeki zemin genişletme çalışması yeniden başladı. 2017’de Kadir Topbaş’ın belediye başkanlığı döneminde başlatılan proje, tepkiler sonucunda durdurulmuştu. Projede ısrar edilirse Şemsi Paşa, ‘yalı cami’ olma özelliğini kaybedecek.