Önce Sovyet işgaline direnen, ardından Kuzey İttifakı’nı kurarak Taliban’a karşı savaşan ve 11 Eylül 2001 saldırılarından iki gün önce bir suikast sonucu öldürülen Tacik asıllı Afgan komutan Ahmet Şah Mesud’un oğlu Ahmed Mesud, ülkenin kuzeyinde Taliban’ın ele geçiremediği son yer olan babasının kalesi Penşir’den direniş çağrısı yaptı: “Bu kavga artık benim, dönüşü yok. Silah arkadaşlarım ve ben, köleliği reddeden ve ölmekte olan ülkemizin son özgür bölgesi olan kalemiz Penşir'de herkesi bize katılmaya çağırıyorum.” Mesud’u, Penşir’de aralarında Afganistan devlet başkan yardımcısının da olduğu mücahit komutanlarıyla birlikte toplantı halinde gösteren bir de fotoğraf yayımlandı.
Ankara Altındağ’da Suriyeli bir kişinin işlediği cinayet üzerine, Suriyelilerin evleri ve işyerlerine yapılan saldırılar, 1972 yılında Rotterdam’da bir Türk pansiyon sahibinin Hollandalı bir kadını zorla alıkoyması üzerine yaşanan olayları hatırlattı. Bir hafta süren olaylarda öfkeli Hollandalılar, Türklerin evleri ve işyerlerini, taşlayıp, yakmış, sokaklarda dövülen onlarca Türk hastanelik olmuştu. Hollandalı yetkililer önce “etnik olmadığı”nı iddia ettikleri olaylar için daha sonra tazminat ödemiş, eski Hollanda Kraliçesi Beatrix, Türk ve Faslı işçi ailelerin yaşadığı bir pansiyonu ziyaret ederek yaşananlar için “Utanç duyuyorum” demişti.
Yeniçağ gazetesi ve Aykırı sitesinin “Şırnak'ta Suriyeli şahıs Devlet Hastanesi’nden ambulansı kaçırarak halkın üstüne sürdü. Silopi’ye kadar giden Suriyeli şahıs, polisin havaya ateş açması ile durduruldu” diye verdiği haberdeki kişinin Suriyeli değil Siirtli olduğu, akli dengesinin de yerinde olmadığı ortaya çıktı. Bu, benzer sitelerin mülteciler hakkındaki, yalan olduğu ortaya çıkan çok sayıda haberinden biri.
11 Ağustos gecesi Ankara Altındağ’da yaşanan olaylar sırasında bütün gece orada olan DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu: “15-16-17 yaşlarında gençlerin ‘Suriyelileri bulacağız, onları öldüreceğiz, onları burada yaşatmayacağız’ şeklinde bir hava içerisine girdiğini gördüm. Arabalarında son ses ‘Ölürüm Türkiyem’ şarkısını, Mehter Marşı’nı açıp sokakları dolaşıyorlardı. En az bir buçuk, iki saat orada yağma devam etti. Yanında bir Türk’ün mağazası varken ona dokunulmamış, onun yanındaki iki üç Suriyeli mağazası yağmalanmış. Gençlere de sordum, ‘Buranın Türk mağazası olduğu belli değil, neden burayı da yağmalamadılar?’ diye. Onlar da, ‘Ağabey, sen hiç takip etmedin mi, sosyal medyada Suriyelilerin yerleri paylaşıldı’ dedi.”
Mersin’de 7 yıldır düzenlenen Onur Haftası etkinlikleri bilboardlara taşınınca iktidar yanlıları CHP’li belediyeyi hedef aldı. Bu yıl 3-8 Ağustos tarihleri arasında daha çok kapalı mekânlarda toplantılar yapıldı. Haftanın en ilgi çekici görüntüleri ise bilboardlardaki afişlerdi; iktidar medyası en çok bundan rahatsız oldu.