2021 yılının Kasım ayında bir gün, eski Şili Devlet Başkanı Michelle Bachelet, Paris’te bir butik otele giriş yaptı. Dinleme ve izleme cihazlarından özenle temizlenmiş bir süite doğru yürüyordu. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri sıfatıyla gizli bir toplantı için şehirde bulunuyordu.
Kısa süre sonra kapısında ufak tefek, kara gözlü bir kadın belirdi. Bu, Dubai emirinin kızı Sheikha Latifa bin Mohammed Al Maktoum’du. “Üzerinizde herhangi bir dinleme cihazı yok, değil mi?” diye sordu Bachelet. Latifa, olmadığına dair söz verdi.
Görüşme, tüm dünyanın ilgisini çeken bir rehine dramının bitişine işaret ediyor gibi görünüyordu.
Yaklaşık dört yıl önce Latifa, Dubai’nin hükümdarı ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin başbakanı olan babası Şeyh Muhammed bin Raşid El Maktum’dan kaçmak için cesur bir plan yapmıştı.
Sandal ve jet ski ile, kendisini bekleyen bir yata kaçmıştı. Ancak bir hafta sonra komandolar tarafından yakalandı ve Dubai’de çok iyi korunan bir villaya hapsedildi.
Latifa’nin yakalandığına dair haberlerin kamuoyuna yansımasının ardından Şeyh Muhammed, kızını isyana teşvik edilen “sorunlu” bir genç kadın olarak göstermeye çalışıyordu. Şimdi ise “güvende ve ailesinin sevgi dolu bakımı altında” olduğunu söylüyordu.
Fakat Latifa’nin destekçileri, prensesin gizlice kaydettiği ve babasını kendisine itaat etmeyenlere, özellikle de kadınlara işkence etmek, hapsetmek ve öldürmekle suçladığı videoları yayınladı.
Kameraya karşı “Ben bir rehineyim. Ve bu villa bir hapishaneye dönüştürüldü” diye fısıldıyordu Prenses.
Şeyh Muhammed bu iddiaları şiddetle reddetti. Yine de hikaye yayıldıkça BM, BAE’ye prensesin hayatta olduğuna dair kanıt sunması çağrısında bulundu.
İşte şimdi oldu. Latifa sadece hayatta olmakla kalmıyordu; Dubai’nin dışındaydı ve BM’nin en üst düzey insan hakları yetkilisiyle bir otel odasında yalnızdı.
Paris’te Bachelet ve Latifa arasında geçenler daha önce hiç açıklanmadı. Ancak sonuç Şeyh Maktum açısından bir zaferdi. Daha sonra BM, iki kadının bir fotoğrafını tweetleyerek görüşmenin Latifa’nın isteği üzerine gerçekleştiğini ve Latifa’nın “Yüksek Komiser’e iyi olduğunu ve mahremiyetine saygı gösterilmesini istediğini ilettiğini” açıkladı.
Latifa adına yapılan açıklamada, prensesin Bachelet ile “özel yaşam hakkını savunmak” ve “istediği gibi yaşadığını” kanıtlamak için görüştüğü belirtildi.
Oysa Bachelet’le konuştuğumda, bu karşılaşmaya bambaşka bir açıdan baktığını söyledi.
Buluşma aslında Bachelet ile Birleşik Arap Emirlikleri Dışişleri Bakanlığı yetkilileri arasında uzun süren özel görüşmelerin ürünüydü. Prensesin toplantıya baskı altında katılmadığından emin olmasının mümkün olmadığını da itiraf etti Bachelet:
“Bize iyi olduğunu, hayatından memnun olduğunu ve geçmişte hatalar yaptığını söyledi. Ama tabii ki kendi kendinize soruyorsunuz, bu tamamen doğru mu? Yoksa, babasıyla tek seçenek olduğuna karar verdiği bir anlaşmaya mı vardı?”
Bu Mayıs ayında, binlerce özel mektup, mesaj ve kayıttan yararlandığım bir yazıda Latifa, kız kardeşi Shamsa ve diğer kraliyet kadınlarının Şeyh Muhammed’in vahşetinden kaçmak için hayatlarını nasıl tehlikeye attıklarını anlattım. Otuzlu yaşlarının başında olan Latifa, hayatının yarısından fazlasını babasından kaçmaya çalışarak geçirmişti; ilk başarısız girişiminin ardından uzun bir hapis cezası sırasında acımasız dayaklara maruz kalmıştı.
Şubat 2018’de ikinci kaçışına başlamadan önce “Daha fazla işkence, insanlıktan çıkarılma ve umutsuzluk yıllarına boyun eğmek istemiyorum” dedi. Yakalandıktan sonra destekçilerine gizlice gönderdiği onlarca mesajda Latifa, Dubai’de mutlu bir şekilde yaşadığını gösteren fotoğraflara poz vermesi için Şeyh Muhammed’in korumaları tarafından sürekli taciz edildiğini anlatmıştı. Bir videoda “Beni ezmelerine izin vermediğim için cezalandırılıyorum” diyordu. Yine de “asla pes etmeyeceği” konusunda oldukça ısrarlıydı.
Bachelet’in Latifa ile görüşmesi, BM’den üst düzey bir ismin BAE’nin Latifa’ya yönelik endişeleri bastırma çabalarına ilk kez dahil oluşu değildi. İkinci tutukluluğundan birkaç ay sonra, Aralık 2018’de Latifa, Bachelet’in İnsan Hakları Komiseri olarak seleflerinden biri olan eski İrlanda Cumhurbaşkanı Mary Robinson ile poz vermeye zorlanmış ve bu fotoğraflar daha sonra Latifa’nın “evinde ve ailesiyle birlikte” güvende olduğunun kanıtı olarak yayınlanmıştı.
Daha sonra Robinson, BBC’ye bir röportaj vererek Latifa’nın akıl hastası olduğunu söyledi. Şubat 2021’de bu iddialarını geri aldı ve Dubai kraliyet ailesi tarafından “korkunç bir şekilde kandırıldığını” söyledi. Bachelet’in görüşmesi ise Robinson’un “akıl hastalığı” iddiasını yalanlamasından yaklaşık dokuz ay sonra gerçekleşti.
Bachelet ile bu yılın başlarında Zoom aracılığıyla görüştüm. İnsan Hakları Komiserliği görevini 2022 yılında bırakmıştı ve şimdi Şili’deki ofisinde büyük bir masanın başında oturuyor, desenli bir bluz ve sarkan kiraz kırmızısı küpeler takıyordu. Bana, BAE’nin BM’nin yaptığı Prenses’in hala yaşayıp yaşamadığına dair kanıt çağrılarını defalarca geri çevirmesinin ardından Latifa için endişelenmeye başladığını ve daha özel bir çağrı yapmaya karar verdiğini söyledi. BAE hükümetinden tanıdığı yetkilileri aradı ve onlara “Bakın, bu ortadan kalkmayacak. Bu konuyla yüzleşseniz iyi olur” demiş.
Bundan kısa bir süre sonra, prensesin Instagram’da halk içinde sosyalleştiğini gösteren fotoğrafları ortaya çıktı fakat Bachelet bunların doğruluğunu sorguluyordu.
Yetkililere “Bakın, bu fotoğrafların ne zaman çekildiğini bilmiyoruz” dedi. “Eskiden insanlar kaçırıldığında ellerinde o günün gazeteleri olurdu” diye hatırlıyordu ama bu resimlerde tarihi doğrulayacak hiçbir şey yoktu. “Bu bizim için bir prensesin hayatta olduğuna dair herhangi bir kanıtı olarak yeterli değil” diye düşünüyordu, Bachelet.
Bachelet, Latifa ile Zoom üzerinden konuşmayı düşündü, lâkin yetkililerin görüşmeyi engelleyeceğinden ya da bir deepfake ile kendisini kandırmaya çalışacağından endişe etti. Bunun yerine Latifa ile tarafsız bir bölgede özel bir görüşme yapmayı teklif etti.
Taraflar, Paris üzerinde anlaştı ve Bachelet’in ekibi bir otel seçti – “müdahale edilmemesi için” son ana kadar bekledi. Maksimum mahremiyet için görüşmenin Bachelet’in yatak odasında yapılmasını önerdiler. “Bizim ana görevimiz ve söylemem gerekirse medyanın da talebi şuydu: Hayatta mı değil mi? Bu ilk adımdı,” diyor Bachelet.
Belirlenen saatte, Latifa özel dikim haki ceketi ve özenli makyajıyla ortaya çıktı.
Kendisine küresel bir firma olan Taylor Wessing’den Niri Shan adında bir avukat eşlik ediyordu. Shan o yılın başlarında prensesin destekçilerine bir mektup yazarak onu savunmayı bırakmaları talimatını vermiş ve Latifa’nın artık “mümkün olduğunca normal, özel bir hayat yaşamak” istediğini söylemişti. Bachelet, Shan’ın toplantıdaki amacının açık olduğunu söyledi: “Medyaya söylenenlerin doğru olmadığını, Latifa’nın durumunun iyi olduğunu göstermek.” (Shan konuyla ilgili yorum yapmayı reddetti.)
Bachelet işe Latifa’nın kimlik belgelerini kontrol ederek başladı, ardından yardımcılarından ve Shan’dan “kalbini açabilmesi için mümkün olduğunca özgür hissetmesini sağlamak amacıyla” onu prensesle yalnız bırakmalarını istedi. Yalnız kaldıklarında Latifa’nın kendisine “babasıyla uzlaştığını” ve Dubai’de özgürce yaşadığını söylediğini aktardı.
Destekçileriyle irtibatını kaybetmeden önce Latifa şöyle yazmıştı: “‘Latifa BAE’deki ailesiyle mutlu’ diye bir sonuç asla olmayacak.”
Ancak şimdi Bachelet’e “hayatından memnun olduğunu” söylüyordu. “İstediği her şeyi yapmakta özgür olduğu” konusunda ısrar ediyordu. Artık seyahat edebiliyor, alışverişe gidebiliyor ve kendi başına yaşayabiliyordu. Evcil hayvanlarının videolarını gösterdi ve vegan deriden yapılmış yeni botlarını gösterdi.
Yine de Bachelet emin olamadı.
“Tamam, yaşıyor – bunu söyleyebiliriz. Ama aklından, kalbinden neler geçiyor bilmiyorum. Durumdan gerçekten memnun mu? Korumak istediği bir anlaşması mı var ve bana söylemek istediklerini bu yüzden mi söyledi? Yoksa geçmişte yaptıklarını tekrarlamanın bir anlamı olmadığına mı karar verdi? İstediği şeyin asla gerçekleşmeyeceğini, çünkü her zaman belirli bir kontrol altında olacağını fark etmiş olabilir, bu yüzden istediği gibi olmayan, ancak yaşadıkları kadar kötü olmayan bir senaryoda karar kılmış olabilir”
Bachelet, konuşmada ablası Shamsa’dan bahsedildiğinde Latifa’nin duygu durumunun belirgin bir şekilde değiştiğini söyledi.
Dubai Şeyhi kızları Shamsa ve Latifa ile
Prenses Shamsa
Shamsa yirmi yıldan daha uzun bir süre önce İngiltere’de bir tatil sırasında kaçmaya çalışmış, ancak İngiltere’nin adam kaçırmaya karşı yasalarına aykırı olarak babasının adamları tarafından Cambridge’de bir sokaktan kaçırılmıştı. O zamandan beri, iletişimsiz ve zorla sakinleştirici altında tutuluyordu. Latifa her iki kaçma girişiminde de “bir anne figürü ve en iyi arkadaşı” olarak gördüğü kız kardeşi için yardım toplamaya çalışmıştı.
Ancak Bachelet Shamsa’nın durumunu sorduğunda Latifa onu sert bir şekilde susturarak “Hayır, bu konuya girmeyeceğiz. Buraya benim durumum hakkında konuşmak için geldik, hepsi bu” dedi.
Kız kardeşinin hayatta olduğunu ama onu görmek ya da onunla konuşmak istemediğini söyledi. Bachelet kuşkuluydu; Latifa’nın kız kardeşinden bahsetmemek için bir anlaşma yapıp yapmadığını merak etti:
“Şaşırdım, çünkü bana yalan bile söyleyebilirdi. Bilirsiniz, ‘Hayır, o iyi. Onunla harika bir ilişkim var, her gün telefonda konuşuyoruz’ da diyebilirdi.”
Toplantıdan bir yıl önce, Mart 2020’de İngiliz Yüksek Mahkemesi, Şeyh Makhtum’un hem Shamsa hem de Latifa’nın kaçırılması ve hapsedilmesi emrini verdiğini tespit eden ayrıntılı bir karar yayınlamıştı.
Fakat Bachelet, Shamsa’nın kaçırılmasıyla ilgili ayrıntıları ancak bu yılın başlarında The New Yorker’da okuyarak öğrendiğini söyledi:
“Makalenizi okuduğumda benim için gerçekten açıklayıcı oldu, çünkü duyduklarım tamamen farklı bir hikayeydi” dedi.
Bachelet bana Shamsa’nın İngiltere’de okurken başını belaya soktuktan sonra Dubai’ye geri getirildiğine inandırıldığını söyledi:
“Demokratik bir ülkede birini kaçırmak ve sonra da bunu yapanlara hiçbir şeyin olmaması gerçekten garip. Tamam, jeopolitik kaygıları falan anlıyorum ama şaşkınım.”
BM, Bachelet’in Latifa ile görüştüğünü açıklamak için görüşmeden üç ay sonra, Şubat 2022’ye kadar bekledi. Duyuru dünya çapında haber oldu: “Prenses Latifa: BM insan hakları şefi, Dubai hükümdarının kızının ‘iyi’ olduğunu söyledi” başlığıyla Guardian gazetesinde yer aldı.
Latifa’nın serbest bırakılması için yürütülen kampanyayı koordine eden avukat David Haigh bana şunları söyledi:
“Michelle Bachelet’i orada gördüğümde büyük bir rahatlama hissettim. Uluslararası sahnede birilerinin nihayet sorumluluk aldığını düşünmek bana çok iyi geldi.”
Yine de Bachelet’in toplantıya ilişkin anlattıklarını aktardığımda dehşete kapıldı. “Kendi kafasında bile emin değilken neden Latifa’nın iyi olduğunu söylüyordu?” diye sordu. “Ve eğer böyle bir soru işareti varsa, o zamandan beri Latifa’nın durumunu izlemek için ne yapmıştı?”
Bachelet’in girişimi Şeyh Makhtum’un küresel itibarının onarılmasına yardımcı oldu. Dünya liderleri bir sonraki baharda Dubai Expo’ya akın ettiler ve emirlik Cop28 iklim değişikliği zirvesi için ev sahibi olarak seçildi. Biden, Şeyh Makhtum hükümetiyle milyarlarca dolarlık bir silah anlaşmasını onaylayarak BAE’yi “ABD’nin önemli bir ortağı” ilan etti ve BAE’nin İçişleri bakanı Interpol başkanlığına atandı.
Bachelet bana kadınların hakları konusunda her yerde endişe duyduğunu ve uluslararası toplumun Dubai kraliyet ailesi gibi güvencesiz pozisyonlarda bulunan bireyleri izleyeceğini ve denetleyeceğini umduğunu söylüyor:
“Kraliyet ailesinden kadınlar haklarını talep etmeye başlarsa, bu bir iç sorun haline gelir. Kraliyet ailesinin erkek üyelerinin ailelerini ve eşlerini kontrol etmediklerini gösterebilir ve bu da siyasi bir zayıflık olarak anlaşılabilir. Bu tür kadınlara yardım etmek özellikle zordur, çünkü kraliyet statüleri onları sıradan diplomatik geleneklerin erişiminin ötesine yerleştirir. Bu ailelerin kendi kuralları vardır”
BM yetkililerinin Latifa’nınki gibi vakalar hakkında bilgi edinmeleri çoğu zaman imkansız ve bilgi edindiklerinde bile müdahale yetkileri sınırlı:
“Yüksek Komiserler olarak, raportörler olarak, Latifa konusunda yaptığım gibi yetkililerle temasa geçebilir ve bunun bilinen bir şey olduğunu ve kabul edilemez olduğunu açıkça belirtebiliriz. Bunun ötesinde BM’nin birilerini bir şeyler yapmaya zorlayabilecek mekanizmaları da yok”
Bachelet’e müdahalesinin Latifa’ya ilişkin uluslararası endişeleri sona erdirmek için olup olmadığını sorduğumda kararlıydı:
“Hayır, hayır, hayır”
Asıl görevinin Latifa’nın hayatta olduğunu teyit etmek olduğunu düşünüyordu ve prensesin gerçekten özgür olup olmadığı konusunda kafasında soru işaretleri olmasına rağmen, bunları toplantıyla ilgili açıklamalarında belirtme gereği elbette ki duymadı:
“Konuşmanın bir parçası olmayan bir şeyi elbette ki yazamazdık. Sadece bana söylediklerini aktarabilirim. Ben de sorular sordum ve cevaplar verdim. Ve cevaplar tutarlı ve istikrarlı cevaplardı. Peki, gerçek bu muydu? Durumundan gerçekten memnun mu? Bilmiyorum. Bu konuda bir şey söyleyemem.”
Kaynak: https://www.newyorker.com/news/news-desk/the-un-human-rights-chief-and-the-fugitive-princess-of-dubai
Çeviri: Hasan Ayer.