O dönem Columbia Üniversitesi’nde hoca olan Edward Said, 2000 yılının haziran ayında, yaz ziyareti ve vereceği iki seminer için Lübnan’a gitmişti. Lübnan direnişine katılan bir rehber eşliğinde, İsrail’in 2000 Mayıs’ında çekilene kadar kullandığı ve işkence iddialarıyla bilinen Khiam Toplama Kampı’nı gezen Said, ardından Bab el-Fatma’ya yani İsrail sınırına gitti. Burada, terk edilmiş olduğundan ötürü insan bulunmayan kuleye, Güney Lübnan’ın bağımsızlığını kutlamak üzere sembolik taşlar atılıyordu. Said de bu taşlardan bir tane attı ve o esnada çekilen fotoğrafı meşhur oldu. Bunun üzerine, Columbia’daki Yahudi öğrenci birlikleri de dahil olmak üzere birçok grup ve kişi, Edward Said’in üniversiteden atılmasını istemişti. Daha sonra verdiği bir söyleşide, Edward Said’in kızı Necla Said bu durumu şöyle açıklıyor: “Haziran 2000’de ailece Lübnan’ın güneyini ziyaret etmiştik. 25 yıllık işgalden sonra İsrailliler o bölgeden yeni çekilmişlerdi. Güney Lübnan’ın bağımsızlığını sembolik bir şekilde kutlamak için insanların (Lübnan’da) terk edilmiş bir İsrail kontrol kulesini taşlayabildikleri bir yer vardı. Babam ve ağabeyim kimin daha iyi taş fırlatabileceği konusunda bir yarışa girdi (bu elbette taşları niyetlenen amaçla atmıyorlardı anlamına gelmez çünkü o niyetle atıyorlardı ama orada kimse yoktu). Sonra bir fotoğrafçı o ânı yakaladı ve fotoğrafı bir basın ajansına sattı. Üç saat içinde fotoğraf, babamın ‘İsrailli askerlere’ taş attığı şeklinde yanlış bir altyazıyla birlikte bütün internet sitelerinde, belli başlı gazetelerin manşetlerinde yer aldı. Olay tamamen son derece gülünç ve saçmaydı.”
Bunun üzerine Columbia Üniversitesi idari rektörü Jonathan Cole, ‘rektör George Rupp ve kendi adına’ olduğunu söylediği şu açıklamayı yapmıştı: “Profesör Said’in ve üniversitenin diğer mensuplarının faaliyetleri, akademik özgürlüğe ilişkin kurallarla korunur. Columbia’da bir ifade nizamnamesine inanmıyoruz ve bir ifade polisi gibi de davranmamalıyız. Profesör Said’in sınırda öteki tarafa taş fırlatması meselesine gelince: bildiğim kadarıyla, taş birisini hedef almış değil; herhangi bir yasa ihlâl edilmiş değil; herhangi bir yasal şikayette bulunulmuş değil; Profesör Said’e karşı cezai veya aslî bir dava açılmış değil. Elimizde kulaktan dolma bilgiler ve Profesör Said’in kendisinin inkâr ettiği çeşitli iddialar var.
Bunlara inanç duyarız ya da duymayız, Profesör Said, Üniversite’nin karışamayacağı, koruma altındaki “açıklamalar ve bağlılıklar”la iştigal etmiştir. Profesör Said hakkında, bizim ülkemizde veya başka bir ülkede dava açılsa bile onu Üniversite’nin davranış kurallarına dayanarak cezalandırmak uygun değildir. Kısaca Üniversite, bir mensubunun fikirlerini açıklamasına veya davranışlarına karşı, bunlar cezai veya aslî bir davanın konusu olsa da, herhangi bir yaptırımda bulunamaz. Aynı şey öğrencilerimiz için de geçerli. Eğer bu son olay, bir taşı herhangi birini hedef almadan sınırın öbür tarafına atmaya dair olsa, orada bırakabiliriz. Fakat bu tartışma, taş atmaktan çok Üniversite’nin yapısıyla daha temelden ilgili, çünkü bence bu, Profesör Said’in herkesçe bilinen siyasî görüşleriyle bağlantılı olmasaydı, ateşli ve sürüp giden bir tartışmanın konusu olmazdı. Bu mesele, büyük bir Üniversite’nin temel değerlerinin neler olduğuyla doğrudan bağlantılı.
Profesör Edward Said çevresinde dönen tartışma, fikirlerin serbestçe ifade edilmesini engelleme veya Profesör Said’i cezalandırma çağrıları içermediği sürece bizi rahatsız etmemeli. Profesör Said’in veya onu eleştirenlerin ifade özgürlüğünü kısıtlama fikri, her ne kadar iki konum da muhalifleri için sevimsiz olsa da, hepimize ve akademik özgürlüğe yönelik bir tehdit oluşturur.
Öğrenciler ve öğretim üyeleri doğru olduğuna inanmadığım pek çok şeyi yapmakta özgürler ancak o anda iktidar konumunu işgâl edenlerin fikirleriyle uyuşsun diye bütünlüklü bir fikirler kümesini garantilemek için Üniversite’nin otoritesini hiçbir zaman uygulamam.”
Edward Said’in ‘o taşı’ atarken yanında bulunan kızı Necla Said, aradan geçen 24 yılın ardından, yine Filistin ve ifade özgürlüğü merkezli bir hadise olan ‘Filistin protestoları’na destek vermek için Columbia Üniversitesi’ni ziyaret etti ve protestocularla dayanışma içinde olduğunu söyledi.