Joe Biden, Ocak ayında Newyork Times’da yayınlanan röportajında Türkiye’de Erdoğan’a karşı muhalefeti açıkça desteklediğini belirtiyor ve şöyle devam ediyor: ”Erdoğan’a çok farklı bir yaklaşım uygulamalıyız. Muhalefeti desteklediğimizi açıkça göstermeliyiz. Onlarla doğrudan temasa geçip Erdoğan’ı yenecek duruma gelmelerini sağlamalıyız.” Sebep de Kürt meselesi ve Doğu Akdeniz’deki faaliyetler. “Partisi İstanbul’un dışına atıldı” cümlesinin gönderme yaptığı yer de Millet İttifakının 2019 yerel seçim terkibi.
Joe Biden’a söylenecek şeylerde bu ülkede yaşayan hemen herkes mutabıktır: “Sen kim oluyorsun da Türkiye’de lider değişimi organize etmekten bahsediyorsun? Endişelenecek bir şey arıyorsan aynaya bak, iç meselelerinle ilgilen, mesela kendi siyahlarına insan muamelesi yapmayı öğren”
Hızını alamayan burada ABD ile ilişkileri keselim, İncirlik üssünü kapatalım, Kürecik… diye sıraladığı listeden bir madde seçerek sövmeye devam edebilir.
Kısaca bu cümleler ne kadar kınansa yeridir. Kimse bu millete, millete rağmen don biçemez. Hiçbir ülke ne kadar güçlü olursa olsun bu millete kendi çıkarlarını, kendi tercihlerini dayatamaz. Biz Erdoğan’ı sevmiyoruz diyebilirsiniz ama biz Erdoğan’ı yeneceğiz diyemezsiniz.
Muhalefet bu cümlelere en sert tepkiyi vermeli, bu yazı yazıldığı sırada muhalefette yer alan genel başkanlardan ve partililerden anlamlı itirazlar geliyordu zaten.
Ama elbette bu Cumhur İttifakı partilerinin ve ‘öl de ölelim’ tayfasının istediği şey değildi.
Sekiz ay geciken keşfi hasmı karalamak için raftan indirmek
Röportajın AK Parti’nin hasımlarını ‘gayri milli’ olarak işaretlemek için yapılan bir antipropagandanın malzemesi olarak kullanılması, röportajın sekiz ay sonra gerçekleşen keşfini şüpheli hale getiriyor. Bazı odaklar “Dış operasyon işte bakın” diyerek ‘operasyon’ yapıyor.
Oysa bakın, şöyle durumlar var:
1) Röportaj Ocak ayında yapılmış ve Joe Biden ABD başkanı değil. Muhalefette ve belki de hiçbir zaman ABD başkanı olmayacak. ‘Dış mihrak’ olarak işaretlenmeye değer bir konumu yok. ‘Dış mihrak’ söyleminin yükselişte olduğu son 4 yılda da önemli bir konumu yoktu.
2) Şu anki ABD başkanı Trump. Ve ‘dış mihrak’ olarak işaretlenmeye elverişli bir konumda. Ama , Türkiye Cumhurbaşkanı ile Trump’ın arası oldukça iyi.
3) ‘Ekonomimize dış mihraklar operasyon yapıyor” tezini kısmen haklı çıkaracak tek şey, Trump’ın attığı tivitler nedeniyle döviz kurlarında yaşanan dalgalanmaydı.
4) Tekrar edelim o zaman, Türkiye’nin cumhurbaşkanı Trump’la, Maliye ve Hazine Bakanı ise Trump’ın damadıyla gayet iyi ilişkiler içinde.
Dolayısıyla ‘Trump Reyiz’ diye tivit attıranların Trump’a toz kondurmayıp Biden’dan dış mihrak çıkarmaları hakikaten acıklı. Hele hele sekiz ay sonra gelen bu ‘keşif’ üzerinden “Ne zaman sıkışsanız dış mihraklar diyorsunuz, acaba biraz da kendinizde kabahat bulsanız olmaz mı?” eleştirisini yapan Gelecek ve Deva Partilerine yüklenmeleri, teşrihe muhtaç bir sakillik.
Uygun zaman uygun zemin
7/24 basın tarayan, onunla yetinmeyip kim hangi tiviti atmış tek tek hesap dolaşan ekipleri istihdam eden iktidar ve medyasının Joe Biden röportajını ‘bugün keşfetmiş gibi’ yapmaları, röportajın ‘bugün kullanışlı’ olduğunu düşünmelerinden ileri geliyor. Çünkü ilk kez, AK Parti ile siyaset yapmakla beraber artık AK Parti’de olmayan ve kendi partilerini kurmuş olan profiller ‘dış mihrak’ söylemini sorgulamaya başladı.
Yani, ne zaman ki dış mihrak gibi havada karada sürekli tutacağı varsayılan bir söylem eleştirildi ve kabaca ‘her sorununun sebebi olarak dışarıyı işaret etmemelisiniz, bu artık ‘baydı’, yapmayın, çok belli oluyor” denildi, birden Barzanici bir hesabın ‘bakın Biden Kürt dostudur’ diyerek tivitlediği röportaj üzerinden bir aydınlanma(!) yaşandı.
‘Şimdi’ yaşandı, çünkü daha önce buna gerek yoktu. Biden röportajının yayınlandığı Ocak 2020’de Deva Partisi hala kurulmamıştı, Gelecek Partisi sadece bir aylıktı ve ‘dış mihrak’ emziği AK Parti’den kopmakla beraber halen ‘muhafazakar’ olan partiler tarafından sorgulanmıyordu.
AK Parti de ABD projesi olmakla suçlanmıştı
Bazı Erdoğan’cılar önüne geleni ABD yancısı olmakla itham edince insanın zihni haliyle yıllar öncesine gidiyor ve bugünün trollerine “Siz neden bahsediyorsunuz kuzum?” Demek hem farz hem vacip oluyor.
Zira eğri oturalım doğru konuşalım. Türkiye’de iktidarda olmadığı halde Beyaz Saray’da kabul edilen tek bir parti genel başkanı var. O başkan da 2002’de seçildi ve hala ülkeyi yönetiyor.
Ne çabuk unuttunuz şimdi toz kondurmayalım diye hakikatin kalbine hançer sokmaya razı olduğunuz Ak Parti ile ilgili iddiaları? Sürekli olarak dilden dile dolaşan ‘Erdoğan’ı Morton Abromowitz keşfetti , Grahm Fuller promote etti, Wolfowitz her istediğinde yardıma koştu’ ithamlarını?
Örnek mi? Çook.
Misal Cumhuriyet Gazetesi’nde 16 Şubat 1997’de Leyla Tavşanoğlu o zamanlar ‘İşçi Partisi’ Genel Başkanı olan Doğu Perinçek ile bir söyleşi yapmıştı ve şunlar yansımıştı gazetenin sayfalarına: “ABD, Tayyip Erdoğan’ı Başbakan, Abdullah Gül’ü de Dışişleri Bakanı yapacak. CIA’nın yan kuruluşlarından Rand Corporation’un yayın organında da bu yazıldı.”
Misal 17 Ocak 2004’te Star Gazetesi’nde Hayrullah Mahmud isimli köşe yazarının yazısı. İddiaya göre Erdoğan 3 Kasım 2002 seçiminden bir gün sonra dönemin ABD savunma bakanı yardımcısı Paul Wolfowitz’e mektup yazmış ve kendi ülkesinin genelkurmay başkanı ile görüşebilmek için Wolfowitz’den yardım istemişti. Sözde mektupta güya Erdoğan’ın Türkiye Genelkurmayı’nı, “seçim sonuçlarından memnun olmadıkları” için Wolfowitz’e şikayet ettiği yazıyordu.
Her şey bir yana , Erdoğan Büyük Ortadoğu Projesi’nin kötü bir şey olmadığına, bölgeye demokrasi, refah getireceğine inandığı için ‘Evet BOP’un eşbaşkanı benim’ dedi diye akılalmaz yalan ve iftiralarla suçlandı, unuttunuz mu?
Her şey bir yana , Mart 2013’te CHP, on yıllık gizlilik süresi dolduğu için, Irak’a Amerikan askerlerinin gönderilmesi ve yabancı ülke askerlerinin de Türkiye’ye gelmesini öngören 1 Mart 2003 Tezkeresi’nin Meclis Genel Kurulu’ndaki kapalı oturum tutanaklarının açıklanması önerisini sunmuştu da, şimdi milliliğine ve yerliliğine duyduğu güvenle herkesi yaftalayan AK Parti öneriyi reddetmiş, ‘ne gerek var şimdi yaa’ türü mışırıklı cevaplarla geçiştirmişti bu ret gerekçesini. Şimdi ister misiniz katkılarınızla yükselmiş Batı karşıtlığı ve Amerika düşmanlığı insanların kanına girsin de, ‘neden açıklattırmadın, neden gizlemek istedin?’ diye tatava yapsınlar?
İnsanın sinirine dokunan ne biliyor musunuz?
Vaktiyle ve yıllarca Amerikancılıkla, CIA projesi olmakla suçlanan AK Parti yönetimi şimdi aynısını başkalarına yapıyor. Hem de dün kendisine bu ithamları yapanlarla kolkola girerek.
Tarih tekerrür eder, eder de; bu kadar mı taklitçi olunur?