Cemalettin Taşcı’nın Zafer Partisi ve Ümit Özdağ değerlendirmeleri şöyle:
Türkiye siyasetinde çok uzun süredir adı siyaset olan alanda aslında beyhude top çevriliyor. Mevcut siyasi aktörler, siyaset talebini karşılamıyorlar. Şöyle bir benzetme ile anlatabilirim derdimi:
Herkes polisiye roman yazıyor. ‘Bizde de yazılması gerekiyor, bizim de polisiye roman okuyucumuz var. Ne yapalım? Biz de polisiye roman yazalım.’
Millet, okumadı bunu. Başkalarının yazdıkları okunurken, benim yazdığım okunmadı. Bu tür durumlarda Türkiye’de şu oluyor: ‘Kardeşim, ne biçim milletsiniz. Benim yazdığım romanı okumuyorsunuz.’ Yani millet suçlanabiliyor. ‘Bu millet okumaz zaten’ denebiliyor. Halbuki başkasının yazdığını okuyor bu millet, okudu.
Bu benzetmeyi şundan yapıyorum; siyaset dediğimiz şey bir doğrunun topluma anlatıldığı bir şey değildir. Siyaset bir roman yazma hadisedir. Dünyada yazılmış bütün romanlar yazılmış değil, Türkiye’de de bütün romanlar yazılabilmiş değil.
Ama işi roman yazmak ve şiir yazmak, kamuoyunda karşılığı olan bir şey üretmek olduğunu ihmal eden birileri, tırışkadan siyaset üretiyor. Bir biçimde siyaset yapma koltuğuna oturuyor ve yaptığı işin bir ihtiyacı karşılaması gerektiği vehmiyle davranıyor. Ama pratikte olay öyle değil. Sonuçta Türkiye’de biz bu siyasetçilere mahkûmuz. Ama bu mahkûmiyet, onların siyaset yaptıklarını doğrulamıyor. Mecburiyetten siyasi pozisyon alıyoruz. Aslında iktidara oy verenlerin de, muhalefete oy verenlerin de içine sinerek verdiği oylar değil bunlar.
‘’Toplumda bir problem vardı, Özdağ bunu kendi menfaati için siyasallaştırdı’’
Ümit Özdağ’ın belirli bir kesimde karşılığı olduğunu tespit ettik. Benim meseleye bakışım şu: Özdağ’ın yazdığı roman türünü sevmem. Ama romanı tekniği itibariyle değerlendirecek olursak, yazdığı metni başarılı buldum. İçeriği elbette bana hitap edecek bir şey değil. Zaten de benim oyumu istemiyormuş, birçok kişinin oyunu istemediği gibi. Bu benim içimi rahatlattı.
Özdağ’ı, mevcut siyasi aktörler içinde performans olarak başarılı bulduğumu söyleyebilirim. Toplumda bir problem vardı, Özdağ bunu kendi menfaati için siyasallaştırdı. Oyun böyle kurulur ve böyle olması gerekir.
Özdağ, mevcut siyasetçilerin hepsinin kumda oynadığı bir oyunda, çıktı ve taş zeminde akrobasi yapıyor. Sadece bu bile bir fark. Özdağ’ın Türk siyasetinde kalıcı olacağına dair bir şey söyleyemem. Çünkü bu bambaşka faktörlere bağlı.
Bundan önceki seçimlerde Muharrem İnce’nin pop şarkı gibi olacağını, Meral Akşener’in ise bir klasik şarkı olarak kalacağını söyledim. Selahattin Demirtaş’ın gerisinde kalmış olan Akşener, bugünün siyasetinde taşları yerinden oynatacak kabiliyete sahip olan ve yükselen bir oyuncu. Siyasette kalıcı olmak başka meziyetler gerektiriyor. Özdağ bu anlamda nedir? Benim radarıma giren biri olmadığı için çok emin değilim, ancak çok tribünlere oynuyor olduğu ve oradan kendi istediğini aldığı âşikâr.
‘’Özdağ sahneye çıktığında Erdoğan’ı yenemeyecek insanlarsanız size niye güvenelim?’’
Bizim ihtiyacımız olan şu, altılı masa öznesinin de bize roman yazması lazım. O romanın içinde hiç sığınmacı geçmediği halde, çok makbul bir roman olabilir. Şimdi Özdağ’a oy vermeyi düşünenlerin bir kısmı, altılı masanın adayına oy verebilir.
Bizim meselemiz, Özdağ’ın romanının içeriği üzerinden analizler yaptığımız zaman başlıyor. Öteki tarafta bir roman yok. Altılı masa bize diyor ki, ‘Siz bize oy verin, biz bir roman yazacağız. Şu an romanımızı size göstermek istemiyoruz.’ Aslında bir romanları yok.
Siyaset böyle bir üretim yapmaktır. Kendilerine kendileri oldukları için ya da şu partinin başında oldukları için veya şu ideolojinin takipçisi oldukları için itimat etmemizi isteyen absürt bir grup var orada. Bir tek beslendikleri kaynak var: Erdoğan karşıtlığı. Eğer siz Özdağ sahneye çıktığında Erdoğan’ı yenemeyecek insanlarsanız size niye güvenelim? Siz iktidara geldiğinizde memleketin başına şimdikinden daha fazla dert gelebilir.
‘’Seçiminin sonucunu asıl etkileyecek olan şey, sığınmacılar olmayacak’’
Özdağ’ın şu kısa vadede bize gösterdiği, temel mesele şu: ‘Bak kardeşim, kamuoyunda birtakım sıkıntılar var.’ Özdağ’ın her meseleyi getirip sığınmacılara bağlaması, onun hikâyesinin okunaklılığı açısından elverişli. Özdağ’ı böyle anlatan biri olmak da benim açımdan çok acıklı. Ama benim kendilerini güzellemekten iyi hissedeceğim insanlar bir şey yapmıyorlar.
Özdağ, oyunu asıl cumhurbaşkanlığı adaylığında bozacak. Eğer çok ciddi birtakım işler olmazsa Türkiye’de, altılı masa bir arada kalabilirse ve bir aday gösterebilirse, muhtemelen bu aday Mansur Yavaş olmayacak. Özdağ, Mansur Yavaş’ı ittirecek. Dolayısıyla cumhurbaşkanlığı seçiminin sonucunu asıl etkileyecek olan şey, sığınmacılar vs. olmayacak. Başka bir şey olacak. Özdağ’ın Türkiye siyasetine asıl etkisi aday konusunda olacak.