Türkiye’de -yine- on milyonlarca kişinin muaf olduğu bir tam kapanma hikayesinin sonuna gelindi. Her gün on binden fazla kişiye COVID-19 pozitif teşhisinin konduğu bir ortam başarı sayıldı. Bu arada hijyenik ped temel ihtiyaç malzemesi sayılmadı. Alkol satışı neden yasaklandı, onu kullananları ne saydılar anlayamadık. Ancak bu tartışmalar COVID-19’la mücadelenin önüne geçti. Bizde de, yani Avustralya’da tam kapanma sırasında bir tek tuvalet kâğıdı sıkıntısı vardı. Ekmek değil, un değil, makarna değil, tuvalet kağıdı… Market rafından 5 tane 20’lik paketi market arabasına sığdırmaya çalışanları gördü bu gözler. Buradaki tuhaflıklar, halk arasında bazılarının paniğe girmesinden kaynaklandı. Türkiye’de panik genel olarak yöneticiler arasında galiba.
Dedim ya biz de kapandık. Yaşadığım eyalet olan Viktorya’da, Melbourne şehrinde ucu, sonu olmayacak sandığım, ardı ardına eklenen ve yaklaşık 5 ay süren bir kapanma hikayesi bu anlatacağım.
Malum Avustralya bir ada ülkesi. Bunu avantajına çevirdi ve sınırlarını 2020 Mart’ında kapattı. Pandeminin başından beri 29 bin 957 COVID-19 vakası tespit edildi. Aynı dönemde 910 kişi de hayatını kaybetti.
Dünyadan büyük oranda izole yaşadığımız bir yıldan uzun süre içinde eyaletler arasındaki COVID-19 performansı arasında büyük fark var. Örneğin ülkedeki 910 ölümden 820 tanesi benim yaşadığım eyalette oldu. Vakalardan 20 binden fazlası da benim eyalette. İlk dalga sonrası sınırları kapattığı için genel olarak rahatlayan ülkede ikinci dalga sadece Victoria’da meydana geldi. Pandemiden önce de aylar süren orman yangınları yaşandığı için ülkeye pek hayırlı gelmediğimi düşündüğüm zamanlar oldu. Tam kapanma sırasında buna da kafa yordum bir ara. Evdeyken çok şeye kafa yorabildim. İkinci dalga aslında geçen Haziran’da başlamıştı. Önce OHAL ilan ettiler ve 6 haftalık karantinaya girdi tüm eyalet. Çıkış noktası “Vaka sayısını sıfırlamak” olarak açıklandı ancak üç hafta süresince değil sıfırlanmak, ara ara yeni vakalar –günde 700 yeni vaka- zirveyi zorladı. Dolayısıyla 6 haftanın tam ortasında, hükümet yeniden bir karar aldı; ‘Olağanüstü hal’den “Felaket Durumu’na geçildi. Tam bir felaketin ortasındaydık ve bundan daha iyi bir adlandırma olamazdı. Evden çıkmak –belirli kurallar dahilinde- yasaklandı. Sadece evimizin çevresinde, günde 1 saat egzersiz için dışarı çıkabiliyorduk. Bir de gıda ihtiyacı için ev ahalisinden seçilmiş, şanslı kişi markete gidebiliyordu. Kısa çöpü çeken evde kalmak zorundaydı. Bakmamız gereken biri varsa şayet, ziyaret edebiliyorduk. Bir ara egzersiz için bile çıkamadık. Tabii ki maskesiz hareket etmemiz düşünülemezdi bile. Bu dönemde pandeminin sadece bir sağlık krizi olmadığını açıklayan yetkililer, psikolojik destek paketi açıkladı. Bunun yanında ayrıca ekonomik yardım paketi açıklandı ve kapsamlı tedbirler alındı.
13 Eylül’e kadar tam kapanma devam etti. Sonra da kısmı esnemeler başladı. 27 Kasım’da 28 gün üst üste yeni vaka ve ölüm olmaması dolayısıyla tıbbi olarak salgını yok etmiş olduk.
Yasaksa herkese yasak!
Pandemiyle mücadelede bu uygulanan yasaklardan sadece ön safta olan doktorlar, hemşireler, gümrük görevlileri ve karantina görevlileri muaftı. Bir de bu kişilerin kullandığı toplu taşıma araçlarını kullananlar, polisler, sağlık çalışanları, süpermarket ve eczane çalışanları…
Siyasetçiler muaf değildi.
Aylarca haftanın yedi günü gazetecilerin karşısına çıkıp tüm sorularına detaylıca yanıt veren Victoria Eyaleti Başbakanı Daniel Andrews da yasaklara uydu. Victoria kırsalında yaşayan 75 yaşındaki annesini ancak tedbirler kalkınca 332 gün sonra ziyaret edebildi.
Bu tür sembolik hareketler örnek olması açısından önemli. Bir de bu süreçte yasakları takmayan bazı siyasetçilerin kariyerleri sona erdi.
Önlemler hala tam olarak kalkmış değil. Toplu taşıma, taksiler ve hastanelerde yüz maskesi zorunlu. Onun dışında maske kullanmıyoruz. Restoran ve kafelerde telefon uygulamaları üzerinden kayıt yapmaya devam ediyoruz.
Ancak bu hafta yürekler bir ağıza gelmedi değil. Yurt dışından gelen birinin karantinada COVID-19 kapıp günlerce Melbourne’da bulaşıcı bir şekilde dolaştığı açıklandı. Endişeli bekleyiş sonrası yapılan açıklamaya göre başkasına bulaştırmamış görünüyor. Bu kişiden önce en son vakayı ise yaklaşık 2 ay önce haber aldık. Aldığımız gibi de 4 günlük kapanmaya girdik. 1 vakaya 4 gün kapanma…
Pandeminin Psikolojik ve Ekonomik Boyutu
Aylarca evde kalmanın psikolojik etkilerini hepimiz yaşadık, biliyoruz. Buradaki araştırmalar ve haberler ayrıca şunu ortaya koydu ki, aile içi şiddet pandemi döneminde tarihi bir zirveye ulaştı. Ekonomik ve psikolojik kriz döneminde daha önce şiddet uygulamayan birçok erkeğin, pandemi sırasında şiddet uyguladığı açıklandı. Yetkililer psikolojik destek ve tedavi, psikiyatri hizmetleri, kadına destek, ekonomik destek paketleri açıklamıştı, hala açıklıyor ve yetmiyor. Hemen hemen her ay yeni paketler açıklanıyor. Ayrıca bu dönemde işsizlik maaşları arttırıldı. Küçük, büyük tüm işletmelere, çalışanları işten çıkarmamaları için milyarlarca dolar aktarıldı. Tabi, bu süreçte tüm işler veya işletmeler korunmuş değil. Açılma sürecinde kapalı kalan bazı yerler batıyor. Ancak genel olarak bakılacak olursa, Avustralya’nın pandemi testinde başarılı bir performans gösterdiğini söyleyebiliriz.
Peki, bu süreçte hiç mi hata yapmadılar? Victoria’da meydana gelen ve yüzlerce kişinin öldüğü ikinci dalga salgın, yurt dışından gelenlerin tutulduğu karantina otellerinde yapılan büyük hataların sonucunda oldu. Alınan bazı katı kararlar da vardı. Ülkesine dönmeyen veya dönemeyen yabancı ülke vatandaşlarına hiç yardım yapılmadı. Ücretsiz aşı olacaklar ancak o kadar.
Yüzbinlerce uluslararası öğrenciye hizmet veren ve ülkenin en büyük döviz kaynaklarından biri olan eğitim sektörü büyük bir ihtimalle pandemi öncesinden çok daha küçük bir şekilde devam edecek. Sektörün pandemi sonrasında eski haline geri dönebilmesi mümkün görünmüyor.
Avustralya’da yetkililer 2020 Mart’ında pandemi kararlarını alınca, yurt dışında bulunan Avustralya vatandaşlarına geri dönün çağrısında bulundu. Ancak kısa süre sonra da sınırları kapatıp karantina sürecini başlattı. Yurt dışından gelenler 14 gün karantina otelinde kaldıktan sonra serbest dolaşma hakkı elde ettiler.
On binlerce Avustralya vatandaşı hala gelmek için sırada bekliyor. İngiltere’de her gün binlerce kişi ölürken oradaki Avustralya vatandaşları için bir kolaylık düşünülmedi. Son iki aydır dünyadaki pandeminin odak noktası olan Hindistan’da da binlerce Avustralya vatandaşı yaşıyor. Buraya gelmek için yığılma yaşanması ve gelenler arasında çoğunun COVID-19’lu olması, buradaki yetkililerin seyahat yasağı koymasına neden oldu. Seyahat yasağını delmeye çalışanlara 60 bin dolar ceza ve beş yıl hapis öngörülüyor. Yasak bu hafta sonu bitti. Ancak Hindistan’dan Avustralya’ya gelen ilk uçakta yolcuların yarısının testi COVID-19 pozitif çıkınca, uçağa alınmadılar. Uçak yarı boş bir şekilde ülkeye geldi. Testi negatif çıkanlar şimdi iki hafta karantinada kalacak. Bir sonraki uçak gelecek hafta sonu. Yetkililer hesaplarını sınırların 2022 yılı ortasına kadar kapalı kalacağı öngörüsüne göre yapıyor.
Aşı olmak ya da olamamak…
Avustralya’nın aşı programı pek başarılı sayılmaz. Pandemide vaka ve ölümlerin olmadığı bir ortamda hükümetin de aceleci davranmak istemediğini söyleyebiliriz. Çünkü aşı programının merkezinde AstraZeneca vardı. 50 yaş altında kan pıhtısı riski oluşturduğu ortaya çıkınca sadece 50 yaş üstüne yapılmasına karar verildi. 50 yaş altına Pfizer yapılacak. AstraZeneca burada yapılıyordu, şimdi Almanya’dan aşı bekliyoruz. Bu hafta bir de büyük bir heyecanla 25 milyon aşı için Moderna ile anlaşma imzalandığı açıklandı. 10 Milyonu Eylül’den sonra, 15 milyonu da 2022 yılında gelecek. Bir de Moderna aşısının burada üretilmesi için yatırım yapılması gündemde. Moderna gelecek planının bir parçası olacak. Bu yıl aşı olanların gelecek yıl destek aşısı olması gerekince elde aşı olması için şimdiden hesaplar yapılıyor.
Türkiye, Avustralya kadar şanslı değil. Sınırlarını kapatıp vakaları sıfırlama şansı yok. Belli bir seviyede sürdürülebilir bir şekilde tutmak önemli. Peki bu seviye 10 bin mi?
Avustralya’da hükümet para kesesini açarak çocuklarımızın ve torunlarımızın parasını harcamakla suçlanıyor. Bazıları da yeterince harcama yapmamakla suçluyor hükümeti.
Türkiye’nin uyguladığı strateji farklı. Türkiye’de iktidar para kesesini açtı diyemeyiz. Bu çocukların ve torunların parasını harcamamak için mi, yoksa zaten harcamış olduğu için mi bilmiyoruz?
Aşı olunca yapmak konusunda Türkiye gerçekten başarılı ancak pandemi döneminde aşı olmaması büyük başarısızlık. Aşikar ki aşı anlaşmaları konusunda geç kalındı. Şu anda gelecek yılın aşıları için anlaşmalar imzalanması gerekiyor.
Türkiye’de vaka sayılarının uzun süre saklanması ise ayrı bir skandaldı. Dolayısıyla Türkiye’de halk ne vaka sayılarına ne aşıya ne de yetkililere güveniyor. Milyonlarca kişinin öldüğü, on milyonlarca insanın belki de yıllar boyunca kalıcı yan etkilerle mücadele edeceği, ekonomik ve sosyolojik etkilerinin önümüzdeki on yıllar boyunca araştırılacağı bir sağlık felaketinin ortasında Türkiye’nin tartıştığı konular ise bambaşka…
Bir mafya babasının videolarıyla siyaseti karıştırabildiği, iktidarın birbirinden beceriksiz video ve kampanyalarla muhalefete saldırırken turistleri ülkeye davet etmesi, alkol yasağı, 30 araçlık konvoyla hareket eden iktidar temsilcileri ve niceleri…
Dünya nüfusunu aşılamak birkaç yıl sürecek gibi görünüyor. Bu süreçte yeni varyantlar ve onlara karşı etkili yeni aşılar ortaya çıkacak. Şu anda hükümetlerin 2022 ve 2023 aşı programları için hazırlanması gerekiyor. Türkiye’de halkı korumaktan sorumlu yetkililerin asıl derdi kendilerini halktan korumak…
Türkiye’de iktidar yetkilileri o 30 araçlık konvoyla nereye gidiyorlar bilmiyorum ama bir gözleri Sedat Peker’in son videosunda gittikleri kesin…