YouTube’dan izlemek için:
HDP’nin eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş özellikle son bir yıldır çok aktif bir siyasi süreç yürütüyor. Avukatları aracılığıyla neredeyse her gün gündeme dair tweet’ler atıyor, Serbestiyet’in de dahil olduğu gazetelere, internet sitelerine yazılar yazıyor, röportajlar veriyor, mesajlar gönderiyor. Bunu yaparken bazı eleştirilere de maruz kalıyor. Bu eleştirilerin bir kısmı da örtülü ya da açık olarak kendi partisinden geliyor. Demirtaş partisinin önüne geçmekle, partisini gölgede bırakmakla suçlanıyor. Bazen de sürekli paylaşım yapmanın getirdiği ‘hatalı’ çıkışlar sebebiyle eleştiriliyor. Örneğin son günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın diplomasının olup olmadığı iddialarıyla ilgili çeşitli paylaşımlar yaptı. Demirtaş’a cevap HDP içerisinden, Urfa milletvekili Ömer Öcalan’dan geldi. Öcalan, Demirtaş’ı ‘magazinel siyaset yapmakla’ eleştirip Kürtlerin asıl meselesinin diploma olmadığını söyledi. Siz bu son örnekten de yola çıkarak Demirtaş’ın stratejisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Demirtaş HDP’de, Kürt siyasi hareketinin içerisinde önemli bir aktör. Yaptığı açıklamaların karşılık buluyor olması, o açıklamalardan hareketle özellikle Kürt olmayan kesimlerde de Kürt hareketine, HDP’nin pozisyonuna bir anlam verilmesi onun özgül ağırlığına işaret eder. Bu, yüksek bir özgül ağırlık. Hapishanede olabilir, somut bir görevde olmayabilir, bununla birlikte yaptığı açıklamalar Kürt hareketini temsil eder nitelikte.
Diğer taraftan, Kürt hareketi içerisinde bir dizi gerilim var. Bu gerilimlerin esası HDP’nin kendisiyle PKK arasında. PKK, şiddeti temsil eden taraf. HDP siyaset yolunu açmaya çalışan taraf. Bunlar arasında tabii bir geçişkenlik var. Örgüt ile siyasi parti arasında sosyolojik ve politik akrabalık olduğu muhakkak. Ancak gerilimin olduğu da muhakkak. Demirtaş bu gerilimin de merkezinde yer alan aktörlerden biri. En azından kamuoyunun gözünde, Kürt sorununun çözülmesinde ve Kürtlerin temsil edilmesinde meşru yasal siyaset mekanizmasının belirleyiciliğini temsil eden bir isim. Son dönemde şiddet hareketlerine, PKK’nın kimi eylemlerine tavır alan ve PKK tarafından da tepkiyle yanıtlanan bir siyasi aktör.
Demirtaş bir başka gerilim hattının da merkezinde. Bir yanda HDP’nin yasal organları ve temsilcileri var. Onların yanında da enformel bir HDP lideri gibi Selahattin Demirtaş var. Bu iki yapı arasında uyum da var gerilim de var. Ve bu gerilim sık sık dile getiriliyor. Çünkü Demirtaş her zaman tam da HDP’nin aldığı kararlar istikametinde açıklamalar yapmıyor veya bir tür onların yerine, hatta önüne geçen bir görünümü oluyor. Bu, her zaman yüksek sesle ifade edilmese de HDP’de, HDP’nin kimi kanatlarında rahatsızlığa yol açıyor.
Demirtaş bir fenomen olarak Kürt hareketinde sivil siyasetin ürettiği bir isim, bir lider. Bu gerilimler nedeniyle veya Kandil’in onun tutumuna, öne çıkmasına yönelik itirazı, rahatsızlığı nedeniyle silinip atılabilecek biri hiç değil. Kandil’e karşı çıktığı için, terörü eleştirdiği için siyasi figür olarak dışlanabilecek bir kişi değil. Demirtaş’ın ağırlığı halk arasında da var parti içerisinde de var. Kürtler arasında da çok ciddi bir karşılığı var. Her söylediği Kürt hareketini bağlar gözüken -en azından Türk kamuoyunda- bir aktör.
Ona yönelik Kürt hareketi içinden karşı çıkışları bu durumun, bu gerilimlerini dışa yansıması olarak görmek gerekir. HDP katmanlı bir siyasi alana sahip. Bütün bu katmanlı hikâyenin merkezi olarak Demirtaş’ı ele alabiliriz.
Son olarak ona yönelik ilk defa bir milletvekili, Ömer Öcalan bu kadar net bir şekilde karşı açıklama yaptı. Üstelik Abdullah Öcalan’ın yeğeni.
İleriye dönük olarak ise şunu düşünüyorum: Bazı figürler lider olarak gelişirler, büyürler. Demirtaş bunlardan biri. Yaptığı açıklamalar, girdiği polemikler biraz bunun sonucu. Demirtaş da siyasi alanda bu tür meydan okumalarla, çıkışlarla var. Özgüveni yüksek bir lider profili.
Dolayısıyla bu şekilde bakmak gerekir Demirtaş’a. Partinin politikalarıyla ne kadar uyumlu olduğu da çok büyük bir tartışma konusu değil. Çünkü -bence- partinin gittiği istikamet yani Kürt meselesinden taviz vererek, biraz PKK’nın şiddetinden uzaklaşarak sistemin içine girme arayışıyla Demirtaş’ın dili arasında çok büyük bir fark olduğunu düşünmüyorum.