Ali Bayramoğlu

Ali Bayramoğlu: “Bizim çatışmalarımız iç çatışmalardı, yabancı düşmanlığı gelenekte olmayan bir yeni faktör”

Ali Bayramoğlu ile Bugünler’de bu hafta: “Son gelişmeler açıkçası, yeni bir faktör aklımıza getiriyor. Bu faktör, Osmanlı geleneğinde olmayan bir yabancı düşmanlığı faktörüdür. Osmanlı İmparatorluğu'nda birinci teba unsuru olmak için farklı etnik kökenlere sahip olmak sorun değildi. İslam yeterliydi. Dolayısıyla ne siyah karşıtlığı ne de yabancı düşmanlığı geleneği vardı. Bizim çatışmalarımız iç çatışmalardı. Alevi-Sünni veya gayrimüslim-müslim gerginlikleri söz konusuydu. Dışarıdan gelen topluluklara karşı reaktif bir politik tutumun belirginleşmeye başladığını yeni görüyoruz.”

Ali Bayramoğlu: “Erken seçim üç yıldan önce Erdoğan’ın gündemine gelmez”

Ali Bayramoğlu ile Bugünler’de bu hafta: “Erdoğan'ın bu son seçim sonuçlarından sonra kafasında yeni bir seçim dizayn etmesi çok akıllıcı bir şey değil. Erdoğan bu üç yılda bir kere ekonomik krizi biraz söndürmeye çalışacaktır. Enflasyonu düşürmeye çalışacaktır. 3 yıldan önce böyle bir konunun Erdoğan'ın gündemine geleceğini sanmıyorum. Bu Erdoğan gündemine gelmez ise, aklından geçmez ise muhalefetin “Ben seçim istiyorum, hadi seçime gidelim” laflarının hiçbir karşılığı olmaz.

Güçlü lider meselesi…

1950’lerde Menderes ve DP, 1960’larda Demirel ve AP, 1970’-lerde Ecevit ve CHP, 1980’lerde Özal ve ANAP, 2000’lerde Erdoğan ve AK Parti hep bu sırrın ürünü oldular. Ancak bu durum aynı zamanda iki ucu keskin bıçak gibidir. Başarıları yanında, bu dönemlerde yaşanan sorunlardan birisi, siyasetin kurumlaşması ile sahsileşmesi arasındaki balansta, ikinci kefenin açık ara ağır basması olmuştur. Sonuncusu AK Parti örneği, siyasi lider etrafındaki şahsileşme hali…

“Solda ve sağda, kültür savaşlarının anlamını kaybettiği ve insan merkezli bir dirilmenin yaşandığı bir dönemdeyiz”

Ali Bayramoğlu: Özdil çok dar bir Kemalist bakış açısını, kimlikçi bakışı benimsemiş bir yazar. Özdil'in fikirleri, fikri dirençleri tarih dışı durumları temsil ediyor. Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda değiliz. Kaldı ki o yıllarda da bazı işler doğru yapıldı mı yapılmadı mı o da ayrı bir tartışma konusu. Bir yazar bir zamanlar sağ muhafazakar seçmenlere “göbeğini kaşıyan adamlar” diye tanımlamıştı. Şimdi de Özdil gibi “bidon kafalılar” diyen başka yazarlar var. Bu bakış açısının tarihe gömüldüğü açık. Bugün, siyasi olarak partiler arası dengeler açısından gerek solda gerek sağda, kültür savaşlarının anlamını kaybettiği ve insan merkezli bir dirilmenin yaşandığı bir dönemdeyiz.”

“Bahçeli, Cumhur İttifakı’nın muhafaza edileceğini büyük ortağına telaffuz ettirmek istedi”

Ali Bayramoğlu ile Bugünler’de bu hafta: “Bahçeli bir yandan AK Parti-CHP görüşmesini eleştirip üstü kapalı bir şekilde AK Parti'ye bir mesaj gönderirken, diğer taraftan da Cumhur İttifakı'nın köklerini birazcık daha sağlamlaştırma hamlesi de yaptı. Erdoğan'ı siyasetin merkezi ve temeli olarak gören, Erdoğan'ın izlediği politikaları da ön plana çıkaran bir tutum bu. Yani iki şey çıkıyor buradan: Farkındalığı göstermek, yani yakınlaşmaya karşı AK Parti'yi bir miktar uyarmak. Buna karşın Bahçeli'nin daha sonra yaptığı açıklamada olduğu gibi ve Bahçeli'nin her sert çıkışından sonra AK Parti'nin yaptığı diğer açıklamalarda olduğu gibi esasen Cumhur İttifakı'nın muhafaza edileceğini büyük ortağına telaffuz ettirmek.

Kötünün ayak sesleri…

Sandıktan aşırı sağın çıkması, onun demokrasi karşıtlığını ortadan kaldıramıyor. Kaldı ki dünyada sandık kurulan pek çok otoriter ülke var. Sandık veya toplumsal meşruiyet yanına, evrensel değerleri, insanlığın yüzlerce yıllık hak-özgürlük-eşitlik kazanımlarını ve bunların ifade ettiği meşruiyeti almazsa, demokrasi bakımdan çok anlam ifade etmeyebiliyor.

Akıl ve siyaset

FETÖ işi ve o vesileyle muhalif tasfiyesi hallolduktan sonra, o rafta sadece Kürt meselesi kaldı. Ne var ki, Kürt meselesi sadece PKK’dan ibaret değil bu bakışa göre, HDP de DEM de de işin içinde, muhtemelen o partiye bunu bilerek destek veren Kürt vatandaşlar da...Bu fikrin destekçileri sadece Cumhur İttifakı çevresi değil. Onun muarızları bazen bu konuda bazen daha sert. O zaman sorun sadece AK Parti-MHP de değil. Aynı zamanda, onlara karşı dururken, bu zihniyeti, politikayı destekleyen ve normalleşmeye set çeken bir zihniyette...

Ali Bayramoğlu: “Kürt hareketi bir değişime gebe”

Ali Bayramoğlu ile Bugünler’de bu hafta: “PKK merkezli, Kandil merkezli bir siyasi tutum ile, mücadeleci, sert bir siyasi tutum ile Demirtaş'ın ifade ettiği, artık silahın bittiği, Türkiye genelinde siyasetin yapıldığı, siyaset üstünden yol alınabilecek bir Kürt sorunu çözüm arayışı. Bunlar arasındaki çelişkilerin seçim sonrası yeniden yükseldiğini görüyoruz. Seçimleri DEM’in bu şekilde etkilediğini söylemek mümkün. Velhasıl Kürt Hareketi de bir değişime gebe. Kürtler de kendi siyasi yollarını demokrasi ve siyasal sistem içerisinde arama noktasına doğru ilerliyorlar. “

Siyasetin muhtemel pistleri

Erdoğan’ın yumuşamayı üslupla sınırlandırması, Kürt meselesinde ve asayiş politikalarında hiçbir değişiklik olmayacağını sık sık tekrar etmesi, Kavala ve Kobani davalarının sonuçları, Hakkari Belediyesine, belediye başkanına ilişkin mahkumiyet olmadan, kayyım atanması bu konudaki açık göstergeler. 11 Haziran’da örgütün Kuzey Suriye’de seçim yaparak yaşam ve siyasi alanının sınırların meşrulaştırma hazırlıkları, Türkiye’nin muhtemel Irak çıkartması yanan ateşi daha da azdıracak gibi görünüyor.

Sultanlar ve köpekler…

Ülkede 4 milyona yakın sokak köpeği var, velhasıl, öngörülen görülmemiş bir köpek katliamı…Vicdan bir yana, tarih de, itlaf metodunun bir çözüm olmadığı gösteriyor. Erdoğan’ın ‘yakala-kısırlaştır-sal’ dediği yöntem ise, onun sanısının tersine, bu ülkede doğru dürüst hiç uygulanmadı! Ne para ayrıldı bu işe, ne kamuda çalışan veteriner sayısı arttırıldı, ne veterinerlerle iş birliği ve kısırlaştırma kampanyası yapıldı!

“Demirtaş’ın temsil ettiği şey PKK’nın iddia ettiğinden farklı”

Ali Bayramoğlu ile Bugünler’de bu hafta: “Doğal lider olarak görülen bir kurucu var hapiste. İmralı'da yatıyor. Demirtaş onun karşısına hiç çıkmaz. Ama Demirtaş'ın temsil ettiği, PKK'nın iddia ettiğinden, aradığından farklı bir şey. Kürt siyasetinde silahların daha geriye itilmesi, bırakılması ve Türkiye geneli üstünden bir Kürt siyaseti yapmak. Demirtaş böyle bir gücü ve bir fikri ifade ediyor.”

Ali Bayramoğlu: “Kobani ve Gezi davalarındaki kararlar iktidarın anlatısının doğrulanmasıdır, tersi ittifakın çözülmesi olurdu”

Ali Bayramoğlu ile Bugünler'de bu hafta: “31 Mart seçimleri sonrası karşımızda iki siyasi Türkiye var. Bir tarafta yenilenmeye açık bir Türkiye, diğer tarafta ise eski yapılarını koruyan 15 Temmuz Türkiyesi var. Bu davalarda verilen kararlar iktidarın kendi ideolojik söyleminin ve anlatısının doğrulanması davasıdır. Kobani davasından başka bir şey beklemiyordum. Başta bu nedenle beklemiyordum. Çünkü bunun çözülmesi, mevcut ittifakın çözülmesi ve Türkiye'deki siyasi iklimin tamamen değişmesi anlamına gelirdi. Maalesef bu gerçekleşmedi.”

Siyasette çatışan iki dinamik

Dün İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Kavala-Gezi Davası’nın yeniden görülme talebini oy birliğiyle reddetti. Kaldı ki, AK Partili kaynaklar, Erdoğan’ın Özel’e Kavala konusunda “Siz onun ne yaptığını bilmiyorsunuz” dediğini iddia ediyorlardı. Bugün, Kobani davasının karar duruşması var. Aralarında Demirtaş’ın da olduğu 108 sanık hakkındaki hüküm açıklanacak. Sonucun Kavala davasındaki gidişten farklı olacağını düşünmüyorum. Açıkçası, otoriter uygulamalar ve bakış itibariyle yumuşama-gevşeme ihtimali pek görünmüyor… AKP-MHP ilişkilerinde bir zayıflama, ayrışma olasılığı da neredeyse yok…

Ali Bayramoğlu: Özel’in dış politika brifingi çıkışı akıllı ve yaratıcı bir hamle

Ali Bayramoğlu ile Bugünler: Özgür Özel, dış politika brifing meselesinden eleştirildi ama Türkiye'nin bence buna ihtiyacı var. Bunlar akıllı ve yaratıcı hamleler. Tabii ki, her iki parti bir araya gelip son derece muhafazakar bir dış politika ortaya çıkarırsa bunu tartışırız. Ama usul açısından böyle bir koordinasyonun önemli olduğunu düşünüyorum. Siyaset sadece önerilerle, soyut ortaya atılan söylemlerle oluşmaz. Bu söylemlerin, bu önerilerin hayata geçirilme çabasıyla gerçekleşir. Belediyeler bunun mecralardından birisidir. Şimdi dış politikada bir kapıyı zorlayan bir örnek görüyoruz ve ben açıkçası şu aşamada son derece anlamlı ve önemli olduğunu düşünüyorum.

Özel’in performansına dair…

Esasen Özel, Kılıçdaroğlu’nun açtığı yoldan ilerliyor. Bu yol, CHP’yi dar bir kimlik partisi olmaktan çıkarmak, bir kitle partisi haline getirmek, kültür savaşları dışında siyaset yapmak, demokrasi ve haklar etrafında kucaklayıcı, birleştirici olmak şeklinde tanımlanabilir. Bu, doğru ve olması gereken siyasettir.

“Siyasette hem mücadele edilir, hem uzlaşmalarla yol alınır”

Ali Bayramoğlu’yla Bugünler: “Siyasi süreçte alış veriş, talep, arz, istediğini dile getirme, bunun karşılığını almanın pek çok yolu vardır. Bunlardan bir tanesi mücadele etmektir kimi konularda, kimi konularda da konuşarak, görüşerek bazı şeyleri çözümlemektir. Yani bugün ben Özgür Özel'in Beştepe'ye gidiyor olmasını simgesel olarak Beştepe'nin kabulü ve o politikaların benimsenmesi ya da onlara daha az ses çıkarmak olarak okunmasını doğru bulmuyorum. Bu hamleyi pozitif değerlendiriyorum.”

Kediler birer melektir….

İki farklı tabiat, beklenti, tür arasında ilişki, ortaklık, dahası iletişim kurmak bir meseledir.Ama kediler öğretirler. İnsana ilişki kurmanın, ortak dil üretmenin yegane yolunun, karşısındakinin tabiatını, beklentilerini, endişelerini dikkate almak olduğunu gösterirler.Zamanla bedeniniz bile gevşer, hareketleriniz birbirine uyar, adımlarınız sakinleşir.Her birinin kendine bir has ayrı bir şahsiyet olduğunu keşfedersiniz.

TARTIŞMA | Yumuşama mı, sertleşme mi? Ali Bayramoğlu: “Yenilenme, yumuşama, değişim beklemek hayal”

Ali Bayramoğlu’yla Bugünler: “Bahçeli, bugünkü sistemde esneyen yerlerin neler olduğunu tespit edip oraları güçlendirmeye çalışan bir konuşma yapmış görünüyor. Ben buradan şunları çıkartıyorum: Yerel seçim sonuçları hiçbir şekilde bu ana projeyi etkilemez. Sandık sonuçlarında bir oy kaybı yaşansa da bundan hareketle bir yenilenme, yumuşama, bir değişim beklemek bir hayaldir. Yeni anayasa talebi bu mevcut modelin biraz daha pekiştirilmesi, aksayan yönlerinin düzeltilmesi anlamına gelir.”

Erdoğan’ın yolu…

Erdoğan’ın seçim sonuçlarını, muhalefetin başarısı olarak değil, kendi seçmeninin küskünlüğü etrafında ele aldığı görünüyor. Küskünlüğü de konuşmasının satır aralarında görüldüğü gibi iki nedene bağladığı söylenebilir. İlki AK Parti teşkilatında ve siyasi uygulamalarda “enerji” düşüklüğü ve orta-dar gelirlerinin ölümcül sorunu haline gelen enflasyon/hayat pahalılığı...Tahminim o dur ki, siyasi iktidarın seçim sonrası alacağı tedbirlerin ana çerçevesi bu olacaktır. Bu istikamette en büyük gerginlik disiplinli maliye politikaları ile Erdoğan’ın maaş zamları konusunda popülizant eğilimleri arasında yaşanacaktır.

“AK Parti bir çevreden merkeze yürüme hikayesiydi, son seçimle merkezden çevreye çekilen bir AK Parti var”

Ali Bayramoğlu’yla Bugünler: “CHP seçmeninin AK Parti’den çok fazla seçmen almadığı görülüyor. Seçmen hareketi daha çok bloklar içi olmuş. Bir tarafta YRP AK Parti’yi tırtıklamış, sandığa gitmeyenlerle birlikte de AK Parti inişe geçmiş. Diğer tarafta da seçmen CHP etrafında toplanmış. Bu, kültürel kilidin tam açılmadığını, bunun çok kolay olmadığını gösteriyor. Ama yine de bir esneme var. Bu seçimlerde daha net karşımıza çıkan bir şey var: AK Parti bir çevre hareketi, çevreden merkeze yürüme hikayesiydi. Bugünkü rakamlara baktığımız zaman -özellikle son seçim açısından- İstanbul ve Ankara’daki bütün merkez ilçeleri kaybeden bir AK Parti var. Merkezden çevreye yeniden çekilen bir AK Parti var."

Zaman…

Tüm toplumlar için kural olan kriz, istisna olan istikrardır. Zira krizler toplumların değişmesini ifade ederler. Yeni teknolojik girdiler, yeni sorunlar, yeni talepler toplumları kendi iç dengelerini, yönetim yapılarını, geleneklerini ve kurallarını sürekli değiştirmeye iter. Bu değişim, doğal olarak çıkar kavgalarıyla, ideolojik itişmelerle iç içe girer. Bunların ürettiği çatışmalar, yani krizler, ancak sistem tarafından bir talep göstergesi olarak kabul edilir ve entegrasyon yoluyla çözülürse biter ve değişim daha bir başkasına yerini bırakmak üzere yol alır. Türkiye uzun süredir böyle bir “değişim krizi”nin içinde. Krizlerin her geçen yıl derinleşmesi, “kendi etrafında dönen bir yılan” gibi “fasit bir daire” görüntüsü vermesi, bunların ardındaki değişim dalgasının sistem tarafından reddedilmesinden kaynaklandı.

Kopuş mu? Kırılma mı? Esneme mi?

Zemin kaybı her anlamda (aslında oy oranlarının uzun süredir gösterdiği üzere) muhakkaktır. Yerel seçimlerde AK Parti’nin güçlü oldğuu yerlerde katılımın düşmesi, AK Parti’nin İstanbul’da 9 puan gerilemesi, bu partinin seçmenindeki memnuniyetsizliği göstermektedir. İktidar partisi, iddialarının hilafına yeni Türkiye’nin dinamiklerinin oluştuğu merkezleri de kaybetmeye başlamıştır. Bu durum oy oranları ötesi kritik husustur.

“31 Mart seçimleri siyasete denge enjeksiyonu yaptı. Kültür kilitlenmesi kırıldı”

Ali Bayramoğlu’yla Bugünler: “Seçim sonuçları Türk toplumuna ve siyasetine denge getirmiştir. Yani beklentiler ve umutlar itibariyle bir yükseltici etkisi olacağı gibi AK Parti üzerinde de etkileri olacaktır. Bütün sisteme; yargıcıyla, gazetecisiyle, üniversite hocasıyla bir yeniden demokrasiye dönüş işareti verebilir bu seçim. Böylece davranışlar biraz daha serbestleşebilir. Ne oldu da buradan buraya geldik? Aslında ekilen tohumlar filizlendi denebilir. Biraz hızlı oldu, çarpıcı oldu, beklenmedik şekilde oldu ama bir zamanlar AK Parti’nin iktidara gelmesi de böyle olmuştu. Demek ki bir çıtayı atladı Türkiye. O çıta kültür kilitlenmesini kırdı.”

Erken bir seçim analizi…

Sandıktan 14 Mayıs’a benzer sonuçlar çıkarsa, lafı uzatmaya gerek olmaz, şimdiden iktidarın özgüveninin ileri derece de artacağını, mevcut düzenin derinleşmesine yol açacağını söyleyebiliriz. Tersi olur, 14 Mayıs’ın aksi bir dalga ortaya çıkar, bir kırılma yaşanırsa, siyaset yeni tartışmalar, beklentiler ve hareketlilikler üretebilir.

“Leyla Zana muhalefetle içiçe geçme siyasetine itiraz ediyor, 1 Nisan’dan itibaren bazı kapılar aralanabilir”

Ali Bayramoğlu’yla Bugünler: “Leyla Zana’nın çıkışları HDP’nin fazla muhalefetle iç içe geçmiş siyasetine bir geç kalmış itirazdır. Dolayısıyla ben buradaki esas tutumun biraz daha bağımsız olmak olduğunu söyleyebilirim. AK Parti’ye baktığımızda o da DEM’e yüklenmekle birlikte bunu çok aşırıya götürmüyor. Nitekim son İstanbul mitinginde Erdoğan bu meseleyi çok dile getirmedi. Bunun da bir anlaşmadan çok bir temkinli hareket olduğunu söylemek mümkün. Kürt hareketinin Erdoğan’ın dört yıl daha iktidarda kalacağını varsaydığını düşünüyorum. Şu anda bütün kapılar kapalı olmakla birlikte 1 Nisan’dan itibaren çeşitli imkanlar, konjonktürdeki bazı değişiklikler, Suriye’de olabilecek bazı hadiseler kimi kapıları açabilir, aralayabilir. Bu sebeple AK Parti’ye destek vermeden ama onunla ipleri de koparmadan bu ilişkiyi sürdürüyorlar.”

Bugünün hali: İnsansız siyaset

Modernist gözlükle bakıldığında son yılların öyküsü, AK Parti’nin dindarı, değişimi, çevreyi temsil eden kimliğiyle iktidar olmasından ve bunun yarattığı bozulmadan ve travmadan ibarettir. Seçim kampanyasına bile bakınca, bugün bu travmanın, özellikle kentli, seküler, üst kesimleri nasıl etkilediğini de görmek mümkün. Bu etki, “içi boş ve aktörsüz siyaset söylemi” üzerine kuruludur.

Türkiye’nin temsili demokrasi krizi

2023 seçimleri Türkiye’nin siyasi ruh hali üzerinde herhangi bir seçim sonucundan daha derin etkiler yarattı. Muhalif kesimde seçim öncesi, son günler hariç, beklenti ve koşullanma, iktidar değişikliği varsayımı üzerinden yaşanmıştı. Ekonomik kriz, iktidarın örselenmesi, muhalif partilerin Türk siyasi tarihinde nadir görülen biçimde, kimi uzlaşma sorunlarına rağmen “demokrasi ve restorasyon cephesi” oluşturup bir araya gelmeleri, yüzde 10 civarında seçmen gücü olan Kürt siyasi partisi HDP’nin desteğini almaları, yıllar sonra ilk kez esas hedefi Erdoğan iktidarına son vermek olan muhalefetin psikolojik üstünlüğü ele geçirmesine yol açmıştı. Ne var ki, seçim sonuçları tersi bir istikamette tecelli etti. Bu durum beklentilere oranla muhalif kesimde bir “şok”, iktidar kesimde bir “özgüven katlanması” etkisi yaptı. Şok, çeşitli sonuçlara yol açtı.

Dışarıdan nasıl görünüyoruz?

Avrupa Konseyi İnsan Hakları komiserleri tarafından hazırlanan, Türkiye’yle ilgili yıllık raporlar evrensel haklara, demokratik değerlere oranla Türk siyasal rejiminin resmini çizer. Birkaç gün önce 2024 raporu yayınlandı. Bakalım dışarıya verdiğimiz son görüntü ne?

“Ne İmamoğlu ne de Kurum bir dalga yakalamış gibi gözüküyor”

Ali Bayramoğlu’yla Bugünler: “Ne Murat Kurum ne de Ekrem İmamoğlu bir dalga yakalamış gibi görünüyor. İmamoğlu’nun 2019’daki ilk kampanyası bile bugüne göre daha kuvvetli bir kampanyaydı. Sadece yerel yönetim değil, ulusal siyasetle ilgili mesajlar içeren ve değişim umudunu besleyen bir kampanyaydı. Bugün böyle bir umut çok kalmadı. Dolayısıyla İmamoğlu etrafında büyük bir heyecan seferberliği olduğunu görmüyorum. Ama AK Parti’nin fütursuz siyasetlerini en azından simgesel olarak sınırlamak isteyecek bir muhalefet seçmeni sandık günü muhtemelen yine mobilize olacaktır."

Büyüyen ve küçülen partiler

Yeniden Refah Partisi ise, oğul Erbakan’ın liderliğinde milli görüş geleneğinin tekrar asil partisi haline dönüşme yolunda. Daha “liberal-reformcu” çizgi izleyen Saadet Partisi küçülürken, YFP büyüyor. Erbakan’ın, AK Parti’ye mesafeli durarak erime riskini bertaraf etmesi de “akıllı” bir strateji. YRP, kuvvetli Batı ve İsrail alerjisiyle, mikro alanda kelimenin gerçek anlamıyla tutucu dindarlığıyla öne çıkıyor. Kadın, gençlik, cinsellik, ahlak meselelerinde AK Parti’nin önünde seyrediyor, mevcut sofu dindar siyaset damarını temsil ediyor. Siyasi olarak, bu büyüme AK Parti aleyhine görünse de, esasen dikkate alınması gereken ikisinin toplamı. Ve başka bir tür içe kapanmayı temsil ediyor.