TRT’nin ‘yerli ve milli Netflix’ olarak piyasaya sunduğu yeni dijital platformu “tabii”de yayınlanan Metamorfoz isimli dizi, yaklaşık 6 yıldır cezaevinde tutulan Osman Kavala’yı konu ediniyor.
Fransızcadan Türkçeye girmiş bir kelime olan ‘Metamorfoz’, başkalaşma ve değişim anlamına geliyor.
Bu ismin seçilme sebebi ise, dizide geçmişte solcu bir genç olan Osman Kavala’nın daha sonra nasıl ‘kapitalistleştiği’nin yani geçirdiği ‘başkalaşmanın’ işlenmeye çalışılmış olması.
Senaryoya göre burjuva bir aileden geldiği için kendisini ait hissetmekte zorlandığı sol gruplar içerisinde samimi bir sosyalist olmaya çalışan Kavala, babasının hayatını kaybetmesi üzerine aile şirketinin başına geçiyor. Bu noktadan sonra ‘istemeden’ de olsa kirli işlerin, pazarlıkların ve ihanetlerin içine giriyor.
Tıpkı dizideki gibi Osman Kavala da 1982’de babası Mehmet Kavala’nın ani ölümü sonrasında İstanbul’a dönmüş ve ailesinin işlerini devralmıştı.
Henüz sadece 1 bölümü yayınlanan Metamorfoz’un en başında, bir süredir konuşamadığını anladığımız, kim olduğu anlaşılmayan bir adam, hastanedeki odasında çeşitli gazeteleri inceleyip notlar alıyor ve bu notları bir doktor aracılığıyla ‘Aleniyet’ isimli gazetenin arşiv katındaki muhabirlere ulaştırıyor.
Bu muhabirler ise ilk başta şifreli gibi gözüken bu mesajı anlamasalar da, daha sonra bunun gazetenin arşiv sayıları ile ilgili olduğunu ‘çözüyorlar’. Mesajdaki eski gazeteleri çıkartıp, sayfa numaralarını açtıklarında bunların hepsinin dizinin baş karakteri Teoman Bayramlı ile ilgili olduklarını fark ediyorlar. Gazete haberlerine üstün körü bir bakış atan muhabirlerden biri şöyle bir cümle kuruyor:
“Bunda bir iş var. Bu haberler var ya… İnsanın kişisel tarihini yeniden yazdırır biliyor musun? Hatta bir ülkenin tarihini yeniden yazdırır…”
Yaşlı adamın ilettiği şifreli mesajdaki gazetenin eski sayılarındaki haber küpürleri ise dizinin fragmanında gösteriliyor:
Aslında bu cümle, dizinin özeti niteliğinde. Bir süredir çektiği diziler ile bir ülkenin tarihini yeniden yazan ve gerçeklerden kopuk hikayelere insanları inandıran TRT, Osman Kavala’nın kişisel tarihini de yeniden yazmaya koyuluyor.
Dizinin ilk bölümünde Osman Kavala için yaratılan Teoman Bayramlı karakteri, babası ölüp şirketin başına geçtikten sonra bir Amerikan ajanına Türkiye Cumhuriyeti’ne ait çeşitli koordinat bilgilerini sızdırıyor.
Ayrıca Osman Kavala’nın kurduğu ve 28 Şubat döneminde batan Birleşik Yatırım Bankası’nın da Kavala’ya Amerikalılar tarafından kurdurulduğu iddia ediliyor.
Dizinin ilk bölümü; Teoman Bayramlı’nın teknesinde kim olduğu belirtilmeyen bir Körfez ülkesi bakanıyla yapılan toplantı ile sona eriyor. Bu Körfez ülkesiyle ilgili sadece ‘Komşusunun işgalinden Amerika sayesinde kurtulan’ bir ülke olduğu bilgisi veriliyor.
Dizinin yönetmeni Murat Onbul; Tarkan, Mor ve Ötesi, Ozan Doğulu gibi birçok müzisyene yaptığı kliplerle tanınıyor. Onbul ayrıca bir dönem TRT’de yayınlanan Leyla ile Mecnun dizisinde de yönetmenlik yapan bir isim.
Dizinin senaristi ise Mustafa Burak Doğu. Doğu aynı zamanda Diriliş: Ertuğrul, Deliler Fatih’in Fermanı, Mavera: Hacı Ahmed Yesevi, Barbaroslar: Akdeniz’in Kılıcı gibi son dönem popüler TRT yapımlarının da senaristi.
Dizinin başrolünde oynayan Can Nergis de dizideki görüntüsü ile Osman Kavala’ya benzetilmeye çalışılmış.
Dizi baştan sona Osman Kavala’nın hayat hikayesinin çarpıtılarak aktarılmasından ibaret olmasına rağmen ne başında ne sonunda ‘Gerçek kişi ve kurumlarla bir ilgisi bulunmamaktadır’ gibi bir cümle yer almıyor.
İlk bölümünün yayınlanmasının üzerinden 1 ayı aşkın süre geçmesine rağmen, tabii platformunda dizinin diğer bölümleri henüz yayınlanmadı.
Dizinin fragmanında ise Kavala ve Gezi Parkı eylemlerine sıkça gönderme var.
Bunlar dizide olmayacak: Kavala 2017’den beri hapiste
Dizide hayat hikayesi çarptırılarak anlatılan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Gezi eylemlerinden itibaren ‘Türkiye’nin Soros’u’ diye hedef gösterdiği Kavala, 18 Ekim 2017’de Gaziantep’te gözaltına alınıp İstanbul’a götürüldü.
Gözaltı gerekçesi ilk anda öğrenilemedi. Soruşturmanın gizli yürütüldüğü söylendi.
Kavala, 1 Kasım’da tutuklanarak Silivri Cezaevi’ne gönderildi. Tutuklamaya iki gerekçe gösterildi: Gezi eylemleri bağlamında ‘hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs’ ve 15 Temmuz darbe girişimi bağlamında ‘anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs.’
İddianame sürecinde dosya ikiye ayrıldı.
Gezi eylemlerine ilişkin iddianame, tutuklandıktan 2 yıl sonra, 19 Şubat 2019’da hazırlandı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) 10 Aralık 2019’da Kavala’nın derhal salıverilmesi yönünde karar verdi.
Kavala, ‘hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs’ suçlamasıyla yürütülen davanın 18 Şubat 2020’deki altıncı duruşmasına da tutuklu olarak çıktı. Duruşmada sekiz sanıkla birlikte Kavala’nın da beraat ve tahliyesine karar verildi.
Ancak hemen ardından İstanbul başsavcılığı Kavala hakkında darbe girişimi bağlamında ‘anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs’ suçlamasıyla yürütülen davada gözaltı kararı bulunduğunu duyurdu. Tahliyesi beklenen işadamı gözaltına alındı. Oysa Kavala için Ekim 2019’da bu soruşturmada tahliye kararı verilmişti. Buna rağmen Kavala 19 Şubat 2020’de yeniden tutuklandı. Kavala 9 Mart’ta 2020’de de aynı dava kapsamında bu kez ‘siyasal veya askeri casusluk’ suçlamasıyla tutuklandı.
Kavala haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle 4 Mayıs 2020’de Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurdu. Başvuru 15 üyeli mahkeme tarafından 29 Aralık 2020’de yediye karşı sekiz oyla reddedildi.
25 Ocak 2021’de AİHM’in bağlı bulunduğu Avrupa Konseyi, ‘Kavala’nın serbest kalması rica değil, bağlayıcı hukukun gereği’ diye Türkiye’ye hatırlatmada bulundu.
5 Şubat’ta İstanbul 36’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde Kavala’nın ‘anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs’ ve ‘siyasi ve askeri casusluk’ suçlarından yargılandığı davanın ikinci duruşması görüldü. Kavala, tahliye edilmemesinin daha ağır bir hak ihlaline yol açacağını söyledi. Mahkeme, tutukluluğun devamına karar verdi.
23 Mart’ta AYM’nin gerekçeli kararı açıklandı. Karşı oy verip şerh düşen yedi üye arasında başkan Zühtü Arslan’ın da bulunduğu görüldü.
21 Mayıs’ta Gezi Parkı eylemlerinin üçüncü kez yargılandığı davada Kavala’nın oy çokluğuyla tutukluluk halinin devamına karar verildi. Başkan, karara şerh koyduğunu açıkladı.
8 Ekim’de Kavala dahil 16 hak savunucusu ve Beşiktaş futbol takımı taraftar grubu çArşı’nın 35 üyesi ilk defa birlikte hakim karşısına çıktı. Duruşma sonucunda mahkeme, oy çokluğuyla Kavala’nın tutukluluk halinin devamına karar verdi.
3 Aralık 2021’de Avrupa Konseyi, AİHM ihlal kararına rağmen Kavala’yı serbest bırakmayan Türkiye’ye karşı yaptırım prosedürü kararını hatırlatarak 19 Ocak 2022’ye kadar görüşünü iletmesi için süre verdi. Kavala 17 Ocak’taki duruşmada de yine tahliye edilmedi. Türkiye AİHM’e şu yanı gönderdi: “Kavala’nın yargılanması AİHM kararının alındığı davadan değil, farklı bir davadan sürmektedir.”
Bunun üzerine Avrupa Konseyi’nin siyasi organı bakanlar komitesi, 2 Şubat’taki toplantıda Kavala’nın AİHM kararına rağmen serbest bırakılmaması nedeniyle Türkiye aleyhine aralık başında başlattığı ‘ihlal prosedürü’nün ikinci aşamasını oylamaya sundu. Oturumda dosyanın AİHM’e havale edilmesine dair ara karar oy çokluğuyla kabul edildi.
Erdoğan, 3 Şubat’ta bu kararı şöyle eleştirdi: “AİHM ne demiş, Avrupa Konseyi bu konuda ne demiş; bu da bizi çok ilgilendirmiyor. Biz kendi mahkemelerimize saygı duyulmasını bekliyoruz. Bu saygıyı duymayanlara da kusura bakmasınlar bizim saygımız olmayacaktır.”
Kavala’nın 1574 gündür tutuklu bulunduğu Gezi/çArşı davasının beşinci duruşması 21 Şubat’ta görüldü. Mahkeme, Kavala’nın tutukluluk halinin devamına, dosyalarına ayrılmasına karar verdi. 23 Şubat’ta AİHM, Türkiye’ye yönelik ihlal sürecini görüşmek üzere, taraflara görüşlerini sunması için 19 Nisan’a kadar süre verdi. Kavala 21 Mart’ta tekrar hakim karşısına çıktı. Mahkeme, tutukluluk halinin devamına karar verdi. Hükmün açıklanması beklenen 22 Nisan’daki duruşmada da karar çıkmadı.
İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi, 25 Nisan’daki karar duruşmasında Kavala’ya ‘hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs’ten ağırlaştırılmış müebbet cezası verdi. Mahkeme heyetinden bir üye hakim karara karşı oy kullandı.
Duruşmada Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ali Ekmekçi hakkında da 18’er yıl hapis cezası ve tutuklama kararı verildi.
28 Aralık 2022’de istinaf başvurusunu değerlendiren İstanbul bölge adliye mahkemesi, Kavala ve ve diğer sanıkların cezalarını ‘hukuka uygun’ buldu.