Haberiyle bir savaşın kaderini belirlemek…
Bir ülkenin kendini kimliğini bulmasını sağlamak…
Gazete yöneticisi olarak medyaya yeni bir heyecan katmak…
Avustralya’lı gazeteci Keith Murdoch, kaleme aldığı haberlerle işte bunları başarmıştı.
Geçen hafta Çanakkale Savaşları ile ilgili yazarken, kendisinden de bahsetmiştim, hatırlarsınız… Avustralyalı genç gazeteci Murdoch, Anzak Koyu’ndaki vatandaşlarını ziyaret için izin almış ve sonrasında Gelibolu’da olanların tam anlamıyla fiyasko olduğunu, genç Avustralyalıların beceriksiz İngiliz komutanlar tarafından ölüme gönderildiğini yazmıştı. Sonrasında da İngiliz hükümeti askerleri geri çekmeye karar vermişti. Murdoch askeri sansürcülerin yazısını kontrol etmesini kabul ederek ziyareti gerçekleştirmişti ancak sonra sansürcüleri atlatmıştı. O yazı, hala Avustralyalıların Çanakkale Savaşları’na, İngiliz komutanlara ve kendilerine bakışlarını etkilemeye devam ediyor. O yazının etkilerini – hala- dünya hissediyor.
Şimdi ben neden tekrar bu gazeteciden bahsediyorum? Evet kendisi zamanının önemli bir gazetecisi.. Ancak önemi bununla sınırlı değil. Keith Murdoch, zamanımızın çok önemli bir isminin de babası. Siyasete çeki düzen veren, gündem belirleyen, bir ara dünya gündemini sarsacak haberlere konu olan bir kişinin…
Dünyanın en önemli medya patronu Rupert Murdoch’ın babası…
Murdoch Nasıl Medya Devi Oldu?
Aslında arabasının arkasına “Babam sağ olsun” yazması gereken kişilerin başında geliyor Rupert Murdoch. Çünkü savaşın kaderini değiştiren baba Keith Murdoch, savaşta yakaladığı o büyük sükseyi, ülkesine yani Avustralya’ya döndüğünde devam ettirmek için elinden geleni yapar. Önce, Melbourne Herald gazetesinin başına geçer. Birçoğumuzun alışık olduğu sansasyonel gazeteciliği Avustralya’ya getirir.
Kısa bir süre sonra, Keith Murdoch’ın –hâlâ- tartışmalı bir gazeteci olmasına neden olan o cinayet gerçekleşir. Melbourne’da işlenen bir çocuk cinayetini gazeteye manşet yapıp, olayın takipçisi olan Murdoch’ın gazetesi, bir yandan polise bilgi karşılığında ödül vermeleri için baskı yapıyordu, diğer yandan da olayın her detayını, analizlerle, spekülasyonlarla birlikte gazeteye taşıyordu. Soruşturmada ilerleme olmayınca gazete, failin “yabancı” olduğuna dair bazı bilgilere ulaştığını yazdı.
Haber şöyle verildi;
“Çok sayıda İtalyan, Alman ve Çinli Melbourne sokaklarında.” Hatta bir uzman da çıkıp “Beyaz erkekler böyle bir suç işleyemez” diyebildi. Kısa süre içinde bir şüpheli bulundu. Çocuğun cesedinin bulunduğu sokakta bir bar işleten Colin Ross… Gazete her gün Ross’un fotoğraflarını birinci sayfadan girerken jüri üyelerinin isim listesini de çarşaf çarşaf yayınladı.
Ross orada olmadığını şahitlerle ispatlasa da, kovduğu bir elemanı ve ‘yalnızken suçu itiraf etti’ diyen hücre arkadaşı Ross aleyhine konuşmuştu. Dava sonunda suçlu bulunan Ross, idam edildi. Melbourne Herald gazetesi ertesi gün “İntikamı Alındı” manşetiyle çıktı. Gazete bu dönemde tirajını iki kat artırdı. Çiçeği burnunda medya yöneticisi kendisine yapılan yatırımı ‘fazlasıyla hakkettiğini’ göstermiş oldu. Bugünden geriye dönüp bakıldığında olay, medyanın yargılayıp mahkum ettiği bir dava olarak görülüyor.
Kaldı ki, yaklaşık 80 yıl sonra Ross’un suçsuz olduğu açıklandı. 2008’de de resmi olarak affedildi. Tüm yabancı düşmanlığı ve yabancılara karşı yaratılan korkudan sonra gen testi, katilin kızın bir akrabası olduğunu ortaya çıkardı.
Olaydan birkaç yıl sonra ‘Sir’ unvanı alıp yönetici olarak kariyerine devam eden baba Murdoch, uyguladığı saldırgan medya stratejisiyle Avustralya’nın siyasetini -başbakan seçtirip, düşürmek dahil- şekillendirmekte zorlanmayacaktı. Bir başbakan için, “Onu oraya ben seçtirdim. İstediğim zaman indiririm” dediği hafızlarda tazeliğini koruyor.
Baba Murdoch, Avustralya’da bir yandan medyayı öte yandan siyaseti şekillendirirken, ardından gelecek olan tek varisi oğlunu da eğitmeyi ihmal etmiyordu.
Ve Rupert Murdoch Dönemi…
Babası öldüğünde Keith Rupert Murdoch 21 yaşındaydı. Babasının Avustralya çapında sıfırdan yarattığı medya imparatorluğunun kendisine geçmesini hayal eden genç, yönetim kurulu oyunları, vergiler ve borçtan sonra elinde kalan Adelaide şehrinde bir gazete olan The News’la 1952’de yöneticilik kariyerine başladı.
Aslında Keith Jr. olarak biliniyordu. Fakat babasının ismi yerine Rupert’ı tercih etti. Günümüzde İngilizce konuşulan dünyada “Rupert” ismi geçince kimden bahsedildiğini herkes bilir. Rupert’in formülü aslında basitti. Masrafları mümkün olduğunca kısarken spor, suç ve skandal haberlerine odaklanıp vurucu başlıklarla basmak… İşte bu yüzden kendisi modern tabloidin babası olarak anılıyor.
Adelaide gibi küçük bir şehrin, küçük gazetesinin Rupert için yeterli olmayacağı baştan belliydi. Gazetesinin tirajını kısa sürede artırıp hemen News Ltd şirketini genişletmeye başladı. İkinci gazetesini 1956’da aldı. Bir süre sonra kendisine Avustralya yetmedi. Yurt dışına attığı ilk adım küçüktü. 1960’ların başlarında Yeni Zelanda, sonlarında da İngiltere’ye yöneldi.
İngiltere’de aldığı gazetelerden The Sun’a atadığı müdür, kendisine “içinde bir sürü göğüs olan sorumsuz bir gazete istiyorum” talimatının geldiğini söylüyor.
Rupert Murdoch’la çalışanlar onu değerlendirirken ahlaki, yasal, dini, milli kalıpları aşmanızı tavsiye ediyor;
“Onun üç önceliği var. Rupert. Rupert ve Rupert.”
Bu kadar bencillik, sorumsuzluk, açlık yanlış diyorsanız bir daha düşünün. The Sun’ın 1990’ların ortalarında okuyucu sayısının 10 milyon rakamına ulaştığını da belirtmeden geçmeyelim.
Avustralya’da yaklaşık yarım asırdır Murdoch’ın desteği siyasinin kariyerini belirliyor. İngiltere için bu 40 yıldır geçerli. ABD’de ise 30 yıl diyelim. Murdoch’ın gazeteleri İngiltere’de 1980’lerde Margaret Thatcher’ı, 1990’ların ortasından itibaren Tony Blair’in İşçi Partisi’ni ve 2010’larda da muhafazakarları destekledi.
Murdoch’ın kariyerinde çok sayıda efsanevi olay da var.
Aile dostu Blair
1990’larda İngiltere’de çiçeği burnunda İşçi Partisi lideri Tony Blair 15 yıldır iktidarda olan ve Murdoch’ın desteklediği muhafazakarları devirmek istiyordu. İlk görüşmelerinde Blair, medya patronunun desteğini almak için elinden geleni yaptı. Murdoch da muhafazakarlarla olan bağının çok sağlam olmadığını ima etti. Bir süre sonra Blair, News Ltd’in yöneticiler için Avustralya’da düzenlediği kampa katılıp bir konuşma yapmak için 10 bin kilometre uçtu ve yaptığı konuşmada kendisinin Thatcher’in gerçek varisi olduğunu söyledi. 1997’deki bir sonraki seçimlerde Blair Murdoch’ın desteğiyle artık başbakandı. Böylece muhafazakarların uzun süren iktidarı da sona ermişti.
Siyaseti ve ekonomiyi modernleştirme iddiasıyla iktidara gelen ve dünya çapında birçokları tarafından son derece sempatik bulunan Blair’in Irak Savaşı’na yüzde yüz destek vermesini anlamlandıramayanlar çoktu. Bu desteğin nedenini Murdoch basın organlarının manşetlerinde bulmak mümkün.
1980’lerde Murdoch, artık Avustralya’nın en zengin insanıydı. 1984’te Avustralya hükümeti Murdoch’a yayıncılık sektörüne yaptığı büyük katkıdan dolayı Avustralya Nişanı’nı uygun gördü. O da bir sonraki yıl Avustralya vatandaşlığından feragat edip Amerikan vatandaşı olmayı uygun gördü. Çünkü ABD’de televizyon sahibi olmak için vatandaş olmak gerekiyordu.
ABD’deki varlığını sağlamlaştırmaya çalışan Murdoch, 1970’lerde New York’a taşındı. 1977’de New York belediye başkanını seçmeye hazırlanıyordu.
Yani… Öyle sanıyorlardı.
ABDnin önde gelen gazeteleri şu haberleri veriyordu.
Murdoch, Belediye başkan adaylarını ofisine çağırıp, sendikalara karşı ne yapacaklarını sordu. Adaylardan Mario Cuomo çok az insan tarafından tanınan ve anketlere göre yüzde 4’le üçüncü sırada olan bir isim. Ancak o toplantıdan birkaç gün sonra Cuomo’ya bir telefon gelmiş. Ben demiyorum, kendisi öyle anlatmış…
“Belediye başkanlığında seni destekliyoruz. Post’un (New York Post) ilk sayfasında olacak. Ona, ‘Rupert, şu anda beni seçtirdin’ dedim.
Ve evet, seçtirmişti. “Post’un desteği kampanyamı tepeden tırnağa değiştirdi. Onsuz kazanamazdım” diyor.
1980 başkanlık seçimlerinde de kritik New York eyaletini Ronald Reagan’ın kazanmasında önemli rol üstlendi. Reagan da televizyon patronlarının aynı zamanda gazete sahibi olamaması kuralını kaldırdı ve vatandaş olmasını onayladığı Murdoch’ın önünü açtı.
Fox News Etkisi
1996’da CNN’in yarattığı 24 saat haber kanalı formatında ve muhafazakâr kesimi temsil etme amacında olan Fox News’ü kurdu. 2007’de yapılan bir araştırmaya göre Fox News Amerikan siyasetinde sağa kayışın ana nedenlerinden biri. Literatürde “Fox News Effect” diye bir terim var artık. 2014’te başka bir araştırma ise kendini muhafazakâr olan tanımlayanların çoğunun tek güvendiği haber kanalının Fox News olduğunu gösteriyor.
Eski Başkan George W. Bush’un eski metin yazarlarından David Frum durumu şöyle anlatıyor.
“Cumhuriyetçiler önceleri Fox’un bize çalıştığını düşünüyordu. Şimdi biz Fox’a çalıştığımızın farkına varıyoruz.”
2016’dan sonra Donald Trump’ın kampanyasına ve sonra yönetimine tam destek veren Fox News, 2020’de son anda desteğini çekti. Joe Biden’ın seçimleri aslında beklenenden çok daha az bir farkla kazandığını düşünürsek…
Murdoch’un hayatını tek bir yazıda toplamak imkânsız. Ancak bu ilginç karakterin dahil olduğu hikayeler kafa karıştırıcı.
Mesela, İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden çıkmasının babası olarak anılan Nigel Farage, bir gazeteciye verdiği demeçte, Murdoch’ın desteğinin tek başına Brexit’in gerçekleşmesini sağladığını söyledi. Demece başlamadan önce, söyledikleri bundan da ilginçti;
“Murdoch’ı arayıp konu hakkında konuşmak için izin aldım.”
İngiltere’deki haftalık gazetesi News of the World’ün polislere rüşvet verdiği, ünlülerin, suç kurbanlarının ve siyasetçilerin telefonlarını dinlediği ortaya çıkınca, zararı asgariye indirmek için aldığı kapatma kararı var mesela. Bu olay sonunda Murdoch, 168 yıllık ve tirajı 2.5 milyonun üzerinde olan gazeteyi kapattı.
70 yıldır medya sektöründe olan Murdoch şu anda 90 yaşında ve hala ondan sonra devasa News Ltd’in başına kimin geçeceği bilinmiyor.
Murdoch’ı anlamlandırma çabaları devam ediyor. Broadway’de “Ink” adlı oyun, onun yükselişini anlatıyor. Simpsons’da ağır Avustralya aksanı espri konusu olsa da kimse Rupert’ın suratına gülme cesareti gösteremiyor.
Bir yandan da son 30 yıldır kapalı kapılar ardından Rupert’ın ardından kontrolü ele alacak kişinin kim olacağı savaşı devam ediyor.
Komplo teorilerine inanmıyorum.
Ama siyaseti Murdoch’la takip ediyorum.