Ana SayfaHaberlerHABLEMİTOĞLU DAVASI | Tüm tutuklu sanıklar için tahliye kararı verildi

HABLEMİTOĞLU DAVASI | Tüm tutuklu sanıklar için tahliye kararı verildi

Hablemitoğlu davasında Levent Göktaş'ın da aralarında bulunduğu altı tutuklu sanık hakkında adli kontrolle tahliye kararı verildi. Duruşma 10-14 Temmuz’a ertelendi.

Necip Hablemitoğlu suikastıyla ilgili Ankara 28. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın bugünkü (18 Mayıs) 12’inci celsesinde; sanıkların, avukatlarının ve katılanların kovuşturmanın genişletilmesi ve tahliyeye ilişkin talepleri alındı.

Gazeteci Müyesser Yıldız’ın kendi internet sitesindeki haberine göre; suikastta tetiği çeken olduğu iddia edilen Tarkan Mumcuoğlu’nun avukatı Enes Taner, Mumcuoğlu’nun Kazakistan’da kullandığı telefon ile ev telefonu kayıtlarının getirtilmesini isteyince Mahkeme Başkanı, “Maalesef Türk Telekom o dönem kayıtlarının imha edildiğini bildirdi” dedi.

Tutuksuz sanık Mehmet Narin’in avukatı Vural Ergül ise suikasttan sonra istihbaratçılar tarafından kurulan bazı sitelerde merhum hakkında yayımlanan bir yazıya dikkat çekip Hablemitoğlu’nun bilgisayarının 2023 teknolojisiyle incelenmesinin suikastın sebebi ve perde arkasındaki faillerin ortaya çıkarılmasına ışık tutacağını bildirdi.

Bunun üzerine Mahkeme Başkanı, Savcı Zafer Ergün’e, merhum Hablemitoğlu’nun bilgisayarını inceletip inceletmediğini sordu. Savcı Ergün, “2000’li yılarda yapılmış, virüs ve saire yapılmamış. Böyle bir delil elde etmeye gerek var mı; takdir sizin” karşılığını verdi.

“Savcı Bylock kullandığı iddiasına itiraz etmedi”

Levent Göktaş’ın avukatı Ali Soykan, soruşturmanın önceki savcısı Necip Cem İşçimen’in merhum Hablemitoğlu’nun baz ve iletişim bilgilerini istediğini ama cevapların gelmediğini vurgulayıp bunların getirtilmesi talebinde bulundu. Başkan’ın bunu sorduğu Savcı Zafer Ergün’ün, “İsmi zikredilen Başsavcı Vekili istemiş. Biz tüm Türkiye’nin CDR verilerini almışız” demesi dikkat çekti. Bu arada Hablemitoğlu Ailesi’nin avukatı Ersan Barkın da eski Savcı İşçimen’in istediği bazı verilerin gelmediğini, bunları dosyada bulamadıklarını kaydetti.

Av. Soykan, ayrıca tanık Zihni Çakır’ın, Savcı Zafer Ergün’ün soruşturmanın gizliliğini ihlal ettiğini doğruladığını hatırlatıp her iki isim hakkında suç duyurusunda bulunulmasını istedi. Av. Soykan, yine Savcı Ergün’ün Bylock kullandığı iddiasına itiraz etmediğini, sadece koltuğundan kalkıp oturduğunun görüldüğünü belirtip Ergün’ün Bylock soruşturması geçirip geçirmediğinin HSK’dan sorulmasını talep etti.

Bozkır: “’Alkolüme niye karışıyor’ diye düşünüp Fikret Emek’in adını verdim”

Sanık Fikret Emek’in avukatının soruları üzerine Nuri Gökhan Bozkır, Emek’in kendisinin alkol kullandığını söylediğini öğrenince, Emek’in “dinciliğini” bildiği için “Benim alkolüme niye karışıyor? Alkolik bir adam değilim. Personeli alkol kullandığı için en seçkin birlikten uzaklaştırmak dinci, FETÖ’cülerin işi olabilir” diye düşünerek Emek’in adını verdiğini söyledi.

Bozkır, ancak Emek’in ismini ilk kez Zihni Çakır’ın gündeme getirdiğini öne sürdü.

Bozkır’ın avukatı: “Zihni Çakır hakkındaki MİT raporu getirtilsin”

Bozkır’ın avukatı Emrah Yücel de Zihni Çakır’la ilgili olarak hükümle birlikte karar verilmesinin kararlaştırıldığını, ancak mahkemedeki açık ihlal itiraflarından sonra bu konunun yeniden değerlendirilmesini, ayrıca Çakır hakkındaki MİT raporunun getirtilmesini istedi.

Av. Yücel, “Amacımız yargılamayı uzatmak değil. Bu önemli davaya usulsüzlük ve hukuksuzluk gölgesinin düşmesini istemiyoruz” dedi.

Enver Altaylı’nın avukatlarından Büşra Urlu, Şengül Hablemitoğlu’nun, eski AKP Milletvekili Ramazan Toprak’ın, “Necip Hablemitoğlu, MİT Müsteşarı olmak istiyordu” şeklindeki beyanlarına karşı çıktığını hatırlatırken, boşanma davalarında da görüldüğü gibi kadınların, eşlerinin görüşmelerinden haberinin olamayabileceğini söyleyince Şengül Hablemitoğlu şöyle tepki gösterdi:

“Çok kötü bir insansınız, farkında mısınız? Böyle bir cümle kurmadan da savunma yapabilirsiniz.”

Son olarak kovuşturmanın genişletilmesi talebi sorulan Hablemitoğlu Ailesi’nin avukatı Ersan Barkın, sözlerine şu sitemle başladı:

“Böylesi önemli bir davaya bir gün bile Ankara Barosu ve Türkiye Barolar Birliği temsilcilerinin, iktidar ve muhalefet partilerinden tek bir ismin gelmemesini garipsiyorum.”

“Abdullah Gül ve Tuncay Özkan tanık olarak dinlensin”

Ardından bu davayı tanıklar davası haline getirmenin doğru olmadığını, oysa televizyonlarda, “Katili biliyorum. Devlet sorsun, açıklarım” diyenler olduğunu vurgulayan Av. Barkın, tanık olarak dinlenmesini istediği isimleri şöyle sıraladı:

“Abdullah Gül, Hasan Atilla Uğur, Abdurrahman Şimşek, Ferhat Ünlü, İrfan Fidan, Tamer Topsakal, Tuncay Özkan.”

Av. Barkın’ın bu talebine sanık avukatları da iştirak ettiklerini bildirdi.

Savcı da kovuşturmanın genişletilmesini talep etti

Verilen kısa bir aradan sonra Savcı Zafer Ergün de kovuşturmanın genişletilmesinin yanı sıra tahliye taleplerine ilişkin mütalaasını verdi.
Savcı Ergün tüm delilleri toplayıp iddianameyi hazırladığını vurguladıktan sonra Necip Hablemitoğlu ile röportaj yapan Gazeteci Yasemin Güneri’nin tanık olarak dinlenmesini, hakkındaki soruşturma iddiaları için HSK’ya yazı yazılmasını; Abdurrahman Şimşek ve Ferhat Ünlü’nün tanıklığı konusunun, yazdıkları yazının tarihine bakıldıktan sonra dinlenmesini, Enver Altaylı’nın avukatları hakkında tanığa baskı yapmak ve TEM’de görevli polisi ifşa etmekten suç duyurusunda bulunulmasını ve sanıkların tutukluluğuna devam kararı verilmesini istedi.

Abdullah Gül’ün tanıklığı talebini Mahkeme’nin takdirine bırakan, Tuncay Özkan’ın tanıklığına açıklamaları değerlendirildikten sonra karar verilmesi, Hasan Atilla Uğur ve Tamer Topsakal’ın ise dinlenmesi yönünde görüş bildiren Savcı’nın mütalaası sırasında şu konuşma yaşandı:

Başkan: Tarkan Mumcuoğlu’nun telefonu Kazakistan’da mı baz veriyor?
Savcı: Hayır. Kazakistan’daki telefonu aranıyor.
Avukatlar: Savcı telefonun Kazakistan’da baz verip vermediğini nereden biliyor?
Başkan: Gerektiğinde yabancı bir hattın Türkiye’de baz verip vermeyeceği BTK’dan sorulabilir.

Savcı: MİT Müsteşarlığı konusunda Ali Naki Selmanpakoğlu’nun dinlenmesine… FETÖ’den hüküm giyen biri.
Av. Ersan Barkın: Hayır, FETÖ’den hüküm giymedi.
Savcı: Doğru, ben yanlış hatırladım. Mason locasıyla irtibatlı birisi; çağırılıp sorulmasına

Tarkan Mumcuoğlu: “15 Temmuz’dan sonra Cumhurbaşkanı’nı koruma görevi aldım”

Savcı’nın mütalaasından sonra tahliye talepleri alındı. Sanıklar ve avukatları şunları söyledi:

Tarkan Mumcuoğlu: “Mayıs 2016’da MİT’te çalışmaya başladım. 15 Temmuz’dan sonra Külliye ve Cumhurbaşkanı’nı koruma görevi aldım. 24 gün sonra Suriye harekâtı olacaktı, görev yerime döndüm. Harekâta gönüllü katıldım. Sağlık gerekçelerimi söyleyip geri bölgede kalabilirdim. Bunlar FETÖ’ye hizmet edecek bir insanın yapabileceği işler değil. Bir müptezel gibi kimin standardı ise 3-5 kuruşa cana kıymayı reddediyorum. Bu paraya çok da ïhtiyacım yoktu. Beni para düşkünü gösteren bir kanıt da görmedim.”

“MİT’te işkence gördüm, orada Kennedy suikastını bile kabul edersiniz”

N. Gökhan Bozkır: “MİT’te ağır işkence gördüm. Orada Kennedy suikastını bile kabul edersiniz.”

Bu ifadelere Mahkeme Başkanı, “Bir kurumu bütünüyle karalayamazsınız” sözleriyle müdahale edince Bozkır’ın avukatı Emrah Yücel, “Bu, kurumu karalamak değil. Yapılan hukuka, ahlaka aykırıdır” dedi. Başkan da, “Kurumlar temizdir. İçindeki insanlar hata yapabilir. ‘MİT’te bana o işi yapanlar’ deyin” şeklinde konuştu.

Bu tartışmaların ardından Bozkır şöyle devam etti:

“Zihni Çakır’ın yalan söylediği ortaya çıktı. Çok mağdurum. Lütfen; eşimin, oğlumun yanına gitmek istiyorum. Ben sadece şüphelerimi söyledim, kötü bir şey mi yaptım?”

Bozkır’ın beyanından sonra Tarkan Mumcuoğlu kürsüye yeniden çağırıldı ve kendisine Cumhur Genç diye birisini tanıyıp tanımadığı soruldu. Mumcuoğlu çıkartamadığını bildirince de Başkan, “Bak ileride bir şey çıkar. Ergenekon’da Fikret Emek’in evinde başka kimlik bulunmuştu. ÖKK’da böyle şeyler oluyor muydu?” sorusunu yöneltti.

Avukatlar bu soruya, “ÖKK’nın işleyişine giriyorsunuz; sorun çıkar. Ayrıca biz o belgeleri niye göremiyoruz?” diye tepki gösterirken Tarkan Mumcuoğlu şu karşılığı verdi:

“Kurslarda böyle şeyler yaptık, doğrudur. İsmen de hatırlamıyorum. Kurs uygulamalarında vardı.”

Sanıklardan Fikret Emek, Zihni Çakır’ın kendisine husumeti olduğunu kaydederken Levent Göktaş, şunları söyledi:

“Bu cinayeti işlemek için para aldığımızı ispat edin, ibret-i alem için bizi Kızılay’da asın. Suçsuz günahsız Türk subayıyım. Mümkünse elektronik kelepçeyle ev hapsine çıkmak istiyorum.”

Enver Altaylı da Savcı Ergün’ün avukatları hakkında suç duyurusu talebine, “Ayıptır. Yazıklar olsun” ifadeleriyle tepki gösterirken, tanık Zihni Çakır’ı kastederek, “MİT’te üç tür eleman vardır: kadrolu, mukaveleli, muhbir” dedi. Altaylı, Savcı’nın dün Kazakistanlı tanığa “sen” diye hitabının Kazak kültüründe küfür olarak algılandığına dikkat çekince Mahkeme Başkanı, “Savcı Bey Kazak kültüründen gelen biri değil. Ben ve üyelerimiz de Kazak kültürünü bilmiyoruz” karşılığını verdi. Altaylı da şöyle konuştu:

“Bu kültür meselesi değil. Siz bana ‘sen’ demediniz. Savcı Bey o Kazak askeri arayıp ‘Kültürünüzü bilmiyordum’ deyip özür dilesin. Ben Savcı’ya inanmıyorum; gerçek ortaya çıksın diye çalışmıyor.”

Göktaş’ın avukatı: “En büyük şüpheli Halil Şıvgın”

Sanık avukatları ise tahliye talebinde bulunurken özetle şunları söyledi:

Hüseyin Ersöz: “Bu yargılamada esas problem şu: o kadar tali meseleler ve ayrıntılarla uğraşıyoruz ki… Cinayetin faili kim? Silah, parmak izi nerede, yok. Ayakları yere basmayan, varsayımlara dayanan bir iddianameyle karşı karşıyayız. Savcı’nın toplamadığı delilleri toplamak durumunda kalıyoruz. Eksik tahkikatın, soruşturma savcısının hukuka aykırı işlemlerinin bedelini sanıklar ödüyor, tutuklulukları uzuyor. Ortada silahı, parmak izi, görgü tanığı olmayan bir cinayet davası var.”

Yusuf Erikel: “Zihni Çakır’a güvenilerek kuyuya taş atılmış, hepimiz çıkarmaya uğraşıyoruz. Bu cinayeti kim işlediyse bu mantıkla, abidik gubidik iftiralarla bulunmaz. Eğer Fikret Emek kaçarsa yerine beni içeri atın.”

Enes Taner: “Savcı her mütalaada önümüze yeni bir şey çıkarıyor. Bu gidişle 18 Aralık 2002’ye dair bir delil bulmak için Kazakistan’a gideceğim. Tarkan Mumcuoğlu’nun hiçbir koşulda Ankara’ya gelmediğini, gelemeyeceğıni mahkemenizin gözüne soktuğumuzu düşünüyoruz.”

Eren Turan: “Geçen celse aldığınız ara kararlarla adete soruşturmayı yeniden başlattınız. Biz Tarkan Mumcuoğlu’nun Kazakistan’dan çıkmadığını ispatladık. Ama Savcı ‘Bir şekilde çıkmış olabilir’ diyor. Peki bunun belgesi? Hangisinin delil değeri yüksek?”

Ali Soykan: “Savcı’yla ilgili Bylock iddiası kişisel merakım değil. Bizzat Zihni Çakır söyledi. Bunun araştırılması, Savcı’nın aklanmasını sağlarken Çakır’ın bir yalanını daha ortaya çıkartır. Çakır’ın kıblesi belli değil; ama Savcı, kendi aleyhindeki ifadelerine rağmen Çakır’ı koruma altına almaya çalıştı. En büyük şüpheli Halil Şıvgın. Bu dosyanın aydınlatılmasını istemeyen bir el var.”

Hacer Ünal: “Levent Göktaş söylediği gıbi akıllı değilmiş. Emrinde hiç asker yokmuş gibi Tarkan Mumcuoğlu’nu Kazakistan’dan getirtmiş. Mumcuoğlu çok zekiymiş ki, uçarak kaçarak gelmiş; ama cinayet mahalline kendi arabasıyla gitmiş. Ya aklımızla alay mı ediyorsunuz? Nuri Gökhan Bozkır’ın hangi ifadesini esas alacağız? Halini siz de görüyorsunuz. Bozkır için her şeyi söyleyebilirsiniz, ama bir insana işkence yapılmasına sessiz kalan herkes bunun hukuki sorumluluğunu alsın. Şu mahkemede verdiği ifadenin bile hukuki değeri yok. Bozkır’ın ifadesini çıkarıp yeni bir delil bulmamız gerekiyor.

Emrah Yücel: “Bu iddianameyi Savcı hazırlamadı. Savcı’ya sorma imkanım olsa, ‘Nuri Bozkır’la görüntülü konuştunuz mu?’ diye sormak isterdim. Zihni Çakır’ın getirdiği beyanlara nasıl itibar ettiniz? ‘Bozkır’la görüntülü görüştüm’ dese daha makul bulacağız. Bu arada Savcı’nın Nuri Bozkır’a, “Seninle görüşeceğiz” sözünü de tehdit olarak düşünmek istemiyorum.

Mahkeme Başkanı, bu beyanlar sırasında soruları eleştiren Av. Ali Soykan’a, “Sürekli bizim sorularımızı sorgulamayın. Siz savunmayı bıraktınız, sorularımızı sorguluyorsunuz” diye tepki gösterdi. Av. Soykan’ın, “Eleştiremez miyiz?” sorusuna da, “Hayır, eleştiremezsiniz” karşılığını verdi.

Av. Büşra Urlu’nun usülsüzlükleri dile getirip, “Bunların bedelini sizler ödersiniz” demesi üzerine de şu tartışma yaşandı:

Başkan: FETÖ maalesef ülkemize böyle bir kötülük yaptı. Yargıya sızdılar, Devlet bunlardan hesap sormak zorunda kaldı. Şimdi bu sözlerini bağımsız şekilde görevini yapan yargıya tehdit sayarız. [İki kez kürsüye vurarak] Verilecek hesap yok. Burası hesap verecek değil alacak makam. Haddinizi bilin.
Av. Urlu: Kendimi ifade edemiyorum. Hedef göstermedim. Yine de özür dilerim. Ben sizi tehdit edecek durumda mıyım?
Başkan: Sadece sizden değil, tüm FETÖ davalarında duydum.
Av. Ali Soykan: Bizi onlarla karıştırmayın.
Başkan: Balyoz’da, Ergenekon’da bir yığın insanı içeri attılar. Şimdi dönüp, “Askerler içeri atıldı” diyorlar. Usule aykırı bir şey yapıldığını düşünüyorsanız geleceği beklemenize gerek yok; hemen, şimdi suç duyurusunda bulunma, HSK’ya şikayet hakkını kullanabilirsıniz.

Son olarak Hablemitoğlu ailesinin avukatı Ersan Barkın, “Tahliye kararınızı bekleyenler varken uzun konuşmak onlara haksizlık olur” diyerek özetle şunları söyledi:

“Necip Hablemitoğlu’nun MİT Müsteşarlığı meselesi doğru mu; bugün tartışması yapılacak bir konu değil. Devletin güvenliği; Ramazan Toprak’ın, Halil Şıvgın’ın, şunun bunun değerlendireceği bir konu değil. İddianamede -kuşkusuz- doğrular, yanlışlar olabilir. Kendimize bir katil aramıyoruz, bulup da rahatlayacak değiliz. Gerçek faili bulmak yetmez. Sadece Kazak görevli bizi tatmin eden bir veri değil. Fetullah Gülen’in tüm ülkeyi ele geçirdiğine inanacağız da gümrükleri ele geçirmediğine mi inanacağız? Sanıkların ilgisi var veya yok; silah yok diye faili meçhul mü bırakacağız? ‘Silah bulunana kadar faili meçhul bırakalım’ diyemeyiz. Bu haklı değil. Buna Hablemitoğlu ailesinin acısını dindirme davası olarak bakamayız. Bu suikast hakkında bir kez yorum yapma hakkım olsun. Bu suikast, Necip Hablemitoğlu’nu MİT Müsteşarlığına aday gösterenler için bir gözdağıydı. Sağlık raporu vs. ile tanıklık yapmaktan imtina edenler var. Elbette Necip Hablemitoğlu hedefti. Bunu yapan devlet veya devletin bir bölümü, TSK’nın tamamı veya bir kısmı olabilir. Maksat hasıl oldu ki, bir daha Fetullah Gülen’in, kökten dincilerin küresel emperyalizmin aracı olduğunu dile getiren olmadı. Türkiye, onu dinlememesinin sonucunda 15 Temmuz’u yaşadı.”

Saat 21.00’de beyanların tamamlanmasının ardından ara kararlar için duruşmaya ara verildi.

Tüm tutuklulara tahliye

4,5 saatlik aranın ardından altmış maddelik kararını açıklayan Mahkeme Başkanı, tutuklu tüm sanıkların oy birliğiyle ve adli kontrolle tahliye edildiğini açıkladı.

Mahkeme ayrıca gazeteciler Abdurrahman Şimşek, Ferhat Ünlü, Tuncay Özkan, Hasan Atilla Uğur başta olmak üzere tanık olarak dinlenmesine, Abdullah Gül’ün ise tüm deliller toplandıktan sonra dinlenmesi gerektiğine karar verilmesi halinde dinlenmesini kararlaştırdı.

İrfan Fidan ile Mustafa Çalışkan’ın dinlenmesi ve savcı hakkında suç duyurusunda bulunulması taleplerini reddeden Mahkeme, dikkat çekici bir karar daha aldı.

Buna göre merhum Hablemitoğlu’nun katledilmeden kısa bir süre önce Eskişehir’de verdiği konferansın görüntüleri ile Hablemitoğlu’nu izlediğinden şüphelenilen Migros’taki iki kişinin görüntüleri incelenip o dönem ÖKK MAK’ta görevli, binbaşı rütbesinin altındaki personelin bilgi ve görüntüleriyle karşılaştırılacak.

Duruşma 10-14 Temmuz’a ertelendi.

- Advertisment -