Ana SayfaHaberlerİstanbul Sözleşmesi birleştirdi

İstanbul Sözleşmesi birleştirdi

Kutuplaşan, şiddet diline teslim olan Türkiye’de kadınların siyasi kimliklerinin ötesinde kadın kimlikleri ile İstanbul Sözleşmesi’ni savunmak üzere yan yana gelmesi Türkiye’nin geleceği için umut veriyor.

Sonunda 1 Temmuz geldi çattı ve Türkiye 10 yıl önce ilk imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi’nden resmen çıkmış oldu. Yeniden hatırlatalım, İstanbul Sözleşmesi Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan 45 ülke ve AB tarafından imzalanan kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti önleme ve bununla mücadele etmek üzere devletlere yükümlülükler getiren uluslararası bir insan hakları sözleşmesidir.

19 Mart gecesi yayınlanan bir Cumhurbaşkanlığı kararı ile Türkiye Avrupa Konseyi’ne sözleşmeden çekileceğini bildirdi. Kararın açıklamasından hemen sonra geniş bir ittifak sözleşmeden çekilme kararının geri alınması yönünde açıklamalarda bulundu, tepki verdi. Kimler yoktu ki bu ittifakta; kadın hareketi temsilcileri, siyasi partiler, siyasetçiler, barolar, sivil toplum kuruluşları, sanatçılar, yazarlar, gazeteciler, belediye başkanları, kent konseyleri, büyükelçiler, TÜSİAD, Türkonfed gibi iş örgütleri, DİSK, Fenerbahçe Spor kulübü gibi toplumun farklı sosyal kitleleri geniş bir İstanbul Sözleşmesi savunma hattı oluşturdu.

Son bir yıldır devam eden İstanbul Sözleşmesi tartışması AK Parti içinde önemli bir çatlak oluşturdu. Bir tarafta sözcülüğünü Numan Kurtulmuş’un yaptığı, aralarında tarikatların bulunduğu İslamcı kesimin erkek temsilcileri, öte tarafta partiyi iktidara taşıyan kadınların örgütlenmesi için çalışmış Fatma Şahin gibi emektar kadınlar.

Sözleşmeyi savunanlar arasında  KADEM gibi Sümeyye Erdoğan Bayraktar’ın yönetim kurulu başkan yardımcısı olduğu AK Parti’ye yakın kadın derneği de vardı, AK Parti içinde yıllardır siyaset yapan Özlem Zengin gibi kadın siyasetçiler de. Üstelik, Metropol Araştırmanın verilerine göre, AK Parti tabanının %50 sözleşmeyi savunuyordu.

Erkek ittifakı içinde yer alan Yeni Akit Gazetesi’nden Abdurrahman Dilipak, İstanbul Sözleşmesi’ni savundukları için AK Partili kadınlara “AKP Papatyaları” dedi ve sözleşmeyi savunan bütün kadınları “fahişe” olarak tanımladı…

Bu çekişmeyi bir yıl boyunca izleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Oğuzhan Asiltürk ziyaretinden sonra kararını “İslamcı erkekler” tarafında kullandı. Bu karardan sonra AK Parti içinden bir istifa gelmedi, KADEM CB kararını savundu. AK Parti’de bir çatlak olmadığı mesajı verilmeye çalışıldı.

Ama parti tabanı ile ilişkiyi sürdüren örgütler İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma kararının genç kadın seçmenler başta olmak üzere geniş bir kitlede bir kırılma yarattığını parti başkanı olan Cumhurbaşkanına ilettiler. Genellikle bir düşman üzerinden davasını savunan Cumhurbaşkanı bu konuda tatmin edici bir açıklamada bulunmadı. AK Parti’ye hakim olan erkeklerin İstanbul Sözleşmesi’nin neyinden korktuğunu açıkça anlatamadı.

İstanbul Sözleşmesi siyaseten ne demek?

İstanbul Sözleşmesi demek, toplumsal cinsiyet eşitliği demek; yani kadınların eş ve anne rolleriyle kısıtlanmadan toplumun her kademesinde eşit bir birey olarak var olması demek.

İstanbul Sözleşmesi demek, insan onurunu korumak, özgürlük, demokrasi, hukukun üstünlüğü,

insan hakları ve azınlıkların haklarını korumak demek,

İstanbul Sözleşmesine taraf olmak demek Türkiye’nin çok taraflı anlaşmaların parçası olarak uluslararası hukukun parçası olması demektir.

İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmak ne demek?

Bu çerçeveyi ortaya koyduğumuzda, İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmenin ne ifade ettiğini daha iyi anlayabiliriz.

İstanbul Sözleşmesinden çekilmek neyi ifade eder?

  • Kuvvetler ayrılığı ilkesinin ortadan kalkması demek; Uluslararası sözleşmeden Cumhurbaşkanı (CB) kararı ile çıkmanın usul açısından hukuksuzluğuna vurgu yapıp, Danıştay’a iptal davaları açılmıştı. Danıştay Cumhurbaşkanlığından konuya ilişkin bir savunma istedi.

CB kuvvetler ayrılığı ilkesini yok sayarak CB İşlemlerine yargı yolunun kapalı olduğunu ve uluslararası sözleşmelerin feshedilmesi için Meclis onayına ihtiyaç duyulmadığını söyledi. Bu beyan Yürütmenin, Yasama ve Yargının üstünde olduğunun resmi bir beyanı olarak çok vahim bir açıklama.  

  • Sağ siyasetin ve siyasal İslamın etkisinin arttırması demek;Dünyada ve Türkiye’de 80 sonrasında yükselen kadın hareketinin kazanımları karşısında yükselensağ siyaset Avrupa’da Polonya ve Macaristan’da, Latin Amerika, Afrika, Asya Pasifik ve Amerika’da güç kazandı. Siyasal İslam ile Katolikler arasında toplumsal cinsiyet eşitliği karşıtlığı üzerinden bir ortaklık oluştu. Macaristan başbakanı Katolik Orban ile Türkiye Cumhurbaşkanı Müslüman Recep Tayyip Erdoğan toplumsal cinsiyet konusunda ortaklaştı. Türkiye’de ise seçmen yüzdesinin %1 i bile olmayan radikal İslamcı bir kitlenin, İstanbul Sözleşmesi’ni savunan %65’in üstündeki kitleden daha etkili olması Cumhur ittifakının oy kaygısı ile birlikte siyasal İslamın etkisinin arttığı anlamına da geliyor. Nitekim Anayasa profesörü İbrahim Kaboğlu 4. Yargı Paketi’ndeki büyük tehlikeye dikkat çekti. Pakette nikahlı ve nikahsız kadınlara yönelik farklı cezalar öngörülüyor dedi. http://esitlikadaletkadin.org/hukuk-profesoru-kaboglu-4-yargi-paketinde-nikahli-nikahsiz-kadin-ayrimi-yapiliyor/
  • Türkiye’nin içe kapanması ve uluslararası hukukun ve denetiminin dışında kalması demek;İstanbul Sözleşmesi’nden çıkan Türkiye AB Konseyi ve Avrupa Birliği başta olmak üzere uluslararası örgütlenmenin ve hukukun parçası olmayacağı, içe kapanacağı ve böylelikle uluslararası denetim mekanizmasını reddettiği mesajını veriyor. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 1 Temmuz’da açıkladığı Kadına Karşı Şiddetle Mücadele İçin Ulusal Eylem Planı da uluslararası hukuk yerine ulusal planı koymak çabasının bir göstergesidir. En gelişmiş uluslararası sözleşmeden çıkıp bir ulusal eylem planı ile konuyu geçiştirmek kadın örgütü temsilcilerine güven vermedi. http://esitlikadaletkadin.org/kadina-siddetle-mucadele-eylem-plani-hak-savunucularina-guven-vermiyor/

İstanbul Sözleşmesi öncesine dönmek söz konusu değil

Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Bertil Emrah Oder “İstanbul Sözleşmesinden çıkılsa da Türkiye’nin Sözleşme öncesine geri dönmesi mümkün olmayacak” diyor. Oder “İstanbul Sözleşmesi değerinden bir şey yitirmeyecek, büyük bir politik tartışmanın içinde kaybolmayacaktır. Çünkü gelinen aşamada, edinilen deneyimlerden sonra geriye gidişin söz konusu olmayacağını düşünüyorum” diyor. http://esitlikadaletkadin.org/prof-dr-bertil-emrah-oder-yazdi-istanbul-sozlesmesi-sonrasi-ne-yapacagiz/

- Advertisment -