Üniversiteyi evden uzakta okumak, gençleri hayata hazırladığı gibi çeşitli zorlukları da beraberinde getiriyor. Yeni bir şehre taşınan öğrencilerin bazıları ailelerinden destek almayı sürdürse de bazıları burs ya da yarı zamanlı işlerle geçinmeye çalışıyor. Samsun’dan İstanbul Üniversitesi’ne psikoloji okumaya gelen Bekir Sade ile devasa plazaların yükseldiği Fikirtepe’de henüz kentsel dönüşüm bahanesiyle yıkılmamış bir binada kiraladığı dairede buluşuyoruz. Burası, İstanbul’da yaşadığı ilk yer değil.
“İlk senelerde Fatih Kadırga’da, İstanbul’un en ucuz bodrum katında eve çıkmıştım. Orada aynı yoksulluğu paylaştığım arkadaşlarımla halen görüşüyoruz.”
Yaz aylarında komilik, anketörlük yaparak, organizasyonlarda çalışarak harçlığını çıkarıyor. Pandemi nedeniyle bu ara pek iş yok ama son gündelik işinde 50 TL market çeki almış.
“Faturalardan kısayım da sinemaya gideyim’ diyorsun”
Bekir, kentteki etkinlikleri takip etmeye çalışan bir öğrenci. Devlet tiyatroları, ücretsiz sanat festivalleri ve sahafları ziyaret edip kendi deyişiyle entelektüel açlığını ucuz yollarla kapatabilmenin uğraşını veriyor. Bir dönem ev arkadaşlığı yaptığı Marmara Üniversitesi öğrencisi Akın Kara, Bekir’in sözlerine katılıyor.
“Ücretsiz etkinlikleri kaçırmamaya çalışıyoruz. Kitap derseniz korsan, PDF ya da ikinci el… Temel giderimizden kısmak zorunda kalabiliyoruz. Dört senelik üniversite hayatımda 50 TL ödeyerek gittiğim kültür-sanat etkinliğinin sayısı dördü geçmez!”
Ailesinden ayrı okuyan Mimar Sinan Üniversitesi öğrencisi Lizge Biter de yarı zamanlı işlerde çalışan bir genç. İki arkadaşıyla paylaştığı Kadıköy Yeldeğirmeni’ndeki apartman dairesinin bulunduğu binada doğalgaz kullanan da var ama bu öğrenci evinde soba yanıyor. Ev giderlerinin son aylarda iyice pahalanmasından yana dertli:
“Karnını bir şekilde doyurursun ama bu geçinebilmek midir? Kredi Yurtlar Genel Müdürlüğü (KYK) bursu 550 TL’den 650 TL’ye çıktı. Her şeye zam gelmişken 100 TL nedir ki? ‘Faturalardan kısayım da sinemaya gideyim’ diyorsun.”
Öğrencilerin şikâyetçi olduğu konulardan biri de ulaşım masrafları. Samsun’da okuyan Aslıhan Çağla Kılıçlı, severek okuduğu Karadeniz kentinde öğrenci olmanın kolay olduğunu söylüyor. Ulaşım hariç: “En önemli sıkıntılardan birinin ulaşım olduğunu söyleyebilirim. Özellikle öğrenciler için pahalı.”
Sivas Cumhuriyet Üniversitesi’nde okuyan Fatma ise kampüs içindeki ücretsiz servislerin ücretlendirilmesine tepkili. Dört sene önce bu yeni uygulamaya kimsenin karşı çıkmadığını söylüyor. Fatma’ya göre, ses çıkmamasında üniversite yönetiminin iktidar yanlısı tavrı ve bu tavır nedeniyle duyulan korkunun payı var:
“Bir de her üniversitede olduğu gibi bizde de ‘ülkücü abiler’ var. Kampüste işler onlar üzerinden yürüyor, diğerlerinin de sesi bu yüzden çıkamıyor.”
“Esnaf bize para gözüyle bakıyor”
Küçük şehirlere okumaya giden öğrenciler, kent ekonomisini canlandırıyor. Ancak bu olumlu durumun üniversitelilere olumsuz yansımaları olabiliyor. Fatma, bu konuya dikkat çekerek “Kent merkezindeki esnaf bize para gözüyle bakıyor” diyor. Fatma, bu deneyiminde yalnız değil. Mersin Silifke’den Kırıkkale Üniversitesi’ne hukuk okumaya giden Erkan, “Bir il merkezi herhangi bir ilçeden daha az gelişmiş olmamalı” diyerek kentin olanaklarının kısıtlılığına dikkat çekiyor. Erkan’a göre Kırıkkale öğrenciler için oldukça pahalı bir şehir:
“Beş sene önce KYK bursu 400 TL iken kaldığım öğrenci apartında kişi başı 450 TL ödüyordum. Esnaf derseniz, tek gelir kaynağı biziz!”
Kırıkkale’de “öğrenci mahallesi” olarak adlandırılan bölgede birkaç sene öncesine kadar ineklerin otladığını söylüyor. Temel ihtiyaçlar için kent merkezine gitmek zorunda kaldıklarını, mahalledeki altyapının yetersiz olduğunu, sıklıkla elektriklerin kesildiğini belirterek, internet kullanımının da sorunlu olduğunu dile getiriyor:
“2017 yılında mum ışığında ders çalıştığımızı bilirim. Öğrenci apartında ‘İnternet var’ demişlerdi, bir videoyu en kötü kalitede yani 144 piksel bile izleyemiyorduk.”
“Dışarıdan gelen üniversiteliler şehrimizi çok değiştirdi”
Yurtlarda kalan öğrencilerin de sıkıntıları var. Harran Üniversitesi kampüsü içindeki KYK yurdunda kalan Dilan, yemeklerin çok kötü olduğunu, şikâyetlerinin sonuç vermediğini anlatıyor. Ayrıca, yurtta genelde dini etkinlikler düzenlendiğini, bağlama, el sanatları gibi kursların da olduğunu ama fazla seçenek bulunmadığını söylüyor:
“Mesela felsefe kursu yoktu ama olmasını çok isterdik. Ben bir kez bir kandil günü, ‘Yalnızca etkinliğe katılanlara tatlı verilecek’ denilince yurtta düzenlenen bir sohbete, ‘Tatlımı da yemiş olurum’ diye katıldım!”
Üniversitelilerin dertleri maddiyatla sınır değil. Öğrencilerin okuduğu şehrin dokusu, yaşam tarzlarını da etkiliyor. Hacı Bektaş Veli Üniversitesi’nde Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Bölümü’nde okuyan Nur, Nevşehir’e Adana’dan taşınmış. “Toplumsal yapısına alışmakta zorlandım çünkü kültürel normlar dışarıdan gelen bir insan için çok sıkıydı” diyor. Mardin Artuklu Üniversitesi’nde okuyan Melike ise şehrin muhafazakâr yapısı nedeniyle öğrencilere karşı değişik yaklaşımlar olabildiğini söylüyor. Melike’ye göre her küçük şehirde yaşanan zorlukları onlar da çekiyor:
“Bir arkadaş yurtta yemekhaneye şortla indiği için yönetimden uyarı aldı. ‘Erkek personel çalışıyor, uygun değil’ dendi. Kaldığım KYK yurduna ‘fuhuş yuvası’ denildiğini duydum. Yurt yanındaki otopark görevlisinden, ‘Kızım dikkat et, burası hakkında iyi şeyler duymuyoruz’ sözlerini işittim.”
Dilan ise Urfa’nın muhafazakâr yapısı nedeniyle Urfalı kadın arkadaşlarıyla aileleri izin vermediği için 17.00’dan sonra görüşemediğini söylüyor. Kentteki sosyal hayatı dışarıdan gelen öğrencilerin oluşturduğunu ifade ederek “Şimdi pandemide öğrenciler de olmadığı için hayat durmuş gibi, dışarıda insan göremezsiniz” diyor.
Tekirdağ’dan Sivas’a okumaya giden gazetecilik öğrencisi Fatma, Sivas’ta okuyan öğrencilerin ya Sivaslı olduğunu ya da çevre illerden geldiğini söyleyerek kendisi gibi uzaktan gelen az gencin olduğunu anlatıyor. Sivaslı sınıf arkadaşlarından “Dışarıdan gelen üniversiteliler şehrimizi çok değiştirdi” gibi sözler duymuş. Değişimin ahlaki açıdan ve olumsuz anlamda kullanıldığını söylüyor:
“Ben başörtüsü takan biriyim. Ne yazık ki başı açık arkadaşlarımın şehir merkezinde sıkıntılar yaşadığını gördüm. Sokakta yürüdüklerinde herkes bakıyor.”
Yasaklanan bahar şenlikleri
Üniversiteliler, okudukları şehirlerde muhafazakârlık nedeniyle istedikleri etkinliklerin yapılmamasını da eleştiriyor. Örneğin Dilan’a göre, konser gibi organizasyonların düzenlenememesinin nedeni sadece üniversite ortamı değil. Kentteki muhafazakâr yapı da bunda etkilili.
“Biz neden Duman’ı kampüsümüzde dinleyemiyoruz? Gelemiyorlar çünkü öyle bir altyapı yok. Bunları hep başka üniversitelerde aramak zorunda kaldık.”
Üniversite öğrencilerinin her sene heyecan içinde beklediği bahar şenliklerinin de tadı tuzu kaçmış durumda. Görüştüğümüz üniversitelilerin aktardığına göre, Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi’nde bahar şenlikleri gerekçe gösterilmeden dört sene boyunca yasaklanmış. Sivas Cumhuriyet Üniversitesi’nde de bahar şenlikleri dört sene yapılmamış. Şenlikler ilk olarak terör gerekçesiyle iptal edilmiş, sonra da yasak uzun süre kaldırılmamış. Cumhuriyet Üniversitesi öğrencisi Fatma, üniversite radyosunda bu yasağı eleştiren programcı arkadaşının gördüğü baskı nedeniyle radyoyu bırakmak zorunda kaldığını ifade ediyor.
Kaynak: Deutsche Welle Türkçe