Bahsedeceğim, ilkokul kitaplarında tekerleme gibi öğretilen “Orda bir köy var uzakta, gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüzdür” gibi bir köy değil. Aksine, koronavirüs salgınında büyük şehirlerdeki evlerinde kapalı kalan insanların akın akın geldiği, kendine bir yer kapmak için çabaladığı Ege’de bir köy. Türkiye’nin turizm cenneti Muğla’nın Milas ilçesine 30 kilometre mesafedeki, 200 nüfuslu Pınararası.
Pınararası, yüklendiği kalabalığa yetecek suyu artık sağlayamayan, yani gelenlerin basbayağı susuzluk çekmeyi göze almasını gerektiren Bodrum’a da bir saat mesafede.
Bu güzel dağ köyünde bir hafta öncesine kadar her gün bir önceki gün gibiydi. Ta ki Erzurum’dan o gelinin gelmesine kadar.
Köyün gençlerinden biri, Erzurum’da âşık olduğu genç kızı doğup büyüdüğü Pınararası’na getirdi. Ne var ki kız tarafı bu izdivaca ‘sıcak bakmıyordu.’ Büyükler araya girdi, kızın ailesiyle görüşüldü fakat bir sonuç alınamadı. Bunun üzerine, günah bizden gitti denildi ve düğün hazırlıklarına kız tarafı olmadan başlandı. Uzaktaki akrabalara hatta yurtdışında yaşayanlara ‘düğünümüz var, gelin’ denilerek haber salındı.
Düğün hazırlıkları hızla tamamlandı, düğün sürecinin birinci adımı olan kınanın geçtiğimiz Cumartesi günü akşamında yakılmasına karar verildi. Ne var ki gelin o Cumartesi sabahı kendini kötü hissetti. Hastaneye götürülen geline PCR testi yapıldı. Kına başlamadan ‘kara haber’ geldi. Gelin, koronavirüs pozitifti. Düğün sahipleri bunu davetlilere bildirmedi. Bu kadar hazırlık yapılmışken, uzaklardan akrabalar çağrılmışken düğünü ertelemek olmazdı.
Geline kına yakıldığı saatlerde damat da PCR testi yaptırmak için hastane yolundaydı. Sonuç düğün sabahı belli oldu. Damat da pozitifti. Ancak gelin de damat da hastanede başka bir köyü adres olarak verdikleri için köyün muhtarı da gelişmeden haberdar olamadı.
Akşamında köy meydanında düğün sofrası kuruldu. Yemekler yenildi, davul zurna eşliğinde halaylar çekilip Ege yöresinin oyunları oynandı. Gelinle damada takılar takıldı, mutluluklar dilendi. 200’ün üzerinde davetlinin katıldığı düğün gece yarısına kadar sürdü. Herkes mutlu bir şekilde evlerine, geldikleri yere dağılırken, kovidli gelinle damat da muratlarına erdi…
Pazartesi sabahı: Köy muhtarı işin aslını öğreniyor
Köy muhtarı ertesi sabah, akşam kendisinin de katıldığı düğünde gelinle damadın kovidli olduğunu öğrenince ilçe sağlık müdürlüğüne haber verdi. İşte o andan itibaren bu huzur veren dağ köyünde huzursuzluk başladı. Köye filyasyon ekipleri ile birlikte jandarma ekipleri de gitti. Düğüne katılanlar kendilerine bu durumu bildirmedikleri için gelinle damadın ailesine öfkeliydi.
Herkes düğündeydi ama kimse gelinle damada temaslı değil
Köye giden filyasyon ekipleri temaslıları tespit etmekte zorlanmaya başladı. Kime sorulsa aynı cevap alınıyordu: Evet, doğru, düğüne gitmişti ama eğlenceyi gelinle damada temas etmeden uzaktan izlemişti.
14 günlük karantinaya alınmak istemeyen düğünzedeler, gelinle damada kesinlikle temas etmediklerini ileri sürüyorlardı. İçlerinden biri karantinada kalmazsa ne kadar ceza ödeyeceğini sordu filyasyon ekiplerine. “Her ihlalde 3 bin 500 lira” cevabını alınca da kestirip attı: “Ha o kadar mı, ben her gün öder, her gün çıkarım.”
Tartışmalar bu şekilde sürüp giderken devreye jandarma komutanı girdi. Gelinle damada temas etmediklerini iddia eden köylülere, “Düğüne geldiniz ama temas etmediniz. Peki gelinle damadı kutlamadınız mı? Takı da mı takmadınız…” diye sordu. Tartışmalar sonunda köylülerden 25-30 kişi yakın temaslı kabul edildi ve karantinada kalmaları istendi.
Bu küçük köyde çıkan kovid vakasının etkileri anında etkisini gösterdi. Düğüne katılanlardan bir kişi ameliyat için Ankara’ya gitti. Ameliyat öncesi zorunlu olarak PCR testi yapıldı, tahmin edebileceğiniz gibi pozitif çıktı. Şimdi onun bu Ankara yolculuğunda temaslı olduğu kişileri ara ki bulasın.