Pervez Akhtar 14 yaşındaki oğlunun son sözlerini hatırlarken gözyaşlarına hakim olamıyor.
“Her şey yoluna girecek,” demişti Muhammed Ebuzer ona. “Kardeşlerimi okutacağım, evini yapacağım. Aç kalmayacaksın. Sadece benim için dua et.”
Akhtari şimdi Pakistan’ın doğusundaki Gujrat bölgesindeki bir köyde bulunan tek odalı harap evinde oturmuş, Ebuzer’in fotoğraflarına bakıyor. Çelimsiz yüzü ıstırap ve umutsuzluğu gizleyemiyor.
Ebuzer, geçen ay Akdeniz’de alabora olan ve daha iyi bir yaşam arayışındaki yüzlerce insanla birlikte batan bir balıkçı teknesindeydi.
Tekne 750 kadar Pakistanlı, Suriyeli, Mısırlı ve Filistinli mülteci ve göçmeni taşıyordu. Sadece 104 kişi kurtarılabildi.
Ebuzer’ın cesedine henüz ulaşılamadı.
Ayda 90 dolardan daha az kazanan ve oğlunun kaçakçılarına ödeme yapabilmek için evini satmak zorunda kalan bir okul servisi şoförü olan babasının, yükselen enflasyon ve felç edici bir ekonomik krizle boğuşan bir ülkede beslemesi gereken üç çocuğu var.
Akhtar çocuklarına sadece bir somun kuru ekmek yedirebiliyor 18 dolarlık elektrik faturasını ödemekte zorlanıyor, yatağa mahkum, engelli en küçük oğluna bakacak parası da yok.
Ancak oğlunu geri getirebilmek için daha da fazla yoksulluk ve sıkıntıya katlanmaya hazır:
“Paramızı alın, evimizi alın. Bize bir mucize gösterin. Oğlumuza kavuşursak hayatımızın geri kalanında onu geri getirenlerin kölesi oluruz.”
Babası, Ebuzer’in zeki bir çocuk olduğunu, 9. sınıfta sınıf birincisi olduğunu ve öğrenmeye hevesli olduğunu anlatıyor. Dünyadaki diğer çocuklar gibi Ebuzer de TikTok videoları çekmekten hoşlanıyordu ve müzik eşliğinde dudak senkronizasyonu yaptığı, kardeşleriyle selfie çektiği ve köyündeki sığırlarla ve motosikletlerle poz verdiği düzinelerce klip yayınladı.
Çocuksu özellikleri onu 14 yaşından bile daha genç gösteriyordu ama ailesinin çektiği acıların yükünü omuzlarında taşıyordu.
Evdeki açlığı hissetti ve ay sonunda para bittiğinde anne babasının ve küçük kardeşlerinin aç kaldığını gördü.
Akhtar, “Nasıl olsa burada açlıktan öleceğimizi, gitmemizin daha iyi olacağını ve kendisinin yardım edebileceğini, kardeşlerine iyi bir eğitim aldırabileceğini, en küçük kardeşini tedavi ettirebileceğini, belki eve bir oda ekleyebileceğini söyledi.”
Çevre köylerden pek çok biraz daha büyük çocuk kaçak yollardan Avrupa’ya gitmiş, evlerine para göndermeye başlamıştı.
Ebuzer de gitmek için yalvarmıştı.
Ebuzer çin seçim, kendisi gibi milyonlarca kişi gibi, ailesinin evde açlıktan ölmesini izlemek ya da iş vaadiyle Avrupa’ya ulaşmaya çalışırken ölümü göze almaktı.
Amcası Avrupa’ya gitmeye karar vermişti ve Ebuzer de bunu bir şans olarak görüyordu.
Bunun üzerine aile en yakın kasabadaki bir insan kaçakçısı olan kuyumcuyla temasa geçti. Kuyumcu Ebuzer’i İtalya’ya göndermenin riske ve 2,6 milyon rupi (9.300 dolar) maliyete değeceğini söyledi:
“Ona bunu karşılayamayacağımızı söyledik. (Acente) eğer bir eviniz varsa sadece onu satın, bir yıl içinde 10 eviniz olacak ve bu kadar kazanacaksınız dedi. Bunun üzerine biz de ikna olduk, çocuklarımız da”
Mayıs ayının başında Ebuzer, amcası ve küçük bir grup genç köyden yola çıktı.
İnsan kaçakçıları grubu onları Karaçi’den Dubai’ye, oradan da Mısır ve Libya’ya götürdü.
Trablus Havaalanı’ndan Libya’nın liman kenti Tobruk’a gittiler ve bir ay boyunca Avrupa’ya geçmeyi uman diğer insanlarla dolu bir kampta beklediler.
Onlardan önce milyonlarcasının geçtiği bu tehlikeli rota, göçmenler daha Akdeniz’i geçmeye çalışan bir tekneye ayak basmadan önce, sürekli gözaltı, istismar, fidye için kaçırılma ya da insan ticareti riskini beraberinde getiriyordu.
Grubun nihai varış noktaları olan İtalya’ya doğru yola çıkmasından bir gün önce Ebuzer, engelli kardeşine onu güldürmek için dilini çıkarıp kameraya el salladığı bir video gönderdi:
“Her gün uyanır uyanmaz bizi arar ve bana ‘selam baba’ derdi”
Ebuzer, son kez 8 Haziran akşamı aradı:
“Annesi ve küçük kardeşiyle konuştuğu için çok mutluydu. Tekne yolculuğunun riskli olacağını bildiği için bizden dua istedi.”
Ertesi sabah, “Baba bizi bir konteynere doldurup götürüyorlar” diyen iki mesaj attı. Kendisinin teknede olduğunu söyledi.
9 Haziran günü Ebuzer, Adriana olarak bilinen ve 100 kişi kapasiteli olduğu bildirilen balıkçı teknesine bindi.
Pakistan İçişleri Bakanlığı’na göre neredeyse yarısı Pakistanlı olan 750 kişi gemiye tıkıştırılmıştı.
Baba Akhthar, “Bundan sonra hiçbir temas olmadı,” diye anlatıyor.
14 Haziran’da en ölümcül göçmen teknesi trajedilerinden biri haline gelen olayda 600’den fazla insan boğuldu. Hayatta kalanlar arasında sadece 12 Pakistanlı vardı, ancak Ebuzer onlardan biri değildi.
Pakistan İçişleri Bakanı Rana Sanaullah geçen ay parlamentoda yaptığı konuşmada trajedide 350 Pakistan vatandaşının öldüğünü ve 193 DNA örneğinin alındığını açıkladı.
Akhtar, “Bizim için hayat ve cehennem aynı. Onun sesini duymak için can atıyoruz” diyor
ve başka aileleri çocuklarını benzer yolculuklara göndermemeleri konusunda uyarıyor:
“Biri bana sorarsa onlara aç ölmelerinin bundan daha iyi olduğunu söyleyeceğim. Kalbinizin bu parçalarından ayrılmayın.”