Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı ve CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla başlattığı “Millet İradesine Sahip Çıkıyor” mitinglerine devam ediyor.
CHP milletvekili Ali Mahir Başarır, miting öncesi yaptığı açıklamada aydınlatma cihazlarının alana alınmadığını söyledi:
“Işıklarımızı sokmadılar. Onlar bu alanı kararttığını mı sanıyorlar? Türkiye’yi karartanlar ülkeyi karartanlar burayı kararttığını mı sanıyor? Ne yaparlarsa yapsın o güneş doğacak”
CHP lideri ise mitingdeki konuşmasına Beyazıt Marşı’nı okuyarak başladı:
“Ellerinde kitapları türküleriyle geldiler
Dalga dalga aydınlık dalga dalga aydınlık oldular
Yürüdüler karanlığın, karanlığın üstüne
Meydanları zapt ettiler, meydanları zapt ettiler yine”

Özgür Özel’in Beyazıt Meydanı’ndaki mitingde yaptığı konuşmadan satır başları şöyle:
“Size inanan, İstanbul Üniversitesi’nden mezun olan ve sizin görevlendirdiğiniz, haksızca tutuklanan Ekrem İmamoğlu da sizin o gözlerinizdeki ışıltıya güveniyor. Bu meydan 40 bin metrekarelik bir alan. Gençlerin talebiyle bu meydanı Ekrem İmamoğlu’nun gayretiyle İstanbul Üniversitesi geri kazandı. Bu coşkuyu gölgelemek isteyen birileri, aydınlatmamak için elinden geleni yaptı.
Bugün bu coşkuyu gölgelemek isteyen birileri, bu meydanı aydınlatmamıza izin vermemek için her şeyi yaptı.
200 bin genç toplanmış senin diplomanı sorguluyor. Diplomasız Erdoğan! Sayın Erdoğan, diploma öyle sorgulanmaz, böyle sorgulanır.”
Özgür Özel, sanatçı Volkan Konak’ın ölümünün ardından “Gebermiş” diyen Çatalca Müftüsü Ahmet Mehmetalioğlu’nu da yuhalatarak, “Ben yuhalamaya karşıyım ama içimin yağları eridi. Volkan Konak toprak olacak, çiçek açacak ama sen ipisliğin içinde boğulacaksın, ömrüm boyunca peşini bırakmayacağım!” dedi.

Özel, konuşmasına şöyle devam etti:
“Bu mücadeleden korkanlar ürkenler. Muhalefet evinde dönsün isteyenler asla teslim olmayacağımızı görünce bize bir mektup yazdılar. Mektubu da bir evlat katiliyle yolladılar. Kafamızı bozarsanız, direnmeye devam ederseniz bak ben ne yapıyorum, evladına acımamış bir katili yanına kadar yolluyorum, aklını başına topla diyor. İşte o mektuba bir cevap vermek icap ediyordu. Yazanlara cevabım Beyazıt Meydanı’dır.
19 Mart darbesine giriştiklerinde, ne olacaksa bu akşam olacak dediğimizde ve darbenin hedefinde olan kayyım atamanın peşinde olanların hedefinde olan, Saraçhane’nin önüne tüm İstanbul’u davet ettiğimizde onlar, bir araya gelmeyi, toplanmayı, yürümeyi yasakladılar. Onlar vapurları iskelelere bağladılar, metroları kapattılar, tarihi yarım adaya gelen bütün köprüleri kaldırdılar. Otobüsleri 10 kilometre sokmadılar. Ve şunu biliyorduk, bir şey olacaksa bu akşam olacak. İşte o gün bu meydanda olanlar oldu.
Darülfünun, İstanbul Üniversitesi önündeki barikatları yıkarak Saraçhane’ye geldi, Saraçhane’yi kurtardı. Onların cesaretinin ve bu yüce çatının kim kötülüklere, kim hatalara alet ederse etsin, hangi beceriksiz eller, bu kadim kurumun geleneğini kirletmeye çalışırsa çalışsın, İstanbul Üniversitesi başkadır, işte buradadır.
“Belediye başkanlarımızı içeri tıkmalarını savaş ilanı kabul ediyorum”
Bir gün Ankara’dan İstanbul’a atanan buraya gelen ve eski görevi bir siyasi görev olan birisi tarafından o operasyonlar başlatılınca sordular nedir bu diye… Dedim ki bu yapılanları belediye başkanlarımızı alıp da içeriye tıkmaları, bu kayyum atamaları, bu İstanbul’un iradesine saldırmayı bize savaş ilanı kabul ediyorum. Çünkü biz barışçıyız ama uysallığımıza, iyi niyetimize, yüreğimizin temizliğine, aklımızın iyiliğine güvenip de kimse ama kimse bizi ezmeye kalkmasın.
Eğer bizi kavgaya davet ederseniz o zaman işler değişir. Birileri bizleri kavgaya davet etti, davetleri kabulümüzdür. Biz nasıl bilirsek hep bir ağızdan gülmesini, biliriz öylece yaşamasını, öylece ölmesini. Hepimiz birimiz için, birimiz hepimiz için. 14 milyon 800 bin imza topladık. Bu imzalar toplanıyor, depolanıyor, noter çağrılacak, hesaplattırılacak.