Suriye Devlet Başkanı Ahmed el-Şara, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda bir grup gazeteci ve siyasi temsilci ile bir araya gelerek soruları cevapladı. Şara İsrail’le normalleşmeden SDG ile müzakerelere, komşu ülkelerle ilişkilerden Suriye’nin yeniden yapılandırılmasına kadar bir çok konuya değindi.
Şara, stratejisinin “komşularla sıfır sorun ve ihtilafları çözmek” olduğunu belirterek “İsrail ile Suriye arasındaki koşulların diğer Arap ülkelerinden farklı olması nedeniyle İbrahim Anlaşmaları deneyiminin kopyalanamayacağına” işaret etti. Suriye devlet başkanı “İşgal altındaki bölgelere sahibiz ve önceliğimiz 1974 geri çekilme anlaşmasına veya benzer bir uzlaşıya geri dönmek, yani Suriye’nin güneyindeki güvenlik durumunu uluslararası gözetim altında kontrol etmek” ifadelerini kullandı.
Şara, Şam’daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda basın mensupları ve uluslararası temsilcilerden oluşan bir Arap heyetiyle yaptığı toplantıda yaptıüğı konuşmada Suriye’deki durumun ayrıntıları ve komşu ülkeler ile ilişkilere dair soruları yanıtladı.
SDG ile müzakereler
BMGK’ya ilk kez katılacak
Baas rejimi 1967’den bu yana Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na katılmadığı için bir ilke imza atacak olan Şara’ya ziyaret sorulduğunda şöyle cevapladı: “Eski rejimin politikaları ve uluslararası toplumun rejime yönelik tutumu nedeniyle Suriye ‘tecrit içinde tecrit’ içindeydi. Benim katılımım, bazı ülkelerin Suriye konusundaki duruşlarını değiştirdiğini gösteren en önemli başlıklardan biri. Ziyaretin Suriye’deki en önemli dönüm noktalarından biri olduğuna şüphe yok, 1979’dan beri ABD yaptırımları var. Şimdi ABD, Suudi Arabistan, Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Ürdün ve Avrupa ülkeleriyle iyi ilişkilerimiz var.”
İsrail’le normalleşme
Suudi gazetecilerin Beyaz Saray’ın Şara’yı BMGK’ya davet etmesinin ardından Suriye’nin İbrahim Anlaşmaları’na katılma olasılığına dair sorusunu ise Şara Suriye ile anlaşmalara katılan diğer Arap ülkeleri arasındaki farka işaret ederek cevapladı: “Anlaşmalar İsrail ile hiçbir sınır ihtilafı olmayan ve komşu olmayan ülkeler arasında yapıldı. Suriye ise farklı bir durumda. Golan bölgemiz işgal edilmiş durumda. Suriye İbrahim Anlaşmalarını kopyalayamaz. Esas politikamız komşularımızla sıfır sorun ve ihtilafları çözmektir. Güç unsurlarına ve müttefiklere sahip Suriye herhangi bir savaşa sürüklenmeyecek. Müttefiklerimizden birleşik ve güçlü bir Suriye için destek alıyoruz” dedi.
Şara: İsrail Esad’ın devrilmesiyle şaşkına döndü
1974 İsrail ve Suriye Güçleri Arasındaki Çekiliş Anlaşması hakkında da Şara “Önceki rejim 1974 tarihli anlaşmaya bağlıydı ve çekiliş anlaşmasının uygulanması için günümüzde de uluslararası güçler mevcut” ifadelerini kullandı.
Şara “İsrail, Lübnan’daki savaşı Suriye’ye taşımak için bir kumar oynadı. İstihbarat raporlarının işaret ettiğinin aksine 8 Aralık’ta Esad rejiminin düşüşüyle de şaşkına döndü. Bir gün içinde İsrail kendini yeni bir gerçeklikle karşı karşıya buldu ve stratejisi şok yaşadı” dedi.
“İsrail, Golan’dan çekilme anlaşmasının bir parçası olarak Suriye’nin stratejik kurumlarına ve Cebel el-Şeyh ile tampon bölgedeki işgal altındaki mevzilere yüzlerce saldırı düzenledi. Tel Aviv’in Suriye’nin bölünmesi üzerine bahse girdiğine inananlar var. Suriye’de bir tür bölünmeyi hedefleyen herhangi bir politika başarılı olmayacak. Golan 1967’den beri işgal altında ve kimse işgalini tanımıyor ve Tel Aviv işgal konusunda Arap, bölgesel ve uluslararası desteğe sahip değil çünkü ülkeler devletlerin bölünmesine karşı, çünkü parçalanmanın normalleşip tüm bölgede yayılmasını istemiyorlar ve devletlerin birliğini korumak istiyorlar. Sonuç olarak İsrail bölünme tehdidinde bulunduğunda amaç baskı uygulamaktır ki bu gerçekçi değil çünkü gerçeklikle çatışacaktır. Bölünmeye karşı büyük bir Suriye halk bloğu var” ifadelerini kullanan Şara, başka bir soruya cevaben şunları söyledi:
“Şu anda öncelik, 1974 tarihli geri çekilme anlaşmasına veya benzer bir anlaşmaya geri dönmek, yani uluslararası denetim altında Suriye’nin güneyindeki güvenlik durumunu istikrara kavuşturmaktır. Güvenlik anlaşmasının başarısı, içeriğine bağlı olacaktır. Bir şey başardığımızda bunu açıklamaktan çekinmeyeceğiz; ülkenin çıkarlarına uygun ve istikrarın sağlanmasına katkıda bulunan her adımı kamuoyu ile paylaşacağız” dedi.
SDG ile uzlaşı: Bölünme içermeyen Merkezi Ademiyetçilik konuşulur
“Kürt halkına 80’lerden bu yana bölgede çektikleri acılar dolayısıyla özel bir sempati duyduğunu” söyleyen Şara. “Amaç Kürtlerin haklarıysa, bir damla kana gerek olmadığını, çünkü bu hakların anayasada olacağını” söyledi.
Kendisi ile SDG komutanı Mazlum Abdi arasında 10 Mart’ta varılan ve tüm taraflarca kabul edilen anlaşmaya atıfta bulunan Şara “Belge diyalog için bir referans niteliğinde. Ayrıca “uluslararası arabuluculuklara atıfta bulundu ve uzlaşıya doğru ilerliyoruz” dedi.
Bir soruya cevaben, “Suriye yasalarının bir tür ademi merkeziyetçiliğe sahip olduğunu” belirten Şara “107 sayılı Kanun var ve bir Yerel Yönetim Bakanlığı var” dedi. Önemli olanın federalizmin veya ademi merkeziyetçiliğin tanımı olduğunu ifade eden Şara “Eğer bu bölünme anlamına geliyorsa, bu kabul edilemez. Birleşik bir Suriye istiyor musunuz? Merkezi bir yönetim istiyor musunuz? Coğrafi yapı izin veriyor mu? Halk aynı fikirde mi?” Bunlar durumu belirleyecek sorular” dedi. dikkat çekti.
Yeni Dönemde Suriye-Lübnan İlişkileri
Beşşar Esad’ın Moskova’ya kaçışının ardından oluşan yeni dengeler ışığında Suriye-Lübnan ilişkilerini değerlendiren Şara, “Lübnan, eski rejim döneminde Suriye politikasından büyük zarar gördü. Coğrafyanın Lübnan üzerinde olumsuz bir etkisi olduğu için, coğrafyanın baskısı olarak bilinen bir durum söz konusudur. İki ülke arasında yeni bir beyaz sayfaya ihtiyacımız var. Aralarındaki olumsuz hafızanın ortadan kaldırılması gerekiyor ve bunu ortadan kaldırmak için bir kararlılık var” dedi.
Suriye Devlet Başkanı, “Lübnan’ın istikrara ve ekonomik durumun iyileşmesine ihtiyacı olduğunu ve Lübnan’ın Suriye’ye yapılacak ekonomik yatırımlardan büyük ölçüde yararlanabileceğini” belirtti. “Limanlar, yollar, işbirliği olanakları açısından pek çok ortak nokta var. Suriye’nin Lübnan’ı kontrol etmek istediği anlaşılmamalı, iyi niyetle ve arkadan iş çevirmeden doğru yöntemle ilişki kurulmalı ve en iyisi de bu. Ben de öyle yaptım. Lübnan Cumhurbaşkanı Avn ve Başbakanı Nevaf Selam ile konuştum” ifadelerini kullanan Şara, “Esad’ın devrilmesinden sonra Lübnan’ın iç işleriyle ilgili herhangi bir açıklama yapmadığını çünkü herkesten aynı mesafede olmak istediğini” vurguladı.
İran sorunları istismar ediyor
Bölgesel istikrarın yolunun Suriye’nin istikrarından geçtiğini belirten Şara, “Ortadoğu’nun Gazze’den Batı Şeria’ya ve diğerlerine kadar kaynıyor. Bölgede rol almak isteyen ve bazı sorunları istismar etmek isteyen taraflar var. Örneğin İran çok şey kaybetti ve ekseni çok şey kaybetti ve hala nüfuzunu geri kazanmak için bazı sorunları istismar etmeye çalışıyor. Bölgenin sıfır soruna ihtiyacı var. Suriye’de bir kriz olduğunda tüm bölge etkilendi, bu yüzden bölgede istikrar için Suriye’nin ve ekonomisinin durumunu iyileştirmek, bölge için bir model sağlamak ve bölgede istikrarı desteklemek için çalışmaya odaklanmak istiyoruz” dedi.
Suriye Irak ve Lübnan gibi kimliklere bölünmeyecek
Şara Suriye’nin dini ve mezhebi kotalara bölünmüş bir sistemle yönetilmeyeceğini vurguladı:
“Suriye hükümetinin kurulması sürecinde Lübnan, Irak ve bölgedeki bazı ülkelere bir mesaj gönderdim. (Lübnan ve Irak’takine benzer bir) Kota sistemini reddediyorum ve ülke yönetimine katılım ve katılım istediğimizi ve ortak vatandaşlığı teşvik etmek istediğimizi söyledim ve bu temeldir.”
Irak
Şara Suriye’de Kasım 2024 sonunda başlayan ve 8 Aralık’ta Esad’ın Rusya’ya kaçması ile sona eren süreçte“bazı tarafların durumu istismar etmeye çalıştığını fark ettim. Kasım ayında Halep’in kurtarılmasından sonra Irak da dahil olmak üzere birçok siyasi gücün nasıl tavır alacağını gözlemledim. Irak’ın yeni duruma nasıl tavır alacağı konusunda üzerinde bir baskı vardı. Bağdat’a güvence vermekten çekinmedim. Irak’ın Suriye’nin içişlerine müdahalesi işleri karmaşıklaştıracaktı. Güven mesajları gönderdim. Irak Başbakanı Sudani de benim mesajıma olumlu karşılık verdi ve Suriye’ye müdahale etmeden sınırları korumakla yetindi. Bu doğru yönde atılmış bir adımdır. Arkadan iş çevirmeden ön kapıdan girdim.”
Süveyda isyanının iki sebebi: İsrail ve Uyuşturucu
Dürzilerle ilişkilere ve Süveyda’da yaşanan çatışmalara değğinen Şara, “Süveyda halkının çoğunun Şam’a bağlı olduğunu ve son olaylarda karışıklığa neden olan birkaç grup olduğunu ve bu grupların da İsrail ile koordineli olduğunu” vurguladı. “İsyanın merkezinde eski rejim subayları ve uyuşturucu satıcılarından oluşan askeri güçler var” diyen Şara şöyle devam etti:
“Dürziler ve Bedeviler arasında çatışmalar yaşandı ve her iki tarafın da hataları oldu. Güvenlik güçleri bu ihtilafa müdahale etti ve bu esnada da bazı hatalar meydana gelmiş olabilir. Dürziler ve Bedeviler arasındaki sorunları düzeltmek ve bir uzlaşma durumuna ulaşmak için sabır ve çalışmayla mümkün. İsrail’in desteğiyle bazı bölünme önerileri hayaldir. Süveyda halkı, Suriye tarihi boyunca onurlu bir konuma sahiptir ve belirli bir grubun İsrail’le girdiği ihanet ilişkisi tüm Dürzileri temsil etmez.
Suriye birleşmiş durumda ve silahlar devletin otoritesi altında. Kontrolsüz silahlar ise istikrara yol açmayacak ve Suriye’ye, bölgeye ve komşularımıza zarar vermeyecektir.”

Medya kurumlarının yöneticileri, Arap gazetelerinin editörleri ve eski enformasyon bakanlarından oluşan bir Arap medya heyeti, Şam’daki cumhurbaşkanlığı sarayında El Şara ile bir araya geldi, 24 Ağustos 2025
Şara Colani ile yüzleşecek mi?
Geçmişindeki illegal dönemler hakkında da konuşan Şara tarihin herhangi bir döneminin o dönemin koşullarına ve yasalarına göre değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. “Geçmiş, bugünün hukuki durumu ile değerlendirilemez, bugünü de geçmişin şartlarıyla değerlendiremeyiz” dedi.
ABD’nin Irak’ı işgali öncesinde 2003’te Irak’a gittiğini, 2005’te hapse girdiğini ve oradan çıkıp Suriye’ye döndüğünü anlatan Şara “Suriye’de sadece rejim ve rejimin devrilmesi meselesine odaklandığını” söyledi.
Suriye Ekonomisi rönesans yaşayacak
Şara, Suriye’nin ekonomik geleceği ve komşu ülkeler ile bölgeler arasında stratejik bir bağlantı olarak rolü hakkında da şu ifadeleri kullandı: “Suriye’nin özgürleştirilmesinden bu yana, diğer ülkelerden Suriyelilerle birbirleriyle yaşayan ayrı topluluklar olarak konuşmamalarını istiyoruz. Diyoruz ki: Suriyelilere devlet olarak, vatandaş olarak seslenin. 8 Aralık Devrimi, Suriyeliler arasındaki aidiyet ruhunu yeniden tesis etti ve Suriye’nin limanlarını, karayollarını ve demiryollarını komşu ülkeler ve dünyayla birleştirmeyi de içeren gelecekteki Suriye’yi inşa etmek için stratejik planlarımız var. Turizm potansiyeli ve Suriye’nin bir tarım deposu olması önemli bir imkan. Suriye, Doğulu bir ekonomik modelden Doğu-Batı sentezi bir ekonomik modele geçiyor. Suriye, hukuk ve bankacılık reformuyla bir rönesans dönemine giriyor.”