ABD’li yazar James Baldwin eğer hayatta olsaydı, bugün tam 100 yaşında olacaktı.
Ömrünün yaklaşık 10 yılını Türkiye’de geçiren Baldwin ırkçılığın yaygın olduğu 1924’te New York’un Harlem mahallesinde doğdu. Yoksulluk ve polis şiddeti altında sekiz kardeşiyle birlikte büyüdü. Katı bir Baptist vaizi olan üvey babasının etkisiyle o da ilk başta bir vaiz olarak kariyer yaptı.
Ancak ırkçılıktan bunaldı, kendisine dayatılan sınırları kabul etmek istemedi. Hem bir siyah hem de bir eşcinsel olarak New York’ta maruz kaldığı baskının etkisiyle aralıklarla 40 yıl yaşayacağı Fransa’ya taşındı. Bu dönem İstanbul’da da zamanının önemli kısmını geçirdi.
Afrika yerine İstanbul’a gitti
Baldwin kendisine ün getiren romanları “Go Tell It on the Mountain” (1953) ve “Giovanni’s Room”u (1956) Fransa’da kaleme aldı. İlkinde çocukluğu ve gençlik deneyimlerini, diğerinde biseksüel bir adamın kimlik arayışını konu aldı.
ABD’li yazar 1961 yazında atalarının toprakları olan Afrika’ya gitmek üzere İsrail’e seyahat etti. Ancak Afrika ile karşılaşmaya hazır olmadığına karar verdi ve onun yerine New York’tan tanıdığı Türk aktör Engin Cezzar’ı ziyaret etmek için İstanbul’a geçti.
Polonya asıllı edebiyat profesörü Magdalena Zaborowska, “James Baldwin’s Turkish Decade” adlı eserinde yazarın çalışmalarında İstanbul’un önemli bir yer tuttuğunu anlatıyor.
Baldwin 1961’den itibaren aralıklarla neredeyse 10 yıl yaşadığı İstanbul’da; “Another Country” (1962) ve “Tell Me How Long the Train’s Been Gone” (1968) adlı romanları ile “Blues for Mister Charlie” (1964) oyununu tamamladı. Ayrıca kısa hikayelerden oluşan “Going to Meet the Man” (1965) ile denemelerinin yer aldığı “The Fire Next Time” (1963) ve “No Name in the Street” (1972) kitaplarını bitirdi.
Baldwin: Türkiye hayatımı kurtardı
Zaborowska’ya göre İstanbul yılları, “Türkiye hayatımı kurtardı” diyen Baldwin’e ABD’de siyahlara yönelik ırkçılık ve homofobiden kaçma imkânı tanıdı.
O dönem ABD’li yazarın asistanlığını yapan gazeteci Zeynep Oral, Cumhuriyet gazetesindeki bir köşe yazısında “Kapkara gözlerini kocaman açmış, ‘Buradayım çünkü kendi ülkemde nefes alamıyorum’ demişti. ‘Burada rahat nefes alabiliyorum’ dediği İstanbul’a yeni romanını bitirebilmek için gelmişti” diye anlatıyor Baldwin’in kentle ilişkisini.
Baldwin, İstanbul yıllarında, hapishanelerdeki eşcinsel ilişkileri konu edinen “Düşenin Dostu” adlı oyunu da yönetti. O dönem için çok cesur bir eser olan bu oyunun kadrosunda Engin Cezzar, Ali Poyrazoğlu, Bülent Erbaşar, Erden Alkan ve Aydemir Akbaş gibi aktörler yer aldı.
George Floyd ile yeniden hatırlandı
Baldwin, ABD’de sivil haklar hareketinin yaşandığı dönemde kısa süreliğine ülkesine döndü. Martin Luther King Jr., Malcolm X ve şarkıcı Nina Simone gibi hareketin öncü isimleriyle arkadaşlık etti. Ancak Martin Luther King Jr. ve Malcolm X’e yönelik suikastların ardından kendisi için “Amerikan rüyasının bittiğini” söyledi, Avrupa’ya geri geldi.
Baldwin 1987’de 63 yaşındayken Fransa’da kanserden yaşamını yitirdi ve New York’a defnedildi.
“Black Lives Matter” hareketine kadar da büyük ölçüde unutuldu. ABD’de polis müdahalesi sonucu nefesi kesilerek öldürülen George Floyd’un “Nefes alamıyorum” çığlığı dünyayı sarınca, özellikle sosyal medya yeniden James Baldwin’i anımsadı.
DW / MUK,CÖ