Ana SayfaHaberlerYargı, Dersim Vakfı’nı tescil etmiyor: O kelimeyi kullanamazsın!

Yargı, Dersim Vakfı’nı tescil etmiyor: O kelimeyi kullanamazsın!

Agos gazetesi yazarı Baskın Oran, Dersim Vakfı’nın yargı macerasını “Hukukta reform tam gaz: Dersim Vakfı yasağı” baişlığı asltında kaleme aldı.

AKP+MHP iktidarının devleti nasıl yönetemediğini resmî örnekleriyle anlatan iki yazı planlamıştım bu hafta için. Erteledim. Kendi kendini her saniye zemmeden “Reform” sürecinin yeni bir kilometre taşını yazacağım: Dersim Vakfı’nın Türk yargısı tarafından “Dersim” kelimesi yüzünden yasaklanmasını.

Olay şöyle: “Dersim Kültür ve Tarih Vakfı” kuruluyor. Amacı, “Dersim 1937-38 Sözlü Tarih Projesi” çerçevesinde yapılan görüşme ve çalışmaların korunması ve arşivlenmesi. Tescil için başvurulan Tunceli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi reddediyor (Esas no. 2020/5, Karar no.2020/506).  

***

Yarın (11 Cuma) istinafa götürülecek bu kararın gerekçesi çok bildik, çünkü 2001 tarihli Türk Medeni Kanunu Md. 101/4’ün tekrarı: “Cumhuriyetin Anayasa ile belirlenen niteliklerine ve Anayasanın temel ilkelerine, hukuka, ahlâka, millî birliğe ve millî menfaatlere aykırı veya belli bir ırk ya da cemaat mensuplarını desteklemek amacıyla vakıf kurulamaz.” Ayrıntısını istiyorsanız, 2018’de çıkan Etnik ve Dinsel Azınlıklar kitabımda (s. 324-327) uzun uzadıya var, ama en basit öyküsü şöyle:

1935’te bütün vakıfların, ama özellikle dinci vakıfların gayrimenkullerini kovuşturmak için hazırlanmış fakat Atatürk’ün ölmesiyle tozlu raflara kaldırılmış bir mal sayımı var: “1936 Beyannamesi.”

Bu belge Kıbrıs sorunu çıkınca 1960’lardan itibaren tozlu raflardan indiriliyor ve bu sefer, tümü de padişah fermanıyla kurulmuş olan Gayrimüslim vakıflarının mal edinmelerini engellemek ve yeni vakıf da kurmalarını önlemek için devreye sokuluyor. Bütün olay buradan kaynaklanmakta. 

Şu farkla ki, bu ayrımcı uygulama, AB Uyum Paketleri kapsamında 02.01.2003’te çıkarılan 4778 s. torba kanunun 3. maddesi hükmüyle Gayrimüslimler için sona eriyor. Bu insanlar hâlâ yeni vakıf kuramıyorlar ama artık mevcut vakıfları mal edinebiliyor. Yani dertleri büyük ölçüde halloluyor. Dersimliler ise, Gayrimüslimlerden daha zararlı olsalar gerek ki, onlar için durum berdevam: Vakıf kuramıyorlar.

***

Türk devletinin resmî belgelerinde ve söyleminde Kürtleri Türklerden farklı tanımlamanın reddedildiği, Kürtlerin “Dağ Türkleri” olarak tanımlandığı bir yana; olaya hangi açıdan bakarsanız bakın, çok tatsız fotoğraflar belirmekte:

1) Dersimlilik demek, Alevilik demek. Alevilik ve Alevi hakları da, zorunlu din dersleri ve cem evleri vesilesiyle bizde Yargıtay ve Danıştay, dışarıda da AİHM tarafından tanınmış ve bu konularda ihlâle hükmedilmiş vaziyette; yukarıda zikrettiğim kitabın 213-216. sayfalarında ayrıntısıyla var.

2) Madem ki bir ırk ve cemaati desteklemek için vakıf kurulamaz, başta Diyanet Vakfı olmak üzere Türk ve/veya Müslüman vakıflarını kapatmak gerekiyor.

Meselâ, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 12 Ocak 2020’de ziyaret ettiği, tanınmış mensupları arasında Cüppeli Ahmet Hoca’nın da yer aldığı İsmailağa Tarikatının 12 Mart 2020’de mahkemeye tescil ettirdiği İsmailağa Vakfı var.

Resmî Gazete’de kuruluş amacı “vatanın bütünlüğünü korumak” olarak belirtilen bu vakıf 60.000 TL sermayeyle kuruluyor. Oysa şimdi Vakıflar Genel Müdürlüğünün Dersim Vakfı’nı önlemek için mahkemeye gönderdiği yazıdaki hususlardan biri de, 80.000 TL mal varlığının yetersiz olduğu.

Başta İstanbul olmak üzere büyükşehir belediyelerine pandemiyle mücadelede bağış toplamak yasaklanmışken, İsmailağa Tarikatı 02 Nisan 2020’de “Faziletleri bol Şa’bân-ı Şerîf’te kampanyamıza desteklerinizi bekliyoruz” diyerek bağış topluyor.

Tarikat, Erdoğan’ın ilk imzayı atmış olduğu İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasını hükümetten 06 Temmuz 2020’de resmen istiyor: “Bu sözleşme (…) ahlâkî yapımızı ve ecdadımızdan bize intikal eden aile medeniyetimizi yıkmayı hedeflemektedir.” 

3) “Dersim” adı Türkiye’de sürüyle kurum ve kuruluşta mevcut. En başta, Tunceli ilinde Milli Eğitim Bakanlığı tarafından kurulmuş Dersim Anadolu Lisesi ve 2009’dan beri lig oynayan Dersimspor. 

İçişleri Bakanlığının dernek sorgulama sitesinde “Dersim” adıyla tescilli çok sayıda dernek var. Mesela: Dersimliler Sosyal Kültürel Yardımlaşma ve Dayanışma D.; Kocaeli Dersimliler Sosyal Yardımlaşma Kalkındırma ve Kültür D.; Dersimliler Sosyal Dayanışma ve Kültür D.; Narlıdere Dersimliler Sosyal Yardımlaşma ve Dersim Kültürünü Yayma D.; Eyüp Alibeyköy Dersimliler Sosyal Yardımlaşma Dayanışma ve Kültür D.

Spor kulüpleri yine ayrı: Dersim Futbol Spor Kulübü D., Dersim Kick-Boks Spor Kulübü D., Dersim 62 Spor Kulübü D., Dersim Gelişim Spor Kulübü D., Dersim Doğa ve Kültür D.

Gördüğüm kadarıyla bu tescilli derneklerin en önemlisi, kısa adı DEDEF olan Dersim Dernekleri Federasyonu ki, şubelerinin adları da “Dersim” ile başlıyor.

Ayrıca, isminde “Dersim” bulunan sürüyle kurum ve kuruluş var. Mesela Dersim Dağcılık ve Kamp Sporları Kulübü (DERDAK), Dersimliler Turizm, Can Dersim Tuncelililer Turizm, Özel Dersim Sürücü Kursu, Özgür Dersim Gazetesi. Bunlar, internette yer alan adreslerinde faaliyette. Meselâ Ankara Dersimliler Derneği Selanik Cad. no. 18/20, Kızılay, Çankaya, Ankara, Türkiye.

***

Yukarıda yazılanları unutun, çünkü Türkiye’de tek bir şey geçerli: Recep Tayyip Erdoğan ne demişse o. AKP Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’nda 23 Kasım 2011’de başbakan sıfatıyla yaptığı konuşmada devletin gizli belgelerini açıklıyor:

Jandarma Umum Komutanlığı tarafından 1926’da “100 adet” basılan “gizli ve zata mahsus” raporu özetliyor.

Jandarma Umum Komutanlığından Başvekalete gönderilmiş, Dersim harekatında toplam 13.806 kişinin öldürüldüğünü yazan 8 Ağustos 1939 tarihli bir raporu zikrediyor. “Bakın, deprem felaketinden bahsetmiyorum, öldürülenlerden bahsediyorum” diyerek. Bu arada, o tarihteki dahiliye vekilinin adını açıklıyor: Faik Öztrak. Çünkü bu zat bugünkü CHP sözcüsü Faik Öztrak’ın dedesi.

Ardından, Dersim’de 11.683 kişinin sürüldüğünü, 2.000 kişinin daha sürülmesinin karara bağlandığını söyleyen 23 Aralık 1938 tarihli rapordan bahsederken, o tarihteki cumhurbaşkanının adını açıklıyor: İsmet İnönü.

Sonunda da şöyle diyor: “Eğer devlet adına özür dilemek gerekiyorsa ve böyle bir literatür varsa ben özür dilerim ve diliyorum.” Aynı gün bunu Twitter’dan da atıyor.

Bu işleri biraz bilenlerin fî tarihinden beri malumu olan belgeler bunlar. Fakat ilk defa bir başbakan resmen açıklıyor ve özür diliyor. O başbakan bugün cumhurbaşkanı olunca da “Dersim” kelimesi yasaklanıyor.

***

Mırıldandığınızı duyuyorum: ‘Erdoğan bu; bugün öyle der ertesi gün tersini söyler’.

Mırıldanmayın. Yerin kulağı var. Üstelik, Amiral Gemisi’nin şimdiki maslahatgüzarı 8 Aralık yazısında uyardı bile: “Memlekete düşman olmak ile muhalif olmak arasındaki çizgi incedir.”.

Mırıldanmayın. “Ne yapsın cumhurbaşkanımız; bağımsız yargıya müdahale mi etsin” deyin, bırakın.

- Advertisment -