Ana SayfaHaberlerDünyaYüzyılın çifte ajanı Moskova’da öldü

Yüzyılın çifte ajanı Moskova’da öldü

Birinci Dünya Savaşı'nda çarpışmış Yahudi bir babanın oğluydu. 17 yaşında Hollanda’yı işgal eden Nazilerin eline düştü. Kurtuldu ve Cebelitarık üzerinden İngiltere’ye geçti. MI6’ya girdi. Komünistlere karşı istihbarat için gönderildiği Kore'de komünist oldu. Kahraman olarak döndüğü İngiltere’de artık hep KGB’ye çalıştı. Açığa çıkıp mahkûm olmuşken, hapishaneden kaçıp Sovyetlere gitti. George Blake’in macera dolu yüzyılı 98 yaşında Moskova’da sona erdi.

Birinci Dünya Savaşı’nda çarpışmış babasının Kral V. George’dan esinlenerek koyduğu ismiyle George Behar’dı. Sonra, Yahudiliğini gizlemek isteyen annesi tarafından değiştirilen soyadıyla George Blake olarak tanındı. En yaşlı KGB emektarı, 25 Aralık 2020 günü Moskova’da kendisine tahsis edilen evde 98 yaşında öldü.

https://www.theguardian.com/stage/2017/dec/08/cell-mates-a-good-traitor-the-extraordinary-life-of-george-blake-the-spy-who-went-into-the-cold

George Blake çift taraflı bir casus ve gönüllü bir komünistti.

“Yaptıklarımın ihanet olarak tanımlanabileceğini düşünüyorum ama beni haklı çıkaracak nedenlerim var” demişti.

Hayatının sonuna kadar, satın alınmadığını, kendisine şantaj yapılmadığını veya herhangi bir baskı görmediğini, yaptığı seçimlerin tümüyle özgür iradesinin ürünü olduğunu savundu.

1922’de Hollandalı Protestan bir anne ile İngiliz vatandaşı, Seferad Yahudisi bir babanın çocuğu olarak Rotterdam’da doğdu. Ancak babası Yahudi kimliğini hayatı boyunca gizledi ve 1936’daki ölümüne kadar George’a, abartılı Birinci Dünya Savaşı hikâyeleriyle süslediği rahat bir hayat yaşattı.

Babasının ölümünden sonra George Kahire’ye, varlıklı teyzesinin yanına gitti ve oradaki İngiliz okuluna devam etti.

Mısır’da, sonradan komünist Demokratik Ulusal Kurtuluş Hareketi’nin lideri olacak olan, kendisinden on yaş büyük kuzeni Henri Curiel ile geliştirdiği dostlukla birlikte Marksist fikirlerle tanıştı.

İkinci Dünya Savaşı patlak verdiğinde Hollanda’daydı. Kısa süren bir savaş sonrası Hollanda’yı işgal eden Nazilerce 1940’da sırf şüphe üzerine, biraz rastgele gözaltına alındı. Ancak 17 yaşında olduğu, somut bir suç isnat edilmediği ve Yahudi kökenliliği de her nasılsa ortaya çıkmadığı için, kısa bir süre sonra serbest bırakıldı.

Kurtulduktan sonra Hollanda’da Nazilere karşı direnişe katıldı ve kurye olarak hizmet etti.

1942’de Hollanda’dan kaçtı. Belçika, Fransa, İspanya, Cebelitarık üzerinden İngiltere’ye giderek, Ocak 1943’te Londra’ya ulaştı.

Orada, savaşın başlangıcında İngiltere’ye kaçmış olan annesi ve kız kardeşleriyle yeniden bir araya geldi. Aynı yıl annesi, Yahudilerin yaşadığı soykırım ve ayrımcılıklardan duyduğu kaygıyla aile adını Behar’dan Blake’e çevirdi.

Asteğmen rütbesiyle Kraliyet Donanması’na katılan George, 1944’de de artık Blake olan soyadıyla İngiliz dış istihbarat servisi MI6’ya alındı.

MI6’da sekreter olarak çalışan Iris Peake’ye âşık oldu, evlenmek istedi, ancak annesi bu ilişkiye onay vermeyince çift ayrıldı.

Blake ve annesi Londra’da birlikte.

Savaşın bitmesiyle Hamburg’a gönderildi ve artık savaş esiri konumundaki Alman denizaltı kaptanlarının sorgusunda görevlendirildi.

1947’de MI6 Blake’i, Rusça dahil çeşitli dilleri öğrenmesi için Cambridge Üniversitesi’nin Downing College’ına gönderdi.

1948’de George Blake, İngiltere’nin Seul Büyükelçiliği’nde konsolos yardımcısı olarak görevlendirildi. Ama asıl görevi Sovyetlere ve Çin’e karşı istihbarattı.

Seul’deyken, 1950’de Kore Savaşı patladı. İlk aşamada, yani BM ve ABD müdahalesi öncesinde, hızla ilerleyen komünist Kore Halk Ordusu kısa sürede Seul’ü işgal etti ve içlerinde Blake’in de olduğu, kaçmaya imkân bulamayan yabancı diplomatları esir aldı.

Blake önce Pyonyang’a, oradan da kuzeydeki Yalu Nehri boylarına götürüldü ve bu bölgedeki şiddetli çatışmalar sırasında, artık BM müdahalesi başlamış olduğundan, müttefik güçlerin şiddetli hava bombardımanının içinde kaldı.

Bu tanıklık onda radikal bir değişime sebep oldu ve Sovyet elçiliğine bir mektup yazıp gönüllü olarak KGB’ye katıldı.

Sonradan bu değişimi şöyle anlattı:

“Muazzam Amerikan uçan kalelerinin küçük Kore köylerini amansız bir şekilde bombaladığını gördüm. Ölenler kadınlar, çocuklar ve yaşlılardı, çünkü gençler ordudaydı. Bu ezici güçlerin yanında olmaktan utanç duydum ve yanlış tarafta olduğumu hissettim… Komünist sistemin üstün gelip savaşlara son vereceğini, bunun insanlık için en iyisi olacağını düşünüyordum.”

George Blake 1953’te serbest bırakıldı ve bir kahraman olarak İngiltere’ye döndü .

1955’te MI6 tarafından Sovyet subaylarını çifte ajanlığa devşirme göreviyle Batı Berlin’e gönderildi.

Blake, MI6’daki bu görevi sırasında dokuz yıl boyunca aslında KGB’ye çalıştı. Tıpkı John le Carré’nin Köstebek (Tinker, Tailor, Soldier, Spy) romanındaki Bill Haydon tipinin yaptığı gibi, Sovyet tarafındaki muhbirlerinden bilgi alma görüntüsü altında, kendisi Sovyetlere bilgi veriyordu. Bu çerçevede, neredeyse MI6’nın bütün Doğu Almanya operasyonlarını ve bunlara bağlı olarak çalışan 40 civarında da ajanı deşifre ettiği düşünülüyor.

Bu ajanlardan 14’ünün KGB tarafından öldürülmüş olması muhtemel gözüküyor.

Blake’e bu infazlardaki sorumluluğu sorulduğunda “Bana kimseyi vurmadıklarını söylediler. Tam olarak kiminle ilgili neyi, hangi belgeyi teslim ettiğimi bilmiyorum, çünkü çok fazlaydı” diye kendisini savundu.

George Blake’in en büyük başarısı ise Batılı istihbarat örgütlerinin Berlin’deki Sovyet telefon hatlarını dinlemek için Doğu Berlin’e doğru açtıkları ve “Altın Operasyonu” olarak adlandırdıkları bir tünelin bilgisini KGB’ye iletmek oldu.

KGB operasyonu deşifre ettiğini uzun süre sakladı ve durumu karşı tarafı yanlış bilgilendirmekte kullandı.

“Gold” Operasyonu

Blake’ın çifte ajanlığı, ancak 1961’de Michael Goloniewski adında bir Polonya gizli servis görevlisinin Batı’ya iltica etmesiyle açığa çıktı.

Çok geçmeden tutuklandı, yargılandı ve 42 yıl hapse mahkum edildi.

George Blake, mahkumiyetinin infazı için atıldığı Londra’daki Wormwood Scrubs hapishanesinde 5 yıl yattıktan sonra, yine hapishanede tanıştığı, sonradan tahliye olan adi suçlu Sean Bourke ile birlikte iki nükleer karşıtı barış aktivistinin, Michael Randle ve Pat Pottle’ın yardımıyla firar etmeyi başardı.

Londra’daki hapishaneden başlayıp, bir dizi evde yer değitirerek saklanmasından geçerek, Helmsted Marienborn sınır kapısından Doğu Almanya’ya ulaşmasına kadarki kaçışını, bu arkadaşlarının yardımıyla organize etti.

Londra’daki Wormwood Scrubs Hapishanesi.

Kaçtığı Demir Perde’de büyük itibar gördü. Sovyetler onu Lenin Nişanı ve Kızılbayrak Nişanıyla onurlandırdı. İtibarı komünizmin yıkılmasından sonra da sürdü.

2007 yılının sonlarında, 85. doğum gününde Vladimir Putin tarafından Dostluk Nişanı ile ödüllendirildi.

Son günlerini koronavirüsten korunmak için ona tahsis edilmiş, Moskova yakınlarındaki bir kır evinde geçiren George Blake, hayatının sonuna kadar Marksist-Leninist kaldı.

Ölümü, Rusya Federasyonu’nun Dış İstihbarat Ajansı (SVR) sözcüsü, eski KGB Birinci Büro ajanı Sergey Ivanov tarafından, “Acı haberler geldi – efsanevi George Blake gitti” ifadesiyle duyuruldu.

- Advertisment -