Ankara’da bir grup avukatın bilgisayar ve bürolarında dinleme ve takip cihazı bulunduğu öne sürüldü. Avukatlar suç duyurusunda bulunmak istemedi ama konuyu Türkiye Barolar Birliği’ne taşıdı.
Olay, avukatların adli bilişim uzmanı ve avukat Levent Mazılıgüney’e başvurması ile ortaya çıktı. Mazılıgüley, olayın ayrıntılarını Serbestiyet’e anlattı:
Ben hem mühendis hem avukatım. O yüzden bazı arkadaşlarım bana ulaştılar ve bilgisayarlarında yaşadıkları bazı problemlerden bahsettiler. Bu problemler biraz ilginçti; bir müdahale olmadan ekranda fare imlecinin hareket etmesi; CD sürücülerinin bir komut olmadan, düğmesine basılmadan açılıp kapanması; bilgisayarda USB olmadığı halde USB takma-çıkartma seslerinin gelmesi gibi enteresan durumlarla karşılaştıklarını söylediler. Bir bakalım dedim. Baktığımızda, bilgisayarın arkasına yapıştırılmış bir dinleme cihazı olduğunu fark ettik. Birçok meslektaşın bilgisayarında da uzaktan erişim izinleri gördük. Bu bilgisayarlar biliyorsunuz ki her şeyin kaydını tutar ve Windows işletim sisteminde de olay görüntüleyici dediğimiz bir işlev vardır. Buraya bakarak o kayıtları inceleyebilirsiniz. Bütün hataları da kayıt altına alır ve eğer izin verirseniz bunu Windows’a da iletir. Olay görüntülemesine baktığımızda da uzaktan izinsiz erişim izleri olduğunu değerlendirdiğimiz bazı bulgular elde ettik.
Tabii bizim imkânlarımız yeterli değil, biz termal kameralarla ya da sinyalleri tespit edecek cihazlarla arama yapamayız. Ama basit yöntemlerle arama yaptığımızda Ankara’da dört ofiste dinleme cihazları bulduk. Burada, sadece Ankara’da varmış bu durum gibi yanlış bir anlaşılma oluyor. Ama biz başka illerde de çıktığı haberini aldık. Başka illerdeki arkadaşlarda da benzer problemler oldu. Bu bahsettiğim dört ofiste de maalesef dinleme cihazı bulunduğunu tespit ettik.
Bunlardan bir tanesi laptopun arkasını açtığımızda bulduğumuz cihazdı, bir tanesi elektrik kablo kanalına yerleştirilmişti, onun görüntüsünü aldık. Bir tanesi elektrik kapağında çıktı, avukat arkadaşımızın çalışma odasında ama yüksek bir nokta. Bir de çalışma masasının arkasındaki dolapta küçük bir şeyin içine yerleştirilmiş olarak bulduk. Normalde çok dokunulmayacak, çok yeri değiştirilmeyecek bir eşyanın içine yerleştirilmiş olarak bulduk. Bu kadar sınırlı imkânlarla bu kadar çok dinleme cihazı bulunca, ben bunun yaygın ve sistematik olduğunu değerlendirdim.
Biliyorsunuz geçmiş tecrübeler de var bu konuda, zaman zaman çeşitli operasyonlar yapıldı meslektaşlarımıza. En genişi 2020 Eylül’ünde yapılmış, 54 meslektaşımız gözaltına alınmış ve 39’u tutuklanmıştı. Diğerlerine de ‘ev hapsi’ dediğimiz konutu terk etmeme adli kontrol tedbiri uygulanmıştı. Bu arkadaşların tamamı tahliye edildiler ve hâlâ iddianameleri yok. O zaman da basına bazı açıklamalarım olmuştu, o dönemde de bazı dinleme kayıtlarının kullanıldığını biz biliyoruz çünkü. Telefon dinlemeleri ve ses kayıtları vardı.
Geçmiş tecrübeleri de göz önünde bulundurunca, avukat meslektaşlar bu konuda suç duyurusunda bulunmak istemediler. İstememelerini de ben anlıyorum ve bunun ülkemizin geldiği hukuk seviyesi açısından ne kadar üzücü bir durum olduğunu da söylemek istiyorum. Tüm meslektaşlarımız bir sonuca ulaşamayacaklarına emin neredeyse. Bununla birlikte, suç duyurusunda bulundukları takdirde daha farklı baskılara maruz kalabileceklerini düşünüyorlar.
Bir diğeri de, herkesin ekonomik kaygıları var. Mevcut müvekkillerini kaybetmek istemiyorlar. Yeni müvekkillerin gelmesine engel olmasını istemiyorlar. Çünkü deniyor ki ‘Bakın bu avukat dinleniyormuş.’ Avukat-müvekkil ilişkisi mutlak suretle gizli olması gereken bir ilişkidir. Müvekkil, avukatına güvenir ve her şeyini anlatır. Her şeyini anlattıktan sonra avukat da onun azami ölçüde lehine olacak tavsiyelerde bulunur. Bu tavsiyeler zaman zaman soruşturma makamlarının hoşuna gitmeyebilir. Örneğin etkin pişmanlıktan faydalanıp faydalanmama konusunda hangisi müvekkilin lehineyse avukat tavsiyede bulunabilir. Bir savunma stratejisi oluşturulabilir. Bunların dinleniyor olması feci bir durum, tarifi olmayan bir durum.
Az önce bahsettiğim sebeplerden dolayı meslektaşlarımız suç duyurusunda bulunmak istemediler. Ancak bunları tutanak altına aldık. Bu tutanaklar da meslektaşlarımızda. Bunları kullanıp kullanmamak onların inisiyatifinde. Baskıya avukatların bireysel olarak direnmesi beklenmemeli bu konjonktürde, Barolar Birliği ve tüm barolar her koşulda meslektaşlarının yanında olmalıdır.
Başka bir noktaya değinmek istiyorum. 1 Şubat tarihinde önemli bir tesadüf oldu ve Avrupa Barolar Birliği bu konuda bir açıklama yaptı. Biliyorsunuz bir Pegasus casus yazılımı skandalı vardı, bunu devletlerin de avukatlara ve insan hakları savunucularına karşı kullandığı, onları hedef aldığı ve onları dinlediği ortaya çıkmıştı.
Avrupa Barolar Birliği de bunun her koşulda yasa dışı olduğunu, avukat-müvekkil görüşmelerinin mutlak suretle istihbarat faaliyetlerinin dışında tutulması gerektiğini, bununla herhangi bir yasal işlem yapılamayacağını vurguladı. Ben bu açıklamayı Türkçeye çevirdim.
Nitekim bizim de kabul ettiğimiz, altına imza attığımız avukatlıkla ilgili meslek kuralları vardır. Avrupa genelinde yapılmış sözleşmeler vardır. Avrupa Adalet Divanı’nın kararları vardır. En önemlisi de Havana Kuralları vardır. Bu kurallar kapsamında avukat-müvekkil görüşmeleri mutlak suretle gizlidir ve devletler bu gizliliğe saygı duyacaklarını taahhüt etmişlerdir.
Bu dinlemeleri devletin yaptığını söylemiyoruz, bunu kimin yaptığını bilmiyoruz. Ancak şöyle bir durum var, tıpkı Prof. Dr. İzzet Özgenç’in sorduğu gibi bir soru insanın aklına geliyor, ‘Devleti kim yönetiyor?’ Biz de aynı soruyu soruyoruz. Zira Adalet Bakanlığı içerisinde de kutuplaşmalar olduğunu herkes biliyor. Biz avukatlar daha yakından biliyoruz ve görüyoruz. Kovuşturma mercileri olan mahkemelerde yapılan farklı yargılamalara, çıkan farklı kararlara bakınca da bunu görüyoruz. Zaten bu mücadele zaman zaman basına da yansıyor. Bu mücadelede kullanılmak üzere bu gruplardan biri de gayri nizami olarak bunu yapmış olabilir. Ülke içerisinde farklı bir grup da yapmış olabilir. Tamamen dışarıdan, sosyal mühendislik amacıyla avukatların bir şekilde hesaplarını ele geçirmek amacıyla da yapılmış olabilir. Hangi şekilde olursa olsun bir suçtur, yasadışıdır. Havana Kuralları’ndaki bir madde çok önemlidir: Hükümetler, avukatlar ile müvekkiller arasında mesleki ilişkiler kapsamındaki bütün haberleşmelerin gizli tutulması gerektiğini kabul eder ve buna saygı gösterir.
Avukatların ofislerinde bu dinlemelerin yapılıyor olması, avukatların mesleki olarak kullandığı bilgisayarlara uzaktan erişim girişimlerinin olması bizi ciddi bir endişeye sevk ediyor. Benim bu konuda amacım ciddi bir kamuoyu oluşturmak ve meslek örgütümüz olan Barolar Birliği’ni haberdar etmektir. Meslek örgütümüze bir çağrıda bulunmak istedim; koşulsuz bir şekilde her meslektaşın yanında olmalıdır. Avukatların mesleki faaliyetlerinin dinlenmesine, izlenmesine, engellenmesine izin vermemek için elinden gelen her şeyi yapmalıdır. Bununla birlikte, yapmış olduğum gözlem ve çalışmalarda bu konuda bir ilgi eksikliği olduğunu gördüm. Eğitimlerin de planlanması gerektiğini düşünüyorum bu mevzularda. Bunu da en iyi yapabilecek olan örgüt Barolar Birliği’dir. Umarım bir kamuoyu oluşur, umarım bu işi yapanlar bulunur ve umarım meslektaşlarımız için bu tehlike ortadan kalkar. Meslektaşlarımıza da bir çağrıda bulunmak istiyorum; imkânları varsa kendileri hem bilgisayarlarını hem ortamlarını incelesinler, imkânları yoksa bir şekilde birilerine kontrol ettirsinler ve bu tür bulgulara ulaştıklarında da suç duyurusunda bulunsunlar. Hem TBB ile hem de kamuoyu ile bu konuyu paylaşırken amacım bunlardı, kimseyi suçlamak değildi.