Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nin baktığı, 20’si tutuklu 61 sanığın yargılandığı Ayhan Bora Kaplan organize suç örgütü davasının 10’uncu celsesi Ankara Sincan Cezaevi’nde görüldü.
Duruşmada, Kaplan ve adamları tarafından kendisine işkence yapıldığını iddia eden müşteki Erkan Doğan dinlendi.
12punto’dan Müyesser Yıldız’ın aktardığına göre; daha önce verdiği ifadeler ve medyaya yaptığı açıklamaları tekrarlayan Doğan, yaşadıklarının hayatını geri dönülmez şekilde etkilediğini söyledi. Sanıklardan eski AK Parti Ankara İl Başkan Yardımcısı Barış Kurt’un ihalelerde usulsüzler yaptığını, kamuda iş hallettiğini, 15 Temmuz sonrasında kapatılan Kimse Yok Mu Derneği ile bazı ilişkilere giriştiğini öne süren Doğan, Kurt’tan alacağını isteyince Kaplan ve adamlarının kendisini dövüp işkence yaptığını anlattı.
Doğan’ın beyanı sırasında sanıklardan birisi, “Yalan söylüyor” diye bağırınca Erkan Doğan, “İşte bu Muhammet Kaplan” derken Mahkeme Başkanı, “Atarım, efendi efendi dinleyin” uyarısında bulundu.
“15 Temmuz gecesi fotoğrafım İbrahim Kalın ve Yavuz Bingöl’ün klibinde kullanıldı”
Doğan, beyanının devamında şunları anlattı:
“Başıma gelenlerden sonra emniyet-adliye-siyaset bağlantısını görünce 2023’e kadar sessiz kaldım.
“15 Temmuz akşamı fotoğrafım var. İbrahim Kalın ve Yavuz Bingöl’ün klibinde kullanıldı. Herkes şehit, tek canlı olan benim. O gece sokağa çıktım. Canımı ortaya koymuş biriyim. Bu dosyada FETÖ’yle bağlantı kurulmak istense de vatan için yaptıklarım ortada. Burası benim için son yol, hak yoludur. Tövbe haşa kimse bunlara dokunamıyordu. Her şeyden haberleri oluyordu. Bora Kaplan, siyasetçi olan Barış Kurt’a yaranmak için bunları yaptı. Benim neyi bildiğimi o da biliyor. Bora Kaplan Barış Kurt’a yanaşmak, kendisini ispatlamak için bunları yaptı.”
Doğan, beyanının sonunda Başkanın sorusu üzerine, “Şikayetçiyim, hem bu dünyada hem öbür dünyada. Davaya katılmak istiyorum” dedikten sonra, Barış Kurt’un yakınlarının televizyonlara çıkmaması için aradığını, hatta dün akşama kadar bazı meblağlar sunulduğunu öne sürüp bunları kayda aldığını, istenirse sunabileceğini kaydetti.
Mahkeme Başkanı: “Gazetecileri zan altında bırakmayın”
Doğan ile kendisine soru soran sanık avukatlarından Sidar Yurtçiçek arasında şu tartışmalar yaşandı:
Av. Yurtçiçek: Barış Kurt’a şantaj yaptınız mı, tehdit ettiniz mi?
Doğan: Hayır. Kimse Yok Mu Derneği’yle fazla haşır neşirdi. FETÖ’den ihraç edilen İller Bankası Genel Müdürü’yle ilişkileri vardı. Tehdit etmedim. O, sokak ağzıyla konuşmamı yanlış anlamıştır. O benim neler yapabileceğimi, ben onun neler yapabileceğini biliyorum.
Av. Yurtçiçek: Tutuklanan emniyet müdürleri, bizim açımızdan çete olanlarla iletişime geçtiniz mi?
Doğan: Sadece polis memuru Resul Aydoğan’la görüştüm. Üç gün önce de Aydoğan’la Whatsapp üzerinden konuşmuşuzdur. Mesaj attı, “İyi misin?” diye sordu. “İyiyim” dedim. Eğer bu elinizde varsa, örgüt de darbe yapan da sizsiniz. Bora Kaplan bunları nereden biliyor?
Av. Yurtçiçek: Sayın Başkan, müştekiyi uyarın, üslubunu düzeltsin. Ben tutuklanan emniyet müdürleriyle Whatsapp’tan Facetime’dan görüşüp görüşmediğini soruyorum.
Doğan: İsimlerini saysın tutuklanan müdürlerin. Mustafa Süvari, Resul Aydoğdu, soyadını bilmediğim Çağlar dışında emniyete gittiğimde Murat Çelik’le tanıştım, sadece el sıkıştım.
Erkan Doğan’ın bu son sözlerini sanıkların tamamı alkışlayınca Başkan, ilk alkışlayan sanığı salondan çıkarttırdı.
Sorularına devam eden Av. Yurtçiçek, Ankara Emniyet Müdürü Engin Dinç’le iletişimi olup olmadığı sorusunu yöneltince Erkan Doğan, tüm bu polislerin fotoğraflarını göstermesini istedi. Devamında şu diyaloglar yaşandı:
Av. Yurtçiçek: Ben Organize polisi miyim?
Erkan Doğan: Ben telefon rehberi miyim?
Av. Yurtçiçek: Uğur Dündar’la nasıl görüştünüz?
Başkan: Davanın gazeteciyle ne ilgisi var? Oradaki beyanın dosyaya katkısı var mı?
Av. Yurtçiçek: Eskiden nasıl Samanyolu, Bugün vardıysa şimdi Halk TV, Sözcü TV var.
Başkan: İnsanları, gazetecileri, basın mensuplarını zan altında bırakmayın. Sizi hukuken sorumluluk altında bırakır. Ben oradaki röportajlara bakıp karar vermeyeceğim.
“Hiçbirinizin ulaşamayacağı bir bürokratı tanık getireceğim”
Doğan, bir başka avukatın sorusunu cevaplandırırken, “Hiçbirinizin ulaşamayacağı, paranızın yetmeyeceği bir bürokratı da tanık olarak getireceğim” dedi.
Kaplan’ın Doğan’a sorduğu sorular sırasında özetle şu diyaloglar yaşandı:
Kaplan: Şikayete ilk gittiğinde seni engelleyen polislerden neden şikayetçi olmadın?
Doğan: Yılanın başından şikayetçi olamıyorum, kıçından mı olacağım? Polisten olacağıma senden olurum. Siyasi konjonktür el vermedi.
Kaplan: Şimdi verdi mi?
Doğan: Verdi. Hak yerinde.
Kaplan: Sana bu kadar işkence yapıldıktan iki gün sonra bize niye mesaj atıyorsun?
Doğan: Beni bundan sonra da öldürebilirsin, umurumda olmaz. Yeter ki, ellerim bağlı olmasın, ayaklarım yere bassın, korkmam.
Kaplan: Seni burada öldürürüm. Kendisini arabaya aldığımızı söylüyor, öne mi arkaya mı oturdu?
Doğan: Kucağınıza oturacak halim yok.
Kaplan: Terbiyesiz… Uyuşturucu satıyor muyum?
Doğan: Öyle duydum.
Kaplan: Ben de senin karı pazarladığını duydum. Polis Resul’le mi görüştün?
Doğan: Evet. Nasıl da biliyor.
Kaplan: Murat Çelik’in adamı.
Doğan: Bir yerden icazet almışsın, “Erkan Doğan’ın üzerine buradan gidin” diye.
Kaplan: Organize sizi kurmuş. Savcı da ağlarına, onların kumpasına düşmüş. Sahtekar.
Kaplan: “Organize’de görevli polisler lütfen salondan çıksın”
Ayhan Bora Kaplan, müşteki bölümünde oturan polislerin dışarı çıkarılmasını isteyip, “Organize’de görevli olan polisler lütfen çıksın salondan, onların çıkartılmasını talep ediyorum. Çünkü onlar buradayken Erkan Doğan doğru şeyleri söyleyemiyor” dedi. Mahkeme Başkanı ise bu konuda daha önce ret kararı verdiklerini hatırlatıp, “Bizim için sakıncası yok” dedi.
Sanıklardan Barış Kurt, Erkan Doğan’ın kaç telefonu olduğu konusunda yalan söylediğinin ortaya çıktığını öne sürerken BTK Başkanı’nın mahkemeye getirilmesini istedi.
Erkan Doğan’ın avukatının beyanları sırasında sanıklar müdahale edince Başkan tepki gösterip Barış Kurt’u salondan çıkarttırdı. Doğan’ın avukatı, “Müvekkilim hakkında algı oluşturuluyor ve müvekkilim baskı görüyor. Buraya gelirken bu baskılara boyun eğer mi diye korktum. Neyse ki, özgür iradesiyle ifade verdi” dedikten sonra tutuksuz sanık Burak Kapucu’nun tutuklanmasına, diğer sanıkların da tutukluluk halinin devamına karar verilmesini istedi.
Kaplan’a seslendi: “Oğlum senin kara kutundu”
Duruşmanın devamında, Mahfuz Tatar cinayetini işledikten sonra öldürüldüğü iddia edilen Semih Arslan’ın annesi ve kardeşi dinlendi.
Anne Adalet Arslan özetle şunları anlattı:
“Benim oğlum kendisini öldürecek biri değildi. Kesinlikle intihar ettiğine inanmıyorum. Oğlumu öldürdüler. Ben Bora Kaplan’ın yanında çalışmasını istemezdim. Ne iş yaptığını bilmiyorum. Bize bir şey söylemiyordu. İki silahı vardı, Bora Kaplan’ın silahlarıydı. Beş kuruşunu eve sokmadım. Çünkü o paranın nereden geldiğini biliyordum. Evet, benim oğlum suçlu, cezasını Türkiye Cumhuriyeti adaleti versin. Oğlum elime geçse kendim teslim edecektim.
“Oğlumun Adli Tıp raporu çıkınca savcıya gittim, beni azarlayıp intihar ettiğini söyledi. Bora Kaplan, sen oğlumu Müslümanlıkla kandırdın. Size beddua etmedim, Allah’a havale ettim. Senin paran varsa benim de Rabbim var. Oğlum senin kara kutundu, yok ettin. Bana 25 bin lira mezar parası göndermiş. ‘Asla oğlumu o kanlı parayla mezara sokturmam’ dedim. Semih senin için değerliyse niye gelip ‘Anne başın sağ olsun’ demedin? Yüreğin mi yemedi?”
Bunları söylerken ağlayan Adalet Arslan, Başkan’ın sorusu üzerine, “Ucunda ölüm de olsa davacıyım, davaya katılmak istiyorum” dedi.
Semih Arslan’ın kardeşi Sercan Arslan da Kaplan’ın, abisinin altına üç hilalli bir Mercedes verdiğini, abisinin Kaplan için “babam” dediğini kaydetti. Arslan, Bora Kaplan’a hitaben, “Gelseydin, sağken de ölüsünde de arkasında dursaydın bağrımıza basardık” diye konuştu.
Arslan Ailesi’nin beyanlarından sonra söz alan Ayhan Bora Kaplan, başsağlığı dileyip, “Parmağım varsa annenin beddualarını kabul edip amin diyorum. Ama kardeşi Organize’nin gazına geldi” dedi.
Duruşma yarın sabah 09.00’da devam edecek.