Ana SayfaHaberler“Beyaz Toroslu savcı ‘Cumhurbaşkanı olur siz bizi yargılarsınız’ dedi. ‘Sizi yargılamak için...

“Beyaz Toroslu savcı ‘Cumhurbaşkanı olur siz bizi yargılarsınız’ dedi. ‘Sizi yargılamak için değil adalet gelsin diye uğraşıyoruz’ dedim”

İmamoğlu, 19 Mart sonrası ifadesini alan savcıyla arasındaki diyaloğu anlattı: “Beyaz Toros paylaşan savcının odasından ayrılmak üzereyken, kendisi ayağa kalkıp bana; ‘Sayın Başkan, kusura bakmayın. Yarın siz cumhurbaşkanı olursunuz, masanın bu tarafına siz oturursunuz. Ben diğer tarafa geçerim, o zaman da siz bizi yargılarsınız’ şeklinde sözler sarf etti. Kulaklarıma inanamadım. ‘Bu nasıl bir söz böyle, benim sizi yargılamak için mi Cumhurbaşkanı olacağımı düşünüyorsunuz? Siz kim, biz kim? Neyin tarafıyız? Biz bu ülkeye adalet gelsin diye uğraşıyoruz. Çok yazık’ diyerek avukatlarımla beraber odasından ayrıldım.”

İBB Başkanı ve CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu, Medyascope’tan Ruşen Çakır’a verdiği röportajında, 19 Mart’ta gözaltına alınması sonrası ifadesini alan savcı ile arasında geçen diyaloğu anlattı.

İmamoğlu’nun sözleri şöyle:

“’Yarın cumhurbaşkanı olur siz bizi yargılarsınız’ dedi”

“’Masasına Beyaz Toros koyup paylaşan savcı’ bahsi geçti, biliyorsunuz. Genel Başkanımız da bu durumu ifade etti. Bu savcı, operasyonlar sonrasında adliyede benim ifademi alan savcıdır.

“İfade sürecinde, ne yazık ki, içi düzmece bilgilerle doldurulmuş MASAK raporları üzerinden kendisiyle aramızda sert geçen bir diyaloğumuz oldu. İfadem bittikten sonra avukatlarımla savcının odasından ayrılmak üzereyken, kendisi ayağa kalkıp bana; ‘Sayın Başkan, kusura bakmayın. Yarın siz cumhurbaşkanı olursunuz, masanın bu tarafına siz oturursunuz. Ben diğer tarafa geçerim, o zaman da siz bizi yargılarsınız’ şeklinde sözler sarf etti.

“’Siz kim, biz kim? Neyin tarafıyız?’ dedim”

“Bu sözleri duyduğumda yaşadığım hayal kırıklığını size tarif edemem. Türkiye burası, bizim ülkemiz. Nasıl bir savcı böyle bir şey der? Nasıl hukuksuzluk bu kadar normalleştirilir?

“Bu sözleri duyunca kulaklarıma inanamadım. Masasına yaklaştım ve kendisine cevaben; ‘Bu nasıl bir söz böyle, savcı bey, benim sizi yargılamak için mi Cumhurbaşkanı olacağımı düşünüyorsunuz? Siz kim, biz kim? Neyin tarafıyız? Biz bu ülkeye adalet gelsin diye uğraşıyoruz. Çok yazık’ diyerek avukatlarımla beraber odasından ayrıldım.

“Soruyorum, bu zihniyet bizim yargımızda ne ara ve hangi amaçla türemiştir? Bu zihniyete sahip bir kimsenin adalet dağıtması mümkün mü? Kimi temsil ediyor bu insanlar? Devleti mi, milleti mi, yoksa bir avuç muhterisi mi? FETÖ’nün hain kumpas süreçlerini yaşayıp gördükten sonra, derin kaygılarla bu aklı ve uygulamalarını takip etmemiz şarttır. Bu durum, şerefli Türk yargısı adına çok ciddi bir tehdittir.”

“Sürece başından itibaren destek olduk”

İmamoğlu, çözüm süreciyle ilgili olarak da şunları söyledi:

“İktidarın ‘Terörsüz Türkiye’ olarak adlandırdığı yeni sürece partim de ben de başından itibaren destek olduk. Destek olduk çünkü ilkesel olarak hem terörün bir an evvel bitmesinden hem de meseleleri terörün gölgesi düşmeden, demokratik siyaset yoluyla müzakere edip çözmekten yanayız. Bu, bizim tarihsel tutarlılık içinde, samimi siyaset yapıyor olmamızın gereği.

“Ancak süreç başladığından beri sadece pasif bir biçimde destek olmakla kalmadık, önerilerde de bulunduk. Sürecin nasıl yürütülmesi gerektiğine dair teklifler yaptık. İki temel önerimiz oldu. Birinci olarak dedik ki, süreç Meclis zemininde, katılımcı bir biçimde ve şeffaf olarak yürütülsün; kapalı kapılar ardındaki pazarlıklarla değil. İkinci olarak da şunu dedik: Terör bitsin, silahlar bırakılsın ama Türkiye de demokrasiye dönsün. Bunu şunun için önerdik: Bir tarafta terörü bitiriyoruz derken, terörü bitirmek adına herkesle görüşürken, diğer tarafta yargıyla muhalefeti taciz etmek, yargıyı kullanarak muhalif siyasetçileri, gazetecileri, ağzını açanı içeri atmak olmaz. Bunun için de Genel Başkanımız, Meclis’te kurulacak komisyonun ‘Terörsüz ve Demokratik Türkiye’ komisyonu olmasını önerdi.

“Biz sürece destek verip yapıcı önerilerimizi geliştirdik ama iktidar ne süreci kapalı kapılar ardında yürütmekten vazgeçti ne de ‘Terörsüz Türkiye’nin ‘Demokratik Türkiye’ olmasını kabul etti. Bunun yerine muhalefet üzerindeki, özellikle de partim ve belediye başkanlarımız üzerindeki yargı tacizini alabildiğine devam ettirdi.

“Buradan çıkardığımız sonuç şu: İktidarın esas niyeti ‘Terörsüz ve Demokratik Türkiye’ gibi önemli bir meseleyi bulandırarak muhalefeti sindirmek, kurduğu bu otoriter rejimi ebedileştirmek. İktidar, Terörsüz Türkiye sürecini istismar ederek, DEM Parti’ye ve Kürt vatandaşlara ‘Bakın önemli şeyler yapıyorum’ diyerek, 2028 seçimlerine kadar Türkiye’nin diğer önemli meselelerini konuşturmamanın, 2028’e muhalefeti bölmüş ve etkisiz hale getirmiş olarak varmanın peşinde.

“Bahçeli samimi, ortakları ayak diriyor”

“MHP Genel Başkanı sayın Devlet Bahçeli, 22 Ekim çağrısıyla beraber Türkiye’nin kırk yıldır kanayan yarası olan terör ortamının bitmesi adına önemli bir adım attı. O tarihten bu yana terörün bitmesi ve çatışma çözümü hususunda Türkiye’nin önünü açan hamlelere imza attı. Kendisinin bu süreç boyunca devlet bilinciyle, oy kaygılarını bir kenara bırakarak ve Kürt meselesini dışlama tutumlarından vazgeçerek takındığı tavır, eksikleri olsa da oldukça değerli ve önemlidir. Türkiye’nin terörden kurtulması için atılan adımlarda her ne kadar sayın Bahçeli’nin samimiyetini görsek de Cumhur İttifakı’ndaki ortaklarının bu süreçte ayak direyen, süreci sahiplenmekte zorlanan ve süreci geciktiren tavrı, iktidarın bu mesele üzerindeki samimiyetini ciddi bir şekilde sorgulamamıza neden olmuştur.

“İktidar ortaklarının aylarca ağzından doğru düzgün tek kelime çıkmadığı, ‘Belki bu işten vazgeçeriz’ düşüncesiyle milletimizin aklındaki soru işaretlerini ve huzursuzluğu gidermedikleri, süreci yürütürken de ‘Ya tutarsa’ zihniyetiyle ilerleyen tavrı, milletimiz adına doğru olmamıştır.

“DEM Parti isteklerini kabul ettirebilmiş değil”

“Yaptıkları açıklamalardan ve bizimle gerçekleştirdikleri görüşmelerden anladığım kadarıyla, DEM Parti yetkilileri de sürecin, bizim önerdiğimiz şekilde en geniş katılımla Meclis zemininde yürütülmesinden ve demokratikleşme adımlarıyla genişletilmesinden yana. Ne var ki, prensipte bizim gibi düşünmelerine rağmen isteklerini iktidara kabul ettirebilmiş değiller. İktidar, açıkça itiraf etmese de ‘terörsüz Türkiye’ sürecini, seçimlerin yapılmasını isteyeceği zamana kadar yaymanın, bu meseleyi DEM Parti’ye ve seçmenlerine karşı kullanmanın peşinde.

“DEM Partililerin, iktidarın yapmak istediğinin esas olarak bu olduğunu zaten gördüklerini düşünüyorum. DEM Partili vatandaşlarımızın bu şantaja boyun eğmeyeceğinden eminim. Parti’nin de esas olarak bizim gibi, sürecin kapsayıcı olmasından ve güçlü demokratikleşme adımlarıyla desteklenmesinden yana olduğunu görüyorum.

“Kendi adıma, DEM Partililerin de Kürt vatandaşlarımızın da ‘Türkiye demokratikleşmese de olur, biz işimize bakalım’ demeyeceklerinden eminim.”

- Advertisment -