Ana SayfaHaberlerÇevirilerÇEVİRİ | ECONOMIST: Erdoğan Batı ile iyi geçinmek istiyor ancak kendi belirlediği...

ÇEVİRİ | ECONOMIST: Erdoğan Batı ile iyi geçinmek istiyor ancak kendi belirlediği şartlara göre…

Üç aydan kısa bir süre önce Erdoğan, Amerika'yı hükümetini devirmek için komplo kurmakla suçluyordu. Rusya ile "özel ilişkisinden" bahsediyor ve İsveç'in NATO'ya girmesini engellemekle tehditler savuruyordu. Şimdi ise seçimlerde zafer kazanmasının ardından Batı'ya göz kırpmakta. Fakat Erdoğan'ın stratejik olmaktan çok taktiksel olan ve çoğunlukla ekonomik gereklilikten doğan açılımları temiz bir sayfa açıldığı anlamına gelmiyor. Türkiye'nin lideri demokrasi ve insan haklarındaki sorunların üstesinden gelmeye, hatta bunları kabul etmeye bile gerek görmüyor.

Üç aydan kısa bir süre önce Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Amerika’yı hükümetini devirmek için komplo kurmakla suçluyordu. Rusya ile “özel ilişkisinden” bahsediyor ve İsveç’in NATO’ya girmesini engellemekle tehditler savuruyordu. Şimdi ise Mayıs ayında Türkiye’de yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde beklenmedik bir şekilde kolay bir zafer kazanmasının ardından Batı’ya göz kırpmakta.

Erdoğan, yaklaşık bir yıldır engellediği İsveç’in NATO üyeliğini gerçekleştirme sözü verdi, Ukrayna’nın ittifaka üyelik hayallerini açıkça destekleyerek bu ülkeye desteğini arttırdı. Ayrıca Erdoğan, Avrupa Birliği’ni Türkiye ile üyelik müzakerelerini yeniden başlatmaya da çağırıyor. Erdoğan şimdilerde, yükselen enflasyon karşısında faiz oranlarını düşürme yönündeki felaket politikasını rafa kaldırarak Batılı yatırımcıların da gözüne girmiş görünüyor.

Yaptığı son hamleler Türkiye için şimdiden meyvelerini vermeye başladı. Amerika, daha önce Kongre tarafından engellenen 20 milyar dolar değerindeki F-16 savaş uçaklarını ve F-16 geliştirme kitlerini satmaya hazır görünüyor. Amerikan Başkanı Joe Biden, defalarca küçümsediği Erdoğan’ı yakında Beyaz Saray’da ağırlayabilir. Biden ve diğer NATO liderleri, Vladimir Putin’i Karadeniz’i Ukrayna’nın tahıl ihracatına yeniden açmaya ikna etmek için de Türk diktatörden medet umuyor. Türkiye’nin gıda ihracatına izin vermek için müzakere ettiği anlaşma 17 Temmuz’dan bu yana Putin tarafından durdurulmuş durumda. Sayın Erdoğan’ın bu ay içinde Rus diktatörün Türkiye ziyareti beklendiğinden belki bunu yapma şansı bulabilir. AB bile Türkiye ile “yeniden ilişkiler kurma” konusunda görüşler bildirmeye başladı.

Fakat Sayın Erdoğan’ın stratejik olmaktan çok taktiksel olan ve çoğunlukla ekonomik gereklilikten doğan açılımları temiz bir sayfa açıldığı anlamına gelmiyor. Avrupalı diplomatlar, Erdoğan kendisini eleştirenlere zorbalık yapmaya, onları hapse atmaya, yolsuzluğun gelişmesine izin vermeye ve devlet kurumlarının altını oymaya devam ettiği sürece gerçek bir yakınlaşma olasılığını olası görmüyorlar. Türkiye’nin lideri yukarıdaki zorlukların üstesinden gelmeye, hatta bunları kabul etmeye bile gerek görmüyor. Litvanya’daki son NATO zirvesinde, Erdoğan, “Türkiye’nin demokrasi, haklar ve özgürlükler konusunda hiçbir sorunu yok” diye görüş bildiriyordu.

Türkiye – Amerika ilişkileri gerçekten de iyileşiyor, fakat bunun nedeni ilişkilerin AB ile olduğu gibi, neredeyse dibe vurmuş olmaları. Türk yetkililer, Türkiye’nin terörist olarak gördüğü Suriye’deki Kürt isyancılara Amerikan desteğinin sürmesinden oldukça rahatsız. Amerikalılar ise Türkiye’yi, İslam Devleti’nin yanı başında bir halifelik kurmasına izin verdiği ve Rusya’dan silah satın aldığı için rahatsızlar. Brüksel’de de Türkiye’ye karşı tutum pek iyi değil. Sayın Erdoğan İsveç’e verdiği desteği, Türkiye’nin AB ile durmuş olan üyelik müzakerelerinde ilerleme kaydedilmesi karşılığında takas malzemesi gibi kullanmaya çalışıyor. Fakat böyle bir şey gerçekleşecek gibi görünmüyor. Analistler ve Avrupalı diplomatlar, Erdoğan’ın yönetiminde Türkiye’nin umabileceği en iyi şeyin, AB ile mevcut gümrük birliğinin güncellenmesi olduğunu ve bu konuda bile anlaşmaya varmanın yıllar sürebileceğini söylüyorlar. Türkiye’nin eski büyükelçilerinden Selim Yenel, Avrupalı liderlerin en azından Türkiye’yi dış politika tartışmalarına dâhil etmeleri gerektiğini söylüyor. AB şimdiye kadar bunu yapmayı reddetti. “Erdoğan’a herhangi bir hediye sunmak istemiyorlar” diyor. “Ama önümüzdeki beş yıl boyunca onunla birlikte yaşamak zorunda kalacaklar.”

Türk ekonomisinin ortodoksiye dönüşü de yarım yamalak oluyor. Geçtiğimiz sonbaharda enflasyonun üç haneli rakamlara yaklaştığı olağanüstü gevşek bir parasal genişleme döneminin sona ermesi beklenenden çok daha az dramatik geçmişti. Merkez Bankası, yeni başkanı Hafize Gaye Erkan’ın başkanlığında iki ay boyunca faiz oranlarını toplam dokuz puan arttırdı ki bu piyasa gözlemcilerinin öngördüğünden çok daha az. Bu durum, seçimler öncesinde Türk lirasını destekleyen bankanın döviz rezervi satışlarındaki yavaşlama ile birleşince, yeni bir döviz çöküşünü tetikledi. Para birimi seçimlerden bu yana dolara karşı değerinin neredeyse dörtte birini kaybederken, yılın ilk yarısında yavaşlayan enflasyon yeniden yükselerek geçen ay %48’e ulaştı. Sayın Gaye Erkan’ın kendisi de enflasyonun yılsonunda %58’e çıkacağını öngörüyor ki bu oran bankanın önceki tahmininin iki katından daha fazla. Ancak kademeli değişiklikler hiç değişiklik olmamasından iyidir, elbette. Yıllardır Türkiye’den uzak duran Batılı yatırımcılar, temkinli de olsa Türkiye’ye geri dönüyor. Yabancılar Haziran başından bu yana Türk hisse senetlerinden 1,8 milyar dolar satın aldı.

Sayın Erdoğan Ukrayna konusunda da daha “şahin” politikaları izleyerek dikkatleri üzerine çekiyor. Temmuz ayında Vilnius’ta düzenlenen NATO Zirvesi’nden günler önce, Rusya’nın işgalinin başlamasından bu yana ilk kez Türkiye’de ağırladığı Ukrayna Devlet Başkanı Volodymyr Zelensky’ye Ukrayna’nın “NATO üyeliğini hak ettiğini” söyledi. Erdoğan ayrıca Zelenskiy’nin daha önce Mariupol’de Rus birlikleri tarafından esir alınan ve esir takası kapsamında Türkiye’ye nakledilen beş Ukraynalı komutanla birlikte ülkesine dönmesine izin vererek Rusları da kızdırmış oldu. Sayın Erdoğan daha önce Sayın Putin’e bu kişilerin savaşın sonuna kadar Türkiye’de kalacağı sözünü vermişti.

Seçimlerden önce Erdoğan, Türkiye’nin önemli doğalgaz borçlarını ertelemesine izin veren ve Türkiye’nin ilk nükleer santralinin inşasını finanse etmek için milyarlarca dolar daha veren Rusya’yı kızdırmayı göze alamazdı. Fakat Marmara Üniversitesi’nden akademisyen Emre Ersen, Türkiye’nin liderinin artık Rusya’nın baskısına karşı daha az savunmasız hissettiğini söylüyor. Ersen, Putin’in son zamanlarda Türk Erdoğan’ın izlediği politikalardan hoşlanmayabileceğini ancak geri adım atmak için yapabileceği fazla bir şey kalmadığını söylüyor. Türkiye Rus ihracatçıları, turistleri ve oligarkları için önemli bir uğrak noktası olmasının yanı sıra Batı ile görüşmelerde potansiyel bir arabulucu rolünü üstleniyor.

Ancak bu Rusya’dan uzaklaşma anlamına da gelmiyor. İktidarda geçirdiği yirmi yılın ardından Sayın Erdoğan “işlemselcilik” sanatını mükemmelleştirdi. Washington Enstitüsü’nden Soner Çağaptay, Erdoğan’ın Türkiye’yi “uluslararası siyasette bir salıncak devlet” haline getirdiğini söylüyor. İşte bu yüzden Batı’ya dönüş söylemleri yersiz ve boşuna. Erdoğan’ın Türkiye’si artık kendisini Batı bloğunun bir parçası olarak değil, istediği kişiyle iş yapabilen özerk bir aktör olarak görüyor. Çağaptay, “Eğer çıkarları Rusya ile örtüşüyorsa, Rusya ile çalışır; eğer çıkarları ABD ile örtüşüyorsa, ABD ile çalışır, Erdoğan’ın yöntemi böyledir” diyor.

Kaynak: https://www.economist.com/europe/2023/08/08/president-erdogan-wants-to-make-nice-with-the-west-on-his-terms

Çeviri: Hasan Ayer

- Advertisment -