İsrail’in Gazze’de devam eden “Surların Muhafızları Harekâtı”nın stratejik amacı, siyasetçilerin İsrail Savunma Güçlerine (IDF) açıkladığı üzere, İsrail’in Gazze’de Hamas nezdinde caydırıcılığını güçlendirmek, huzuru, güvenliği ve istikrarı sağlamaktı. İsrail hükümeti, orduya Gazze’deki Hamas yönetimini ezmesi ya da Gazze’deki durumu kökten değiştirmesi talimatını vermedi. IDF’ye verilen siyasi talimat, Hamas’a önemli bir bedel ödetmek ve yeteneklerini azaltmaktan ibaretti.
Son birkaç gündür üst düzey siyasi ve askerî yetkililerle yapılan görüşmeler, ezici çoğunluğun Gazze operasyonunun sona ermek üzere olduğuna inandığını gösteriyor. Ordu, kendisine yöneltilen eleştirilere rağmen, Hamas’a verdiği büyük zarardan ve Filistinlilerin çok sayıda saldırı girişimini engellemedeki başarısından memnun.
Ordunun listesinde hâlâ saldıracağı hedefler var, ancak görünen o ki, geri kalan sürede İsrail ancak Hamas’ın üst düzey komutanlarının yeni saldırıları ‘meşru’ kılacak büyük bir hata yapması durumunda ilave başarılar elde edebilir. Şu anda her kademeden hem siyasi hem de askeri yetkililer operasyonu sona erdirmeye çalışıyor. Fakat her iki kanat da sorumluluğun yalnızca kendisi üzerine yıkılmaması için medyaya bilgi sızdırıyorlar.
Sorun şu ki, İsrail esasen yok edilen hedeflere odaklanıyor ve bu arada insanlar ölüyor. Hamas ise tamamen farklı bir sembolizm ve farkındalık düzleminde hareket ediyor ve bu açıdan baktığında üstünlüğün kendisinde olduğunu görüyor. Gazze’de İsrail’dekinden 16 kat daha fazla zayiat olmasına rağmen, bunun şu anda Hamas liderliğini ilgilendirdiği şüpheli. Hamas liderleri için, pandemi sonrası yeni yeni toparlanmaya başlayan İsrail’in büyük bölümünde hayatı felç etmek, ülkenin merkezindeki yerleşim bölgelerinde günlük hayatta siren seslerini rutin hale getirmek ve İsrail’de hava trafiğini olabildiği kadar azaltmak yeterli görünüyor.
Çatışmaların çıkmasına neden olan Kudüs, çatışmayı sona erdirmek için çaba gösterilse de yine tartışmanın merkezinde. Hamas ile çatışma Gazze’de yoğunlaşmış olsa da, İsrail operasyona Kudüs’ün duvarlarını anımsatan bir isim vermeyi seçti. Hamas ise kendi operasyonuna, “Kudüs’ü savunan kılıç” olarak tercüme edilebilecek “Sayef al-Quds” adını verdi.
Son birkaç gündür, İsrail’i ziyaret eden bir Mısır istihbarat heyeti aracılığıyla yapılan dolaylı temaslar sırasında Hamas, Doğu Kudüs’teki Mescid-i Aksa’nın yer aldığı Tapınak Dağı’nda statü talebinde bulundu. İsrail talebi reddetti çünkü bu, Hamas liderleri Yahya Sinwar ve Muhammed Deif’e hayalini kurdukları; Kudüs’e roket saldırısıyla başlattıkları çatışmaları geriye dönük olarak haklı kılacak bir başarıyı teslim etmek anlamına geliyor.
Gazze’de daha önceki üç büyük ve bir dizi küçük operasyonda, Mısır arabuluculuğu yoluyla, bazen Birleşmiş Milletler’in de yardımıyla bir ateşkese varılmıştı.
Bu sefer, Mısır üzerinden yürütülen temaslar henüz kesilmedi ama, taraflardan hiçbiri arabuluculara bağlayıcı bir anlaşmaya varmak için yeterli zemini sağlamadı. İsrail’de, Hamas’ın rızası olmadan tek taraflı bir ateşkes yapılmasını savunanlar, Hamas’ın böyle bir ateşkesi ihlal etmesi durumunda İsrail’in cevabının uluslararası meşruiyetinin yüksek olacağı görüşünü dile getiriyorlar.
Ancak eski bir oyuncu kısa süre önce sahneye geri döndü. Amerika Birleşik Devletleri, Trump yönetimi altında, İsrail’e tam ve bir kör destek sağlamaktan kaçınmadı. Bu, Filistinlilerin ABD’yi bir arabulucu olarak görmelerini imkânsız hale getirdi. Biden yönetimi altında ise işler farklı. ABD Başkanı Joe Biden ve ekibi İsrailli meslektaşları ile düzenli olarak görüşüyor ve Amerika’nın hızlı bir ateşkes beklentisi zaten kamuoyuna açıklandı.
İsrail’deki söyleme bakılacak olursa, Gazze’deki ağır bombardımanın ve Gazze’de öldürülen sivillerin sayısının artmasının uluslararası kamuoyu nezdinde İsrail’e verdiği zararın idrak edilmediği anlaşılıyor. Sanki kamuoyu, Trump’tan Biden’a geçişin sonuçlarını ve Kongre’deki Demokratlardan gelen eleştiriyi henüz tam olarak sindirmemiş gibi. Çatışmanın başında bazı liderlerin verdiği destek jestlerine rağmen, İsrail’in Avrupa’daki konumu da zayıflıyor.
Birçok tartışmada, geçen hafta Gazze’de çok katlı bir binanın bombalanması ve buradaki yabancı medya kuruluşlarının bürolarının yıkılması gündeme geliyor. Görünüşe göre İsrail, binadaki Hamas ofislerinin varlığı hakkında daha ayrıntılı istihbarat bilgileri sundu. Bu arada Hamas’ın varlığı, orada çalışan yabancı gazeteciler tarafından iyi biliniyordu. Bina, İsrail’in uyarıları nedeniyle önceki seferlerde en az beş kez tahliye edildi, ancak bu tahliyeler sonrasında bina yıkılmadan Hamas ofislerine nokta saldırılar düzenlenmişti.
Bu arada İsrail tarafında olan bitenler, 2014 yazında Hamas’a karşı yürütülen savaşın yedinci ve son haftasını anımsatıyor. Dün Gazze yakınlarındaki İsrail yerleşimlerine roket ve havan mermisi atıldı ve bu saldırılarda iki Taylandlı işçi hayatını kaybetti.
İsrail’de mevcut çatışmalar sırasında hayatını kaybeden sivillerin önemli bir kısmı sınır yerleşimlerinde yaşayanlardan, ülkenin merkezindeki düşük sosyoekonomik gruplardan, yeterli koruma sağlamayan binalarda yaşayan yabancı işçilerden, engellilerden, yaşlılar ve yoksullardan oluşuyor.
Nihayetinde Başbakan Benjamin Netanyahu için, İsrail’in açık bir zaferi olmadan mevcut koşullar altında savaşı bitirmek rahat bir seçenek değil. Arka planda, iç siyasetle ilgili bir değerlendirme de var: Cumhurbaşkanı Reuven Rivlin’in Netanyahu’nun rakibi Yesh Atid lideri Yair Lapid’e verdiği hükümet kurma görevi iki hafta içinde sona eriyor. Netanyahu, dün içi boş bir retoriğe dönüş yaparak, “Hamas ve İslami Cihad beklemedikleri darbeler aldılar. Onları yıllarca geriye ittiğimizden hiç şüphem yok” dedi.
Güneşin altında yeni bir şey yok.
Çeviri: Serbestiyet
Kaynak: Haaretz