Ana SayfaDış HaberÇEVİRİ | Knesset’teki Filistinli milletvekili Ayman Odeh: İntikam yerine yaşamı tercih etmek...

ÇEVİRİ | Knesset’teki Filistinli milletvekili Ayman Odeh: İntikam yerine yaşamı tercih etmek için ne yapmalı?

İsrail parlamentosu Knesset üyesi Filistinli Arap siyasetçi Ayman Odeh yazdı: “İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu 7 Ekim'de Gazze'ye savaş ilan ederken Yahudi yazar Chaim Nachman Bialik'in bir şiirinden bir dize alıntılamıştı. "Küçük bir çocuğun kanının intikamını almak Şeytan tarafından bile henüz tasarlanmamıştır" Netanyahu bu dizeleri sosyal medyada paylaşmıştı. Belki de Başbakan, yazar Bialik'in bundan sadece bir satır önce ne yazdığını tamamen unutmuştu: "Ve lanet olsun intikam diye haykırana." İntikam diye haykıranlara lanet olsun! Biz yaşamı seçiyoruz!”

Bu hafta, şu anda Kanada’da yaşayan Gazzeli bir doktor olan Dr. Izzeldin Abuelaish’i kontrol etmek, hatırını sormak için aradım. Abuelaish İsrail’in 2008-9 yıllarında Gazze’ye karşı yürüttüğü savaş sırasında, bir İsrail tankının evlerini vurması sonucu üç kızını kaybetmişti. Bu kez, bana Gazze’deki geniş ailesinin 25’ten fazla üyesinin yakın zamanda öldüğünü söylediğinde tekrar başsağlığı dilemek zorunda kaldım. Bunların arasında beş bebeğin de olduğunu ekledi…

İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu 7 Ekim’de Gazze’ye savaş ilan ederken Yahudi yazar Chaim Nachman Bialik’in bir şiirinden bir dize alıntılamıştı.

“Küçük bir çocuğun kanının intikamını almak Şeytan tarafından bile henüz tasarlanmamıştır”

Netanyahu bu dizeleri sosyal medyada paylaşmıştı.

Belki de başbakan yazar Bialik’in bundan sadece bir satır önce ne yazdığını tamamen unutmuştu: “Ve lanet olsun İntikam diye haykırana.” Ya da sonraki satırları: “Bırak kan derin uçurumu doldursun!/Bırak en karanlık derinlikleri delip geçsin.”

Bugünlerde kendimi şairin bu dizeleri ile ne demek istediğini sorarken buluyorum. Bialik bu şiiri 1903 Kişinev pogromunun dehşetini öğrendikten hemen sonra yazmıştı.

Fakat onun sözlerinde, İsrail ve Gazze’de son 11 gün içinde öldürülen ve isimleri haberlerde yer alan çok sayıda küçük çocuğu görüyorum:  10 aylık; 1 haftalık; 2, 4, 5 yaşında çocuklar… Böyle devam edip gidiyor. Gencecik yavrularımızın kanı en karanlık derinlikleri delip geçiyor ve biz de bu kanla birlikte aşağı çekiliyoruz.

Ulus dediğimiz şey ortak bir dili, ortak bir geçmişi ve ortak hayalleri olan bir grup insan olarak tanımlanır. Bu tanıma göre, herhangi bir ebeveyn size dünyadaki tüm bebeklerin tek bir ulusun çocukları olduğunu söyleyecektir. Ortak bir dilleri, ortak bir geçmişleri ve ortak hayalleri vardır. Benzer şekilde konuşurlar, aynı şeylere kızar ve ağlarlar, aynı şekilde gülerler. Üç çocuğum var ve çocuklarım daha küçükken, ebeveynlerinin geceleri onlara söylediği ninnilerin dili ne olursa olsun, diğer bebeklerle nasıl zahmetsizce iletişim kurduklarına hayret ederdim.

Bahsettiğim bebek ulusunun tamamı, Yahudi, Arap, Filistinli, İsrailli fark etmeksizin, tek bir şey istiyor: İyi ve güzel bir yaşamın içine büyümek. Bu çok basit bir hayal. Liderler olarak bizim rolümüz de basit: Bu basit hayali mümkün kılmak.

Yetişkinler olarak hepimiz o bebekler ulusunun gurbetçileriyizdir, hatta iyi bir yaşam hayalini beraberimizde taşırız: Ailelerimiz için masaya yemek koymanın, istediğimiz yere gitmekte özgür olduğumuzu bilmenin, dilediğimiz gibi konuşmanın, dua etmek ve kutlama yapmanın, günün sonunda eve güvenle dönmenin, sevdiklerimizin de güvenle döneceğini bilmenin hayali…

Bu dünyada hiçbir şey (yaşadığımız bu zalim işgal bile) masum insanlara zarar vermeyi haklı gösteremez. Hem de hiçbir şey! Sivillere zarar verilmesine her zaman kategorik olarak karşı çıktım ve varlığımın her zerresiyle karşı çıkmaya devam edeceğim. Bu insanlığımızın ihlalidir!

Hamas’ın 7 Ekim’deki canice saldırısında öldürülen ve çocuklarını kaybeden pek çok arkadaşlarım var. Bunu takip eden günlerde Gazze’de yaralanan ve ölen arkadaşlarım var. Bu ülkenin ve dünyanın dört bir yanındaki insanlarla birlikte, sevdiklerini arayan, onların yasını tutan veya onları eve getirmeye çalışan her bir aile için yüreğim burkuluyor.

Ancak tüm bunlara rağmen, sahip olabileceğimiz geleceğe dair pırıltılara da tanık oluyorum; bu pırıltılar, tarifsiz bir trajedi karşısında öne çıkan Yahudi ve Arap, Filistinli ve İsrailli sıradan insanlar tarafından gerçeğe dönüştürüldü. İsrail’de ordunun büyük bir kısmı yerleşimcileri korumak üzere Batı Şeria’da konuşlandırılmıştı. Güneyde dehşet içindeki aileler silahlı Hamas saldırganlarından saklanıp kurtarılmak için dua ederken, Filistinli ve Yahudi Arap doktorlar, hemşireler, sağlık görevlileri, ambulans şoförleri ve acil sağlık çalışanları yan yana duruyor ve kim olursa olsun bakıma muhtaç herkesi tedavi etmek için birlikte çalışıyordu. Gazze’de doktorlar ve sağlık çalışanları, neredeyse sürekli bombardıman altında, gidecek güvenli hiçbir yer olmadan, ne yazık ki hastanelerin kendileri bile güvenli değil, ve tıbbi malzemeler bile olmadan, su, elektrik ya da yiyecek olmadan hastaları tedavi etmeye çalışıyorlar.

Bu insanlar, insanlık dışı koşullara rağmen, insanlıklarının özünden hareket eden sıradan insanlar. Bu ölüm kalım anında yaşamı seçiyorlar. Buna karşın, Netanyahu başbakanlık koltuğundaki her gününü ve gücünün her zerresini, dünyayı İsraillilerin güvenliğinin Filistinlilerin güvenliği pahasına sağlanması gerektiğine ikna etmek ve barışa giden tüm yolları tıkamak için kullanıyor. Netanyahu İsrail ordusunun yenilmez gücü ve Filistinlilerin işgal ve kuşatma altında bastırıldığı ve İsraillilerin belirsiz bir gelecekle uyandığı şiddet dolu bir sistemi yönetme becerisi hakkında bir peri masalı satıyor. Şimdi de sivil ölümlerine yenilerini ekliyor.

İsrail’in Filistinli Arap vatandaşları olan bizler, onun palavralarının ve savaş çığırtkanlığının ardında gerçekte ne kadar başarısız olduğunu görmek için eşsiz bir konuma sahibiz, özellikle son birkaç günün ortaya koyduğu gerçekler. Hem Filistinliler hem de İsrailliler olarak hepimize güvenlik ve iyi bir yaşam sağlayacak uzun vadeli çözümler getirmek yerine Netanyahu’nun ortak vatanımızı yerle bir etmeye ne kadar istekli olduğunu açıkça görüyoruz.

Bizler aynı zamanda, bu yörenin toprağından yapılmış kemiklerimizin derinliklerinde, cevabın barış olduğunu bilenleriz. Ulusumuza ve gelecek nesillere – ve kendimize – karşı sorumluluğumuzu yerine getirebilmemizin tek yolu Filistin ulusunu ve İsrail ulusunu tanımak ve İsrail Devleti’nin yanında bir Filistin Devleti kurmaktır.

Uluslararası toplumun bizden örnek almasının, bu tarifsiz trajedi karşısında adım atmasının ve intikam yerine yaşamı seçmesinin zamanı gelmiştir!

Bu da, tüm sivil ölümlerini durdurmak ve Sayın Netanyahu hükümetinin Filistinlileri uzun vadede zorla yerinden etme girişimlerini engellemek için ateşkes çağrısında bulunmak; başta bebekler, çocuklar ve yaşlılar olmak üzere rehin tutulan tüm sivilleri evlerine götürmek için insani bir esir değişimi yapmak ve tüm Gazze halkına temel insani ihtiyaçların akışını yeniden sağlamak gibi acil adımlar atmak anlamına gelmektedir.

Ayrıca yaşamı seçmek demek: İsrail’in Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs’teki askeri işgal ve kuşatmasına yönelik uluslararası destek ve onayın sona erdirilmesi de dâhil olmak üzere, Filistinli ve İsrailli tüm bölge halkları için uzun vadeli çözümlerin hayata geçirilmesi anlamına gelmektedir.

Dr. Izzeldin Abuelaish’e yaşadığı onca ölüm ve dehşetten sonra hala bir barış tercih edip etmediğini sordum: “Cinayetin karşısındaki tek gerçek intikam, barışa ulaşmaktır” diye yanıtladı.

İntikam diye haykıranlara lanet olsun! Biz yaşamı seçiyoruz!

Kaynak: https://www.nytimes.com/2023/10/19/opinion/israel-netanyahu-palestinians.html

Çeviri: Hasan Ayer.

- Advertisment -