DEVA Partisi Ekonomi ve Finans Politikaları Başkanı ve eski Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakcı, Merkez Bankası’nda yaşanan başkanlık değişiminin ardından Asya piyasalarından gelen ilk kotasyonlara göre Türk Lirasının dolar karşısındaki sert gerileyişini Serbestiyet’e değerlendirdi. Partili cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde alınan kurala dayanmayan kararların istikrarsızlık yarattığını vurgulayan Çanakcı’ya göre “Mesele faizi artırmak değil, ihtiyaç olunca Merkez Bankası’nın faizi artırabilecek bağımsızlığa sahip olabilmesidir.”
Neden Asya piyasalarından gelen ilk haberlere göre Türk Lirası dolar karşısında sert bir gerileme yaşadı?
Ciddi bir güven ve belirsizlik sorunu var. Siz Merkez Bankası’na bu kadar müdahale ederseniz, elini kolunu bağlarsanız problem çıkar. Çünkü esas mesele Merkez Bankası’nın faizi ne kadar artıracağı değildir. Esas mesele, Merkez Bankası’nın ihtiyaç olduğunda faizleri artırıp artıramayacağıdır. Belirsizliğin sebebi de budur. Vatandaşlar da yatırımcılar da Merkez Bankası’nın elinin kolunun bağlı olduğunu düşünüyorsa Türk Lirasından uzak durur. Hükümet işte bunu yarattı.
Yeni Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu, para politikası araçlarının etkin bir şekilde kullanılacağını söyledi. Bu ne anlama geliyor?
Piyasalarda Merkez Bankası’nın olağan toplantısını erkene çekerek faizleri indirmesi endişesi vardı. Merkez Bankası Başkanı ise yaptığı açıklamayla olağanüstü bir toplantı yapılmayacağına, Nisan ayının bekleneceğine işaret etti. Bundan sonra asıl takip edilecek olan, yeni Merkez Bankası yönetiminin icraatının açıklamayla tutarlı olup olmayacağıdır. Sayın Cumhurbaşkanının açıklamaları ile yeni Başkanın bugüne kadar savunduğu görüşler dikkate alındığında bu konuda iyimser olmak mümkün gözükmüyor.
Türkiye ilk defa mı böyle bir krizle karşı karşıya?
Daha önce iki defa kur krizi yaşanmıştı. Birisi 2018 yılında, diğeri ise 2020 yılında. Hiçbir ders çıkarmadılar. İlkinde Cumhurbaşkanı, partili cumhurbaşkanlığı sistemine geçince ‘Faiz sebep, enflasyon neticedir’ tezini dayattı. Bunu Londra’da ilk telaffuz ettiğinde piyasa çok ciddi bir tepki vermişti. Bunun neticesinde faizleri 16 puan artırmak zorunda kaldılar. Bu tezin ilk bedelini ise 2018 yılının Mayıs-Eylül döneminde ödedik. Ardından faizleri yavaş düşürdüğü için yeni bir Merkez Bankası Başkanı getirdiler. Murat Çetinkaya’nın yerine gelen Murat Uysal döneminde faizler enflasyon beklentileri hesaba katılmadan hızla düşürüldü.
İkinci kur krizini ise 2020 Ağustos-Kasım döneminde yaşadık. Kur 8,5’lara kadar çıktı. Ardından faizleri artırdılar, işte en son yüzde 19’a kadar çıktı.
“Elimizdeki araçlar bu sefer daha kısıtlı”
Bugün yaşanan krize nasıl müdahale edilebilir?
Şimdi sorun şu: 2018 sonrasında yaşanan kur krizlerinde rezervler vardı, artık o da yok. Şu anda Merkez Bankası’nın net döviz pozisyonu eksi 46 milyar dolar. Bu ne demek? Türk Lirası üzerindeki baskıları bertaraf edecek aracınız yok. Siz hem faiz silahını devreden çıkarıyorsunuz hem de rezerviniz yok. Bu krizi neyle bertaraf edeceksiniz? Hem eski yanlış politikalara dönüyoruz hem de bu defa elimizdeki imkân ve araçlar daha kısıtlı.
“İzlenen yanlış politikalar hem faizi sıçratıyor hem de TL’yi itibarsız hale getiriyor”
Dövizin durulmasını bekliyor musunuz?
Merkez Bankası’nın yeni başkanının daha önceki yazılarına bakınca, Türkiye’ye yakında iki kur krizi yaşatan söylem ve tutumla aynı olduğunu görüyoruz. Aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar bekleyemezsiniz. Bunların hepsi bedel olarak halkın sırtına binecek. Hükümet faizleri düşüreceğim iddiasıyla yola çıkıyor; hem faizleri sıçratıyor hem de Türk Lirasını itibarsızlaştırıyor. İki taraftan da bedel ödüyoruz.