Dolce, İnti, Truffle ve Teddy’le başlayalım.
Her sabah oynadıkları çimenlerin tepesinden alınıp sırf Johnny Depp’in morali biraz düzelsin diye bir mahkeme binasının önüne getirilen alpakalardan haberiniz var mı?
Süslenip püslenip her gün mahkemeye taşınan hayvanların boynunda asılı pankartta “Seninleyiz Johnny” yazıyor.
Depp mahkeme binasına arka kapıdan girdiği için alpakalarla henüz karşılaşmamış, ama alpakaların sahibi bir ümit Depp’i görmeyi ve adaletin tecelli edeceği günü bekliyor.
Alpakaların da desteğiyle bu mevzu bir iade-i itibar davasından ziyade her şeyin bir sirke dönüştüğünün kanıtı gibi.
Sirk dediysem de sirklerde herkesi eğlendirecek, meşgul edecek bir departman, bir oyun varken, akrobatlar, palyaçolar, eğitimli hayvanlar, trapezciler, cambazlar, tek tekerli bisikletler, aslanlar, maymunlar, burnunda top çeviren filler, koca memeli güzel kıyafetli kadınlar, bir yumrukta bir binayı devirecek güçte dev adamlar, cüceler, sihirbazlar ortada dolaşırken, burada bir sirk gibi her türlü acayiplik var fakat sirklerin sonunda yanan çemberin içinden normalde hasarsız atlayan ve yelesini savurarak dolaşıp gürleyen aslan kuyruğuna kadar yanmış durumda.
İşin fenası, Amber Heard yüzüne zorla gülümse yerleştirse de, Johnny Depp gülüyorum ama sinirden gülüyorum havaları takınsa da, kimsenin eğlendiği söylenemez!
Her şey nasıl başladı?
Sahi her şey nasıl başlamıştı?
Tüm bu kaosun içinde gözden kaçan bir şeyler yok mu, mesela bu davanın konusu neydi, bu kaosun içinde onu hatırlayan kaldı mı?
Dava, Amber Heard’ün ismini vermese de birebir tarifiyle eski kocası Johnny Depp’ten bahsettiği, Depp tarafından şiddete uğradığını anlatan ve Washington Post gazetesinde yayınlanan bir başyazı ve bu yazıdan sonra Depp’in iş ve itibarını kaybetmesi üzerine başlamıştı.
Ama şu anda bu davayı takip eden milyonlarca insan, severim de döverim de diye kabaca özetlenebilecek, aşktan yana kelam edilmeyen fiziksel ve psikolojik eziyetin harmanlandığı bir ilişkinin -kelime anlamıyla da- kirli iç çamaşırlarının, çarşaf çarşaf ortaya saçılmasını seyrediyor.
Ve koskoca bir hiç olarak bitecek, kimseye bir gram faydası dokunmayacağı bugünden aşikar bir davayla vakit kaybettiğimize mi üzülelim?
Yoksa altını çizerek konuşmamız gereken #metoo hareketinin davadaki detaylarla #mepoo hareketine (Amber Heard’ün yatağa dışkıladığı iddiasına atıfla) dönmesine mi, kadına şiddet, erkeğe şiddet, aile içi şiddet, psikolojik şiddet gibi, uyuşturucu bağımlılığı gibi dikkatle ele alınması gereken, bu kadar kırılgan ve dünyada milyonlarca mağduru olan konulara dair bir arpa boyu yol alınmayacağına mı üzülelim yoksa bu davanın bize kattığı acayip detayları bir daha ömrümüz boyunca unutamayacak olmamıza mı, yoksa bunca saçmalığın arasında bir dakika bile eğlenmeyecek olmamıza mı yanalım?
Netflix’in mini kriminal belgeselleri sayesinde her türden uğursuzun, hırsızın ve onların mağdur ettiği insanların hayatlarına, içinde kaldıkları facialara alışsak da duyduğumuz hiçbir şey bizi şaşırtmaz artık desek de hala şaşırıyoruz.
Dümdüz hayatları olan insanlara bu detayların bir zerresi bile fazlayken aynı davada, bazen tek bir gün taraflardan biri ifade verirken, duymadığımız şey kalmadı.
Depp’in yattığı tarafa sürülen dışkı (bir insana mı yoksa Heard’ün sahibi olduğu köpeklerden birine mi ait olduğu belirsiz), Amber’ın Johnny’e fırlattığı votka şişesi yüzünden aktörün parmağının ucunun kopması (Depp, kopan parmağına Little Richard ismini vermiş, ne kadar sempatik değil mi? Hiç değil!), parmağından akan kanlarla evinin duvarına yazdığı yazılar, Johnny’nin bir uyuşturucu krizi esnasında Amber’ın üstünü başını yırtıp kokain araması yapması…
‘O bana öyle dedi de ben de ona ondan sonra böyle dedim, aslında o benim kalbimi kırdı’ yarışından öteye nasıl geçeceği belli olmayan davadaki kadın yargıcın ve jürinin ne karar vereceğinin bir önemi kaldı mı?
Bu garabet ‘normal’ mi?
Peki son iki haftadır bir mahkeme salonunda onlarca seyircinin, yargıcın ve jürinin ve alpakaların huzurunda yaşanan garabet normal mi?
Evet normal. 28 gün süreceği açıklanan davayı her gün takip eden hukukçulara ve hukuk akademisyenlerine göre Depp – Heard davasında yaşananlarda hiçbir acayiplik yok, zira karalama davaları tam da bu kaos için yaratılmış ortamlar.
İtibar kazanma davalarında her şeyin ortalığa saçılması beklenen bir durum. Ve bu Johnny Depp’in taraflardan biri olduğu ilk karalama davası da değil.
Hatırlayacak olursak Depp İngiltere’de aslında The Sun gazetesine karşı bir dava açmış, gazete Depp’i karısını döven adam olmakla itham etmiş ve Depp de bu ithamı boşa çıkaracak bir belge sunamadığı için davayı kaybetmişti.
Davanın yargıcı 14 suçlamadan 12’sini makul bulup, Depp’in “şiddete meylim vallahi dertten” apoletini omuzlarından sökmemişti.
Dolayısıyla bu dava Depp’in açtığı ikinci medya davası.
Zira burada da davaya konu olan makale Washington Post’ta yayınlanan, Amber Heard imzalı bir yazı ve Depp sırf bu makale yüzünden hem itibar hem de iş kaybettiğini, maddi manevi kayba uğradığını iddia ediyor.
Depp’in amacı Avrupa’da kaybettiğini Amerika’da kazanmak ve orada kazanamadığı maçı şimdi kendi sahasında kazanmaya çalışmaktan başka bir şey değil.
Davaya konu olan, Amber Heard’ün kaleme aldığı (ki aslında onun da değil, kadına şiddet karşıtı çalışan bir vakfın çalışanlarının kaleme aldığı ortaya çıkan) makalede Heard aslında Depp’in eski karısı olarak değil, şiddet mağduru bir kadın olarak söz alıyordu.
Güçlü adamlar, güçlü bir gemi gibidir, bu gemi çok sayıda yolcusu olan devasa bir işletmedir, geminin başı belaya girdiğinde gemideki yolcular kendilerini kurtarmak için gemiyi de kurtarmaya çalışacaklardır diyordu.
Amacı, tanınan, dünyanın en ünlü adamlarından biriyle bir süre evli kalan bir kadınının dahi bunları yaşıyorsa başkaları neler yaşamaz diye sormaktı.
Heard, şiddet mağduru ünlü bir kadın olmanın bedelini nasıl ödediğini, yaşadığı şiddet yüzünden her hafta telefon numarasını değiştirdiğini, yerinin yurdunun belli olmamasına çalıştığını, ölüm tehditleri aldığını anlatırken, haklı başladığı davada, şu anda geldiği nokta psikolojik sorunları olan, kişilik bölünmesi yaşayan, kocasını aşağılayan, yalancı bir kadın ve haksız pozisyonda!
Amber Heard günlerce ağlasa, eski kocası Johnny Depp’in bağımlılıkları sebebiyle ona bir şişe vasıtasıyla tecavüz girişiminde bulunmasını dahi anlatsa, aynı şekilde Johnny Depp kendi travmatik çocukluğu sebebiyle tüm bu yaşananlara bir kılıf uydurmaya, aslında kendisinin ne kadar pırlanta bir beyefendi olduğunu kanıtlamaya çalışsa da ikisi de bu davadan kazanarak çıkmayacak.
Davada tarafların asıl konuyu unutturma yolunu seçerek konuyu başka taraflara çekmesi ve koca bir sistemi meşgul etmesi, Amerikan hukuk sisteminin içine düştüğü batağın derinliğini görmek açısından son derece moral bozucu.
Sosyal medyada, Twitter ve TikTok’ta davanın kazananı Johnny Depp gibi dursa da, Depp destekçilerinin çektiği videoların izlenme rakamları 2 milyara ulaşsa da bu dava canlı yayınlanan, iki ünlünün milyonlarca insanın karşısında oyunculuk yeteneklerini saç, baş, kılık, kıyafet, full kostüm, full makyaj (kimi zaman masumiyetin ispatı olarak makyajsız) ispatlamaya, başrolü kapmaya çalıştıkları bir oyuncu seçmesinden öteye geçemez.
Kadınların kaşığın ucuyla kazarak elde ettikleri kazanımların kepçelerle alındığı, #metoo hareketine tamir edilmez darbeler vuran bu davanın ardından Johnny Depp 50 milyon dolar veya Amber Heard 100 milyon dolar kazansa ne olur?
Hiçbir şey olmaz.
Depp bir penthouse daha satın alır, Heard şiddet mağdurlarına yapacağını söylediği bağışı yapmadığıyla kalır.
Bakarsınız seneye tekrar evlenirler.
Biz de düğünü canlı yayında seyrederiz.
Ve olan adaleti bekleyen Dolce, İnti, Truffle ve Teddy adlı alpakalara olur.
Bilindiği üzere, alpakalar vücut diliyle iletişim kurar.
En yaygın olanı, sıkıntı içinde olduklarında, korktuklarında ya da bir tehdit hissettiklerinde tükürmektir.
Mahkeme binasının önünde tükürmeleri bu yaşananlara delalettir.