Batı dünyası son günlerde neler konuşuyor? (1) Çok yoğun önlemler ve sıkı istihbarat sayesinde azalan, ama bir türlü bitmeyen “İslâmî terör” saldırıları. En son Fransa’da, 1992 Fas doğumlu, 25 yaşındaki Redouane [Rıdvan] Lakdim adındaki bir genç sahneye çıktı (bkz BBC’nin haber yorumu: Arnaud Beltrame: French police 'hero' dies of wounds). Ülkenin güneyindeki Carcassonne kentinde annesi, babası ve kızkardeşleriyle birlikte yaşayan Lakdim, Fransız polisinin bir dizi küçük suç nedeniyle “farkında” olduğu bir kişiydi. 2011’de ruhsatsız silâh taşımaktan, 2015’te madde kullanımından ve mahkeme kararlarına uymamaktan suçlu bulunmuştu. 23 Mart Cuma sabahı, kızkardeşlerinden birini okula bıraktı. Sonra harekete geçti. İlkin bir otomobil kaçırdı; sürücüsünü yaraladı, yolcusunu ise öldürdü ve çalılıkların arasına attı. Ardından, yolda jogging yapan bir grup polise ateş açtı ve içlerinden birini yaraladı. Arabasını yakındaki küçük Trèbes kasabasına sürdü; bir süpermarkete daldı ve “Ben DAEŞ’in bir neferiyim” diye bağırarak bir müşteri ve bir görevliyi vurup öldürdü; başka herkesi ise rehin aldı ve 130 kişinin öldüğü 13 Kasım 2015 Paris saldırılarının tutuklu zanlısı Salah Abdüsselam’ın serbest bırakılmasını talep etti. Bu sırada süpermarketi kuşatan güvenlik güçlerinden jandarma yarbayı Arnaud Beltrame, Lakdim’in canlı kalkan olarak kullandığı bir kadınla gönüllü olarak yer değiştirdi. Nihaî çatışmada Lakdim vurulup öldürülürken Belttrame da ağır yaralandı ve hastanede hayatını kaybetti.
(2) ABD yönetimi gene altüst. Siyasetin ve hattâ Cumhuriyetçi Parti’nin dahi çeperinden gelip olanca popülizmiyle Beyaz Saraya oturan Donald Trump, ilk ağızda kendini “kurulu düzen”den merkez-sağ isimlerle takviye edip görece saygınlık kazanmayı denemişti. Şimdi ise bunlar birer birer uzaklaşır veya uzaklaştırılırken, yerlerini daha has ve en has Trumpçılar alıyor. Başkanın çelik ithalâtına yüzde 25 ve alüminyum ithalâtına yüzde 10 vergi koyması, Goldman Sachs’tan bu göreve getirdiği baş ekonomik danışmanı Gary Cohn’u istifaya zorladı (6 Mart) ve yerine Larry Kudlow tâyin edildi. Sonra Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, kendisine haber dahi verilmeden tek bir tweet’le kapı dışarı edildi ve Kansas milletvekilliğinden CIA direktörlüğüne gelen Mike Pompeo, kısa zamanda ikinci bir sıçrama yapıp bu sefer Dışişleri Bakanı oldu (13 Mart). Üçüncü aşamada, Rusya soruşturmasında Trump’ı savunmakla görevli özel hukuk ekibinin başındaki ünlü avukat John Dowd istifa ederken, söz konusu ekibe saldırganlığı ve showman’liğiyle bilinen Joseph diGenova katıldı (21 Mart). Hemen ardından, Trump Ulusal Güvenlik Baş Danışmanı General McMaster ile de yollarını ayırdı… ve yerine, “şahinlerin şahini” diye bilinen, geçmişte Irak Savaşını ve Kuzey Kore ile İran’ın bombalanmasını savunmuş John Bolton’ı getirdi. Şimdi, ABD’nin en yakın müttefikleri dahil, diplomasi âleminde (İsrail hariç) herkes endişeli; Bolton ve Pompeo’ların yükselişinin anlamını tartışıyor (bkz CNN: World wary as Trump turns to hardliners Bolton and Pompeo).
(3) Neler olabileceğinin belki bir göstergesi, Güney Çin Denizi’nden gelmekte gecikmedi (bkz The Independent: US warship triggers fury in Beijing after sailing near to disputed South China Sea islands). Bu bölgedeki bir dizi takımada, sığlık ve kayalık üzerinde, Çin’in yanı sıra Vietnem, Japonya, Tayvan, Filipinler, Malezya ve Brunei de hak iddia ediyor. Ama Çin’in umurunda değil; uzun süredir bu adaları ve etrafındaki suları kazıyor, dolduruyor, düzlüyor… ve askerî hava alanları dahil çeşitli tesislerle adım adım militarize ediyor. ABD ise kendi donanması için bütümn dünyada olduğu gibi Çin Denizi’nde de “serbest seyrüsefer hakkı” dışında bir şey tanımamakta ısrarlı. Nitekim 23 Mart’ta bir Amerikan destroyerinin söz konusu adalardan birine (uluslararası hukukta karasularının limiti olan) 12 deniz milinden fazla yaklaşması, Trump’ın Çin’i ekonomik alanda “cezalandırma” projesinin üzerine geldi ve Beycing’in (Pekin) çok sert protestolarına konu oldu.
Kuşkusuz işin bir boyutu, Kuzey Kore’ye karşı Çin’in desteğine muhtaç olan Trump’ın ne yaptığını biliğp bilmediği. Daha büyük bir boyutu ise, dünyadaki parçalanma süreçlerinin derinleşmesi. Hafta sonunda iyi okumalar diliyoruz. – Serbestiyet Yayın Kurulu.