2000-2007 yılları arasında 8’i Türk 10 kişiyi öldürmekle suçlanan aşırı sağcı Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) terör hücresi davasında sona gelindi.
NSU'nun hayattaki tek üyesi Beate Zschäpe ve hücreye yardım eden dört kişinin 6 Mayıs 2013’ten bu yana yargılandığı davada dikkatler Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi Başkanı Manfred Götzl’ın bu sabah açıklayacağı karara çevrildi.
Mahkeme boyunca susmayı tercih eden, cinayetlerin aydınlatılmasına katkı sağlayacak herhangi bir bilgi vermeyen, sadece hâkimin sorularını yazılı olarak yanıtlayan baş sanık Zschäpe, savunmasında cinayetlerden daha sonra haberdar olduğunu, sorumlu tutulamayacağını söylemişti. Mahkemede son kez söz aldığındaysa “Lütfen beni istemediğim ve yapmadıklarım nedeniyle mahkûm etmeyin” demişti.
MÜEBBET HAPİS İSTENİYOR
Ancak başsavcılık Zschäpe’nin tüm cinayetleri bildiğini, diğer örgüt üyeleriyle bunları birlikte planladıklarını, suç ortağı olduğunu vurgulayarak ömür boyu hapis cezası talep etmiş, ayrıca şartlı salıverilmemesi için de ihtiyati tevkif istemişti.
Almanya'da ağırlaştırılmış müebbet cezası olmamasından ötürü, toplum için tehlike oluşturulabilecek kişiler, bu yolla güvenlik denetimi altında tutuluyor. Hâkim Götzl’ın bugün okuyacağı karar, NSU sanıklarının çarptırılacakları cezalar kadar, bundan sonraki hukuki süreçleri belirleyecek olması nedeniyle de büyük önem taşıyor.
AVUKATLAR YENİ DAVALAR AÇACAK
Müdahil avukatlar, Münih'teki dava tamamlansa da yeni hukuki süreçler başlatarak, devletin cinayetlerin önlenememesindeki sorumluluğunun ve bazı kamu görevlileri hakkındaki iddiaların üzerine gitmek istiyor.
Hem avukatlar hem de kurban yakınları, NSU üçlü terör hücresine, çok daha büyük bir ağın destek verdiği yönünde bulgular olmasına karşın bunun bugüne kadar ortaya çıkartılamamasına tepkili. Mahkeme sürecinde başsavcılığın bu yöndeki girişimlerin önüne kesmesini de sert bir dille eleştiriyorlar.
2006 yılında Kassel’de Halit Yozgat’ın öldürüldüğü cinayette olay yerinde olan iç istihbarat çalışanı Andreas T. ile ilgili yeterli soruşturma yapılmadığını düşünen avukatlar, iç istihbarat teşkilatında belgelerin imha edilmesi konusunda da daha kapsamlı bir soruşturma talep ediyor.
“HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRADIM"
NSU mağdurları ve müdahil avukatlar, bu yöndeki taleplerini, karar duruşmasından bir gün önce, Münih’te düzenledikleri basın toplantısında yinelediler.
NSU tarafından 9 Eylül 2000'de Nürnberg'de öldürülen Enver Şimşek’in oğlu Abdülkerim Şimşek, söz konusu örgütün yalnızca üç kişiden oluştuğuna inanmadığını, serbestçe dolaşan suç ortakları olduğunu, bu kişilerin tespit edilememiş olmasından ötürü tepkili olduklarını söyledi. İç istihbarat teşkilatı olan Anayasa Koruma Teşkilatı’nın belge imha ettiğini, kendilerinden bilgi gizlediğini söyleyen Şimşek, “Hayal kırıklığına uğradım” ifadesini kullandı.
“ADALET İÇİN GEREKENLER YAPILMADI”
Şimşek ailesinin avukatı Seda Başay Yıldız, beş yılı aşan yargılama sürecini değerlendirirken, “devlet ve kurumları adalet sağlanması için gerekli katkıyı yapmadı” diye konuştu.
Mahkeme kararının açıklanmasından sonra da NSU’yu aydınlatma çabalarının sürmesi gerektiğine işaret eden Yıldız, “NSU ile ilgili başsavcılıkta yürütülen soruşturmalar devam etmeli” diye konuştu.
"BABAM BİR DAHA ÖLDÜRÜLDÜ”
NSU kurbanlarından Mehmet Kubaşık’ın kızı Gamze Kubaşık ise dava sürecine ve devlet kurumlarının tavrına ilişkin hayal kırıklığını, “NSU babamı öldürdü ama soruşturmayı yürüten güvenlik yetkilileri de onun onurunu yerle bir ederek onu ikinci kez öldürdü” sözleriyle dile getirdi.
Başbakan Angela Merkel’ın 2012 yılında NSU’nun aydınlatılacağına dair söz verdiğini, ama bu sözün tutulmadığını söyleyen Kubaşık, “Sorularıma yanıt alabileceğimi düşünmüş, yıllarca bu yanıtları beklemiştim. Şimdi ailemle yapayalnız, bu sorularla baş başa kaldık. NSU’nun yüzde yüz aydınlatılacağını düşünmüştüm. Oysa şu anda içimde kocaman bir boşluk hissediyorum” dedi.
Cinayetlere yardım eden herkesin yargılanması için gerekli soruşturma ve yargılamanın yapılmasını istediğini söyleyen Kubaşık, “Dortmund’da dolaşırken diğer bazı suç ortaklarıyla karşılaşacağım korkusunu yaşamak istemiyorum artık. Artık yeter! Neden başka kişiler hakkında dava açılmadığını bilmek istiyorum. Avukatlarımızdan dosyalar gizlenmesin artık. Anayasa Koruma Teşkilatı artık çıkıp neler bildiğini açıklasın, neden gizliyorlar?” şeklinde konuştu.
“HER TAŞIN ALTINA BAKILMADI”
Müdahil avukatlardan Sebastian Scharmer ise başsavcılığın NSU’nun üç kişilik bir hücre olduğu tezinin gerçeği yansıtmadığını, NSU’nun bir “terör ağı” olduğunu belirterek, “Hüküm giyecek beş kişi, daha geniş bir ağın sadece bir parçası. Diğer destekçiler ve muhtemelen suç ortakları hâlen günümüzde serbestçe dolaşıyor” dedi.
Başsavcılığın “her taşın altına baktığı” iddiasının gerçeği yansıtmadığını savunan Scharmer, NSU’nun ortaya çıkmasının ardından, devlet kurumlarının gerçeklere ulaşıp kendilerine güveni yeniden inşa etme fırsatı yakaladığını, ancak aradan geçen sürede yaşananların, bunun tercih edilmediğini gösterdiğini söyledi.
Avukat Scharmer, yanıtı alınamayan soruların gündeme getirilmeye devam edileceğini söylerken, “Federal ve eyalet içişleri bakanlıklarına, belgelerin imha edilmesinin önlemesi için hemen moratoryum ilan etmeleri çağrısını yapıyoruz. Çünkü Münih’te kararın açıklanmasıyla belge imha sürecinin yeniden yaşanmasından ciddi bir endişe duyuyoruz” uyarısını yaptı.
“YARAMIZ KANAMAYA DEVAM EDECEK”
NSU’nun Köln’deki bombalı saldırısında ölümden dönen Kemal G. de basın toplantısında söz aldı.
Kemal G., “Baştan beri bunun bir senaryo olduğunu söylüyorum. Bir ağ, bir güç bir senaryo çizmiş. Kendileri yazdı, kendileri oynadı. Münih'te de bir final günü oynayacaklar. Umudumuz yok, beş piyon ceza alacak, 5-6 yıl sonra dışarı çıkacaklar. Yaramız kabuk bağlamaya değil, kanamaya devam edecek” diye konuştu.
Yine Köln’deki saldırıda yaralanan Arif S. ise 9 Haziran 2004'teki bombalı saldırıyla hayatlarının karardığını kaydetti ve saldırıyı yapanların kimin tetikçileri olduğunu öğrenmek istediklerini söyledi.
“Bizler bu ülkenin bir parçası olduk. Hayallerimiz vardı, umutlarımız vardı. Buranın hak, adalet ve eşitliğine inanıyorduk” diyen Arif S., “Devlet bu olayları aydınlatmada sınıfta kaldı” ifadesini kullandı.
SİYASETÇİLERE VE MEDYAYA SİTEMDE BULUNAN ARİF S. ŞUNLARI KAYDETTİ:
"Gerek siyaset, gerekse medya kuruluşları yabancılar üzerinde kin ve nefret söylemlerini artırarak şiddete başvurulmasına çanak tuttular. Ey demokratım diyen, yabancıları savunur gibi görünen milletvekilleri, bizler Münih’e gelip gidiyoruz, bir kez geldiğinizi görmedik. Neredeydiniz? Bizler sizlerden çok şey değil, sadece manevi destek bekledik. Cesaretle, yürekle, korkmadan ırkçılığın üzerine gidebilmenizi…”
Almanya yakın tarihinin en önemli davası olarak nitelendirilen NSU davası, Nürnberg mahkemeleri ve Kızıl Ordu Fraksiyonu RAF davaları ile kıyaslanıyor. Maliyeti 30 milyon euroyu aşan NSU davası, en uzun yargılama süreçlerinden birini oluşturuyor.