Pandemi yasakları gölgesinde dün (24 Ocak) gerçekleşen cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ipi mevcut cumhurbaşkanı Marcelo Rebelo de Sousa, en yakın rakibine 38 puan fark atarak göğüsledi.
Portekiz devlet televizyonu RTP’nin aktardığına göre, yedi adayın yarıştığı cumhurbaşkanlığı seçiminde oyların yaklaşık yüzde 60’ını alan 72 yaşındaki De Sousa beş yıl daha görevde kalacak.
Sosyal Demokrat Parti’den (PSD) aday olarak 2016’da seçilen Rebelo de Sousa’nın zaferine kesin gözüyle bakılıyordu. Tecrübeli siyasetçi son 6 ayda yapılan seçim anketlerinin hiçbirinde yüzde 60’ın altına düşmedi.
Yeniden seçilen Cumhurbaşkanı, Mário Soares’in 1991’deki yüzde 70,35 seviyesine ulaşamadı, fakat Portekiz demokrasi tarihinde ülkedeki tüm bölgelerde birinci gelen ilk aday oldu.
Zafer konuşmasında Karanfil Devriminin 50. yıldönümüne üç yıl kaldığını hatırlatan Sousa, “Bu üç yıl içinde, salgında kaybettiklerimizi yeniden düşünmeli, attığımız köprüleri yeniden kurmalı, dikilen engelleri aşmalı, çoğalan yalnızlığı aşmalı, yabancı düşmanlığını, ötekileştirmeyi, yersiz korkuları bünyemizden atmalıyız” dedi.
Seçim günü vaka ve ölüm sayılarında rekor kırıldı
Koronavirüs önlemlerinin ülke genelinde alarm seviyesinde olduğu Portekiz’de sandıklar kapanmak üzereyken, Sağlık Bakanlığı hastanelerdeki doluluk oranının yüzde 94 olduğunu duyurdu. Noel haftasında kısıtlamaları hafifletmesi eleştirilen bakanlık, seçim günü ülke genelinde Covid kaynaklı günlük vefat sayısını 275 olarak açıkladı. Bu, pandeminin başlangıcından beri kaydedilen en yüksek sayı.
Marcelo Rebelo de Sousa: Karizmatik ama tutarsız; yaşlı ama enerjik
Asıl mesleği avukatlık olan Sousa, 1974’te Karanfil Devrimiyle yıkılan Salazar rejiminin ardından yeni anayasa hazırlık sürecinde rol aldı; kısa bir bakanlık döneminin ardından medyada siyasi analistlik yapmaya başladı.
80’lerde yer aldığı “İmtihan” adlı radyo programında her hafta siyasi aktörlere 0’dan 20’ye not vermesiyle isim yapsa da, ülke çapında tanınırlığa asıl 1989 yerel seçimlerinde ulaştı. Sousa, o seçimde belediye başkanlığı koltuğu için yarıştığı Lizbon’u taksiyle turlaması ve kirliliğini ispat etmek için Tejo nehrinin derinlerine dalmasıyla hatırlanıyor.
1996’da “İsa yeryüzüne inip gelse bile asla liderliğe aday olmam” dedikten haftalar sonra Sosyal Demokrat Parti’de (PSD) genel başkan adayı oldu ve kazandı. 1999’da istifa ettikten sonra devlet kanalı da dahil olmak üzere birçok medya organında yorumculuk yapmaya devam etti. 2007’de kürtaj referandumunda, kürtaj karşıtı kampanyalarda başı çekti.
Cumhurbaşkanlığı döneminde yapılan kamuoyu yoklamalarında görev onayı yüksek oranlarda seyreden De Sousa, karizmatik hali ve yaşına rağmen yüksek enerjisi ile takdir görüyor. Göreve geldiği ilk sene De Sousa’yı Washington’da ağırlayan eski ABD başkanı Donald Trump, her dünya lideriyle yaptığı garip el sıkışma ritüelini Portekiz liderinde de denemiş ama kendi silahıyla vurulmuştu:
De Sousa’nın geçtiğimiz yaz Algarve’deki bir plajda kanoları alabora olan iki kadının kurtarılmasına yardım ederken çekilmiş görüntüleri tüm dünyada viral olmuştu:
Bir senede Portekiz’in Le Pen’i oldu: Andre Ventura nasıl yüzde 12 aldı?
Açık şovenist Chega! partisi, 2019 parlamento seçimlerinde sol ve merkez partilerin zayıf performansının arasında aşırı sağ statükoyu sallamış, Karanfil devriminin ardından geçen 48 yılda ilk defa Cumhuriyet Meclisinde (Assembleia da República) sandalye kazanmıştı. Partinin lideri Andre Ventura, son bir yılda aşırı fikirlerini anaakıma taşıma fırsatı buldu.
Aslında eski bir PSD üyesi olan Ventura’yı Portekizliler futbol programlarından tanıyor. Ülkenin en çok izlenen kanalında Müslümanlardan Romalara birçok etnik ve dini grup hakkında ırkçı yorumlar yaptıkça popülaritesi daha da arttı. 2019’da Chega! Partisi’ni kurduğunda meclis seçimlerine aylar kalmıştı.
Portekiz ırkçı değildir eyleminde Nazi selamı
Vekil seçildikten sadece dört ay sonra, pandeminin ilk safhasında Cumhurbaşkanlığına adaylığını koyan Ventura, bir yıl içinde salgın önlemlerine karşı çıktı, sosyal mesafe ve sokağa çıkma yasağı gibi uygulamaların sadece “çingenelere” uygulanması gerektiğini savundu. Black Lives Matter eylemlerinin Portekiz’e sıçradığı günlerde siyah hakları savunucularına karşı kendi destekçilerini toplayıp “Portekiz ırkçı bir ülke değildir” sloganıyla eylemler düzenledi. Protestolarda çekilen bir fotoğrafta Nazi selamı verdiği görüldü.
İki hafta kadar önce Marine Le Pen’i “kampanya özel konuğu” olarak ağırlayan Andre Ventura, evanjelik lobilerle sağlam bağlantılar kurdu. Batı’da aşırı sağın yükselişinde uzun süre bir istisna teşkil eden Portekiz, sonunda kendi genç Trump’ına yaklaşık bir senede alıştı.
Siyasete atıldığı günden beri sansasyonel iddiaları ve suçlamalarıyla gündemde kalan Ventura, ülkedeki fact-check organizasyonlarına daha önce hiç olmadığı kadar fazla mesai yaptırdı.
Dünyanın en huzurlu ülkeleri listesinde ilk üçten inmeyen Portekiz, Avrupa Birliği’nin halen en fakir ülkelerinden biri olarak biliniyor. Analistler, pandemi döneminin ülkede altyapı yetersizliğinin ve refah eşitsizliğinin vahametini ortaya çıkardığını vurguluyor.