Uluslararası büyük kongrelere ev sahipliği yapmak, ülkeler için de kentleri için de çok önemli. Çünkü kongre turizmi, turizm türleri hiyerarşisinin en üst sıralarında yer alıyor. Bunun bir nedeni, kongre turizmi üzerinden ülkeleri ziyaret edenlerin, “deniz-kum-güneş” diyen klasik turist profilinin dışında yer almaları ve seyahatlerinin serbest bölümlerinde ülkelerin tarihi-kültürel zenginliklerini görmeyi tercih etmeleri. Bu özellikleri nedeniyle ülkeler onları kendi reklamcıları gibi görüyor.
Bir başka neden, kongre turizmiyle ülkeye gelenlerin bıraktıkları döviz… Bu kişiler genellikle yüksek harcama düzeyine sahip oluyorlar ve ortalama turistin getirdiklerinden çok daha fazla döviz getiriyorlar.
Nihayet, kongre turizmi için tercih edilir olmak, ülkelere ve kentlere itibar kazandırıyor ve onların imajını parlatıyor. Yani kongre turizmi, genel turizmin büyümesinde de etkili olan bir turizm türü.
Kongre turizmi için sakin, huzurlu, tehlikesiz ülkeler ve kentler seçiliyor. Dolayısıyla, kongre turizmi bir ülkenin ya da kentin huzur barometresi sayılıyor.
Türkiye ve İstanbul’un yıllara göre kongre turizmindeki performansı, bu ölçünün yerindeliğini anlamak için bir ölçü olabilir.
Türkiye Otelciler Birliği’nin (TÜROB) verdiği rakamlara göre:
“Türkiye’de 2000’lerin başından itibaren büyümeye başlayan kongre turizmi 2013 yılına kadar gelişimini sürdürdü. Rekor yılı olan 2013’te, 146’sı İstanbul’da olmak üzere Türkiye’de toplam 221 uluslararası toplantı düzenlendi. Türkiye, dünya sıralamasında 18. sırada yer aldı. Şehir bazında ise İstanbul 146 kongre ile 8. sırayı aldı.”
Araştırmaya göre kongre turizmi 2016’dan itibaren gerilemeye başladı. 2018’e gelindiğinde Türkiye 52’inciliğe, İstanbul ise 84’üncülüğe inmişti.