Emniyet Genel Müdürlüğü, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun uyuşturucu açıklaması hakkında suç duyurusunda bulunmuştu.
Gazeteci Atilla Güner, Radyo Sputnik’teki “Akşam Postası” programında, Emniyet’in suç duyurusunda Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) 1963’te, Adnan Menderes’leri idama gönderen 27 Mayıs 1960 darbesini korumak için aldığı bir karara atıf yapıldığını aktardı.
Güner şunları söyledi:
“Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na iletilen EGM’nin yazısında, Anayasa Mahkemesi’nin bir kararına atıf yapılıyor.
“Kararda ‘Toplum hayatına zarar veren düşünce ve kanaatlerin açığa vurulması devletin güvenliğini sarsar. Bu itibarla bu hürriyeti toplum yaşayışını demokratik nizamın icaplarıyla bağdaştırmak ve toplumsal yaşayış ile düşünce ve kanaat hürriyetini denge halinde tutmak gereklidir’ ifadeleri yer alıyor.
“59 yıl önceki Türkiye’de Anayasa Mahkemesi bu kararı, CHP’den ayrılıp Demokrat Parti’nin kurucuları arasında yer alan Fuat Köprülü’nün 21 Nisan 1962’deki bir konuşmasındaki sözleri nedeniyle alıyor.
“Hakkında dava açılınca avukatları ‘Düşüncesini açıkladı, dediğinde bir suç yok, Anayasa Mahkemesi’ne götürelim’ diyorlar. Anayasa Mahkemesi bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin EGM hukuk bürosunun dayanak gösterdiği o kararı alıyor.
“1963’te 27 Mayıs darbesinin eleştirilmesinin önlenmesi için AYM’nin aldığı o karar şöyle diyor: ‘Yargı mercilerinin kararlarının kötülenmesi ve mahkum edilenlerin övülmesi 27 Mayıs devriminin meşruluğunu inkara yol açar. Bu yoldan vatandaşları birbiri aleyhinde tahrik ederek onlar arasında kin ve düşmanlık yaratır.’”
“Karar, AYM’nin 27 Mayıs’ın zarar görmemesi refleksinin göstergesi”
AYM’nin bu kararıyla ilgili bir çalışma yapan Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Şefik Taylan Akman, “Söz konusu karar, Anayasa Mahkemesi’nin 27 Mayıs darbesinin herhangi bir eleştiri karşısında zarar görmemesine yönelik, bir yönüyle de siyasi olan refleksinin açık bir göstergesi niteliğindedir” yorumunu yapıyor.
Hukukçu İlhan Arsel de, “Anayasa Mahkemesi’nin esas kaygısı, devletin ‘devam ve bekası’nı korumak, onun ‘yüceliğine ve kutsallığına’ bir zarar gelmesini engellemektir; bir başka ifadeyle, bir Osmanlı-Cumhuriyet geleneği olarak devleti topluma karşı koruma görevini layıkıyla yerine getirebilmektir” diyor.