İsmail Demirbaş 49 yaşında bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı… Antalya’da yaşıyor. Bir gün bir sokak röportajcısı ona mikrofon tuttu ve “Ne olacak bu memleketin hali” mealinde bir soru sordu. O da açtı ağzını yumdu gözünü ve bu halin doğrudan sorumlusunun iktidar olduğunu söyledi. O kadar sert konuştu ki, röportajcı, “abi korkmuyor musun, ben bunları yayımlarsam hakkında dava açılabilir, istersen kesebilirim” deme ihtiyacını duydu. O da cevaben, “Sen bunları kesersen, sen de vatan hainliği yapmış olursun, aynen yayımlayacaksın” deyince, sözleri olduğu gibi yayımlandı.
Sonrasında gözaltına alındı, adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Serbest kaldıktan sonraki sözleri de şöyleydi: “Ülkemin geldiği duruma üzülüyorum. Ben bildiklerimi söylemeye devam edeceğim.”
Öyle de oldu. İkinci kez konuştuğu bir sokak röportajında yine iktidarı eleştirdi, yine gözaltına alındı. Bu defa ev hapsine alındı. Karara itiraz dilekçesi vermek için gittiği adliyede tutuklanmasına karar verildi. Suçu Cumhurbaşkanına hakaretti. Demirbaş şimdi Antalya E Tipi Cezaevi’nde.
Ülkenin savunma bakanıyla ‘gezmeye bile gitmeyeceğini’ söyleyen yazar ve cezası
Sözcü gazetesi yazarı Yılmaz Özdil, 3 yıl önce katıldığı televizyon programında dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar için “Ben Hulusi Akar ile gezmeye gitmem, ne savaşı?” dedi. Akar’ın şikâyeti üzerine açılan ve geçtiğimiz 10 Kasım’da sonuçlanan davada Özdil 5 ay hapis cezası aldı.
Duruşma savcısı ve Akar’ın avukatları Özdil’in eleştirilerinin ifade özgürlüğü sınırlarını aştığını savunarak cezalandırılmasını istedi.
Mahkeme, Özdil’in ifadelerini “Astlık üstlük münasebetlerini zedelemeye, amir veya komutanlara karşı güven hissini yok etmeye matuf olarak alenen tahkir veya tezyif edici fiil ve hareket” olarak değerlendirdi ve 5 ay hapis cezasına hükmetti.
Özdil, ceza almasına neden olan konuşmayı 10 Kasım 2017’de yapmıştı, karar da yine bir 10 Kasım’da geldi. Yılmaz Özdil “Takvimde gün yokmuş gibi Sözcü gazetesine 19 Mayıs’ta operasyon başlatmışlardı. Benim hakkımdaki kararı da tam 10 Kasım’a denk getirmişler” diye yorumladı bu tesadüfü.
… Ve şanslı bir zanlı
Üçüncü olay Bursa’dan… Burada da bir 10 Kasım sembolizmi var ama, tersten… 11 Kasım’da internet sitelerine düşen haber şöyleydi:
“Bursa Valiliği, sosyal medya hesabında hilafet yanlısı paylaşım yapan İsmail Belindir adlı bekçiye 10 Kasım’da soruşturma açıldığını duyurdu.
“Valilik açıklamasında, ‘26 Temmuz 2020 tarihinde @belindir25 kullanıcı hesabından paylaşımda bulunan ve ilimizde Çarşı ve Mahalle Bekçisi olarak görev yapan İsmail Belindir hakkında soruşturma açılmış olup, söz konusu soruşturma halen devam etmektedir’ denildi. Sözkonusu açıklama, Bursa Valiliği’nin Twitter hesabında da paylaşıldı.”
Soruşturma açıldı açılmasına ama, Valilik baltayı taşa vurduğunu kısa bir zaman içinde anladı. Aralarında iktidara yakın tanınmış yazarların da bulunduğu binlerce sosyal medya kullanıcısı Valiliği topa tutmaya başladı. Mesela Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu etiketleyerek şöyle yazdı:
“Bir bekçi, hesabından kelime-i tevhid yayınladı diye @BursaValiliği soruşturma açıyor! Vatandaşın 26 Temmuz’da attığı bu tweeti neden 10 Kasım’da gündemine alıyor valilik? Valilik ne yapmak istiyor? Burası polis devleti mi? Vali görevden alınmalı!”
Valiliğe karşı sosyal medyada başlatılan kampanya tez zamanda sonuç verdi ve Bursa Valiliği, attığı tiviti sildi.
Eski Devlet Bakanına “Cumhurbaşkanına Hakaret” suçundan gözaltı
Eski Devlet ve Sağlık Bakanı Rıfat Serdaroğlu, İzmir’de havalimanının çıkışında “Cumhurbaşkanı’na hakaret” gerekçesiyle ifadesine başvurulmak üzere gözaltına alındı.
Birkaç güne sığan dört hukuk olayı hukuk düzenimiz hakkında çok şey söylemiyor mu?