Çalıkuşu, “Karar mahir bir şekilde medyaya derhal sızdırılmıştır. Karar sanık tarafında olmadığına ve saat 17.00 de yazıldığına göre bu karar medyaya 27. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilmiştir. Bu durumun yasal ve mesleki sorumluluğu vardır, cezai müeyyidesi bulunur” ifadesini kullandı.
Altan için verilen itiraz dilekçesi şöyle:
"Savcılık tarafından 06.11.2019 tarihinde, Ahmet Altan’ın HÜKÜMLE birlikte tahliyesine itiraz başvurusu 26. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından reddedilmiş, dosya 27.AĞM’ye gönderilmiştir.
27. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından, CMK 100.maddesinde sayılmayan, yasal olmayan dayanak ve uydurulmuş gerekçeler ile itiraz kabul edilmiştir.
Bu karara karşı CMK 271/4 maddesinin son cümlesi olan ‘ancak ilk defa merci tarafından verilen tutuklama kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir’ hükmüne göre itiraz etmekteyiz.
1-26. Ağır Ceza Mahkemesi 2019/252 esas sayılı dava dosyası üzerinden tamamladığı yargılamada HÜKÜM vermiştir.
2-Ahmet Altan da HÜKÜM İLE TAHLİYE EDİLMİŞTİR. Mahkeme, somut olayın özelliklerine göre tutuklama ile aynı şartlara sahip adli kontrolün tatbikini YETERLİ GÖRMÜŞTÜR.
Verilen karar ara karar değil, “HÜKÜM” dür.
3-Dava dosyası Yargıtay incelemesinden geçmiştir. Yargıtay C.Başsavcılığı tebliğnamesinde suçun vasfının değiştirerek görüş bildirmiştir. Yargıtay 16. CD de 2019/521-4769 sayılı kararında suçun, örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüte yardım etme suçu olacağı görüşü ile kararı bozmuştur.
4-26. Ağır Ceza Mahkemesinin savcısı da Yargıtay Bozma kararına uyulmasını talep etmiş ve neticede mahkeme bu bozma kararına uymuş ve Yargıtay 16. CD si kararına uygun olarak hüküm kurmuştur.
Bu noktada sanık lehine usulü kazanılmış hak oluşmuştur. Artık aleyhe bozma yasağı vardır.
5-Artık ilk derece mahkemesi dosyadan el çekmiştir ve bu hüküm ile ilgili denetleme ve karar verme yetkisi yasa yolunda yetkili üst mahkemelere geçmiştir.
6-Biliyoruz ki;
CMK’da itiraz hükümden önce verilen yani bu dosyadaki itirazın konusu “hüküm” adı verilen son karardan önce verilen ve son karara esas teşkil etmeyen ara kararlardır.
Savcılığın da hükümle verilen tahliye kararına itiraz yoktur. CMK’da böyle bir hak için düzenleme mevcut değildir.
Bu itirazın 26. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından reddi üzerine gene bir ilk derece mahkemesi durumunda olan 27. Ağır Ceza Mahkemesinin de yasa yolu başvurusunda yetkili olan üst mahkeme yetkisini gasp ederek inceleme ve karar verme yetkisi yoktur.
7-Ama gelinen bu yasal düzenlemeye aykırı süreç sonucunda, verilen karara karşı artık;
Savcısı’nın tutuklama isteminin hâkim tarafından reddedilmesi halinde C. Savcısı’nın bu karara itiraz etmesi halinde, merci C. Savcısı’nın bu itirazını haklı bularak sanığın tutuklanmasına karar verdiği bu durumda sanığın özgürlüğü kısıtlanmış olacağından, bu koruma tedbirine (ceza muhakemesi tedbirine) başvurulmasına dair karara itiraz hakkı ve verilen kararın denetlenmesi olanağı CMK 271/4 son gereği olduğundan YASAL HAKKIMIZI KULLANMAKTAYIZ.
8- Esas olan; kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının korunması, yani bireyin tutuklanmaması veya bihakkın serbest bırakılması veya tutukluluğun adli kontrol tedbirine çevrilmesidir.
3 yılı aşkın süredir devam eden ve Yargıtay denetiminde de geçen dava dosyası kapsamında, esasa dair yargılamayı yapan 26. Ağır Ceza Mahkemesi oy birliği ile tahliyeye karar verirken, Ahmet Altan hakkında yurt dışı çıkış yasağı konularak ‘sanığın üzerine atılı suçun niteliği, tutuklulukta geçirmiş olduğu süre, tutuklamanın koruma tedbiri mahiyetinde olması, tutuklama tedbiri ile öngörülen hukuki faydanın adli kontrol tedbiri ile de sağlanabileceği hususunda mahkememizde oluşan kanaat dikkate alınarak sanığın tahliyesine’ karar vermiştir.
9- 27. Ağır Ceza Mahkemesi anlaşılmaz bir şekilde mahkeme kaleminde hazır olmama karşın verdiği kararı benden, sanık avukatından gizlemiş, mahkeme başkanı kararın tarafıma verilmemesi yolunda talimat vermiştir.
Ama karar mahir bir şekilde medyaya derhal sızdırılmıştır. Karar sanık tarafında olmadığına ve saat 17.00 de yazıldığına göre bu karar medyaya 27. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilmiştir. Bu durumun yasal ve mesleki sorumluluğu vardır, cezai müeyyidesi bulunur.
10- Medyadan gördüğüm üzere 27. Ağır Ceza Mahkemesi dosya kapsamına aykırı ve yasal izahı olmayan, CMK’da 100’de yazılı tutuklama koşullarına aykırı gerekçeler uydurarak tutuklama kararı verebilmiştir.
Bu gerekçeleri karardan bir gün önce göreve atanan, daha önce dosyada hiç inceleme yapmamış, kapsamlı dava dosyasına vakıf olmayan mahkeme başkanı nasıl verebilmiştir ki Yargıtay bu dosyada denetim ve incelemesini yapmıştır.
Yargıtay kararında, bu tutuklama gerekçelerinin hiç birisi yoktur. Yargıtay bozma kararına uygun hüküm verilmiş dosyada, böylesi bir keyfiyet ve hukuksuzluğa izin verilmemelidir.
Yargıtay bozma ilamına uygun verilen hükme rağmen ve ‘temyiz sürecinde cezanın ağırlaştırma ihtimali’ gibi bir gerekçeyi, tutuklama gerekçesi 27. Ağır Ceza Mahkemesi YAPAMAZ.
Sanık lehine usulü kazanılmış hak doğmuştur. Aleyhe bozma yasağı vardır.
26.Ağır Ceza Mahkemesinin itiraz eden savcısı da esas hakkındaki mütalaada Yargıtay 16 CD sinin bozma kararına uygun görüş bildirmiştir.
Cezanın sanık aleyhine değil tam da tersine lehine değişme ihtimali vardır.
Yargı reformu kapsamında TMK 7. Maddeye ekleme yapılmıştır; ‘eleştiri amaçlı düşünce açıklamak suç değildir. Bu değişiklik müvekkilim hakkında verilen Yargıtay bozma kararından sonraki LEHE DEĞİŞİKLİKTİR VE SANIĞIN DURUMUNU DOĞRUDAN ETKİLEMEKTEDİR.
27. Ağır Ceza Mahkemesi, yoksa Yargıtay’ın da üzerinde bir mahkeme midir?
Yasalar ile bağlı değil midir?
Bu görev suçudur.
11- Bir bu kadar vahim diğer durum ise Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun adli kontrol düzenlemesinin yok sayılmasında karşımıza çıkmaktadır;
CMK’nın 100. maddesi ve 109. maddenin gerekçesine göre adli kontrol kurumunun tutuklamaya alternatif olarak düzenlendiği bilinmektedir, bunda bir tereddüt yoktur.
Artık tutuklama tedbirine alternatif olarak, gelinen aşamada ölçülülük ilkesi gereği adli kontrol şartı uygulanmış ve tahliye kararı verilmiş ise BU KARARDAN DÖNÜLEMEZ.
Gelinen aşamada tutuklama tedbirinden vazgeçilerek adli kontrol şartı uygulaması kararı verilmiş olması, Aleyhe bozma yasağı, usulü kazanılmış hak, 38 aydır tutukta geçen süre,
TMK 7.maddedeki sanık lehine olan yeni yasal düzenleme gereği temyiz sürecinin sanık lehine değişme yolundaki kuvvetlilik,
Ahmet Altan’ın tahliye edildikten 8 gün sonra evinde gözaltına alınmasına göre kaçma şüphesinden söz edilemeyeceği, delillerin tamamının toplanmış olmasına göre yasal anlamı ve dayanağı olmayan, dosya kapsamına aykırı uydurulmuş gerekçeler ile,
Yargıtay ve istinaf mahkemesinin yetkisini gasp ederek kendi yetkisinde olamayan tutuklama kararını veren 27. Ağır Ceza Mahkemesinin 12.11.2019 tarihli tutuklama kararının kaldırılması ve AHMET ALTAN’ın TAHLİYESİNE karar verilmesini dilerim"