CHP’nin 37’inci Büyük Kurultayı’nda kabul edilen İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi’nde dört farklı güçlü cümlede geçen bir kavramı CHP’den duymaya çok alışık değiliz: Vesayet.
Askeri vesayet, yargı vesayeti, bürokratik vesayet, Kemalist vesayet gibi versiyonları olan bu kavram, AK Parti’nin ve liberallerin en kritik eleştirilerindendi.
Hatta CHP, vesayet derken kast edilenlerden biriydi.
AK Parti iktidarı devletle eşitlenip, neredeyse parti-devlet haline gelince, vesayet eleştirisi de el değiştirmiş görünüyor.
Beyannamede vesayetten şikâyet edilen cümleler o yüzden çok tanıdık gelecek:
“Kendisini tek başına millet olarak, tek başına devlet olarak görenlerle mücadele edeceğiz. Cumhuriyetimizin üzerinde kurulmak istenen hiçbir vesayeti kabul etmeyeceğiz.”
“Yasama, yargı ve medya bir kişinin vesayeti altındadır.”
“Güçlü Demokratik Parlamenter Sistem için öncelikle geniş bir toplumsal mutabakat sağlanacak, her türlü vesayetten uzak, darbe hukukundan arınmış, gücünü milletten alan yeni bir Anayasa yapılacaktır.”
“Hâkimler ve Savcılar Kurulu, Anayasa Mahkemesi, yüksek yargı organları ve mahkemeler üzerinde yasama ve yürütmenin doğrudan ya da dolaylı vesayetine son verilecektir.”