Hem Almanya hem Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Die Welt gazetesi muhabiri Deniz Yücel yargılandığı davada 2 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırıldı. Anayasa Mahkemesi, “terör propagandası değil, gazetecilik” demişti, ama mahkeme Anayasa Mahkemesi’nin geçen yıl verdiği hak ihlali kararını dikkate almadı.
14 Şubat 2017’de kendi isteğiyle ifade vermek için gittiği emniyette gözaltına alınan Yücel, 27 Şubat 2017’de “halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve terör propagandası yapmak” suçlamasıyla tutuklanmıştı.
Cumhurbaşkanı tarafından ve medyada “casusluk”la suçlanan Yücel’in tutuklanması Almanya ile Türkiye ilişkilerini sarsmış, pazarlıklar yaşanmış, Erdoğan, “Ben bu makamda olduğum sürece asla iade edilmeyecek” demişti.
Yücel, 16 Şubat 2018’de İstanbul 32’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararıyla tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edildikten sonra Almanya’ya dönmüştü.
3 yıldır devam eden mahkeme sırasında geçen yıl Anayasa Mahkemesi, Deniz Yücel’in başvurusu üzerine hak ihlali kararı vermişti.
Yücel’in terör örgütü propagandası ile suçlandığı Cemil Bayık röportajını inceleyen Anayasa Mahkemesi, iddianamede röportajın başlığının “Başkanlık Hayali Suya Düşünce İntikama Sarıldı” şeklinde geçtiğini, halbuki röportajın gazetedeki başlığının “Evet Örgüt İçi İnfazlar Oldu” olduğunu ortaya çıkarmış, röportajda Yücel’in Bayık’a sorduğu soruların propaganda değil, gazetecilik olduğuna karar vermişti.
Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararının ilgili kısmı şöyleydi:
“Tutuklama kararında; başvurucunun Cemil Bayık ile röportaj yaptığı, röportaj başlığının ‘Başkanlık Hayali Suya Düşünce İntikama Sarıldı’ şeklinde olduğu ve röportajda PKK terör örgütüne meşru bir yapıymış izlenimi verilerek örgüt lideri Cemil Bayık’ın Cumhurbaşkanı hakkındaki söylemlerine yer verildiği ileri sürülmüştür. Öncelikle röportajlara dayalı haber bildirimi, basının kamu çıkarlarının koruyuculuğu rolünü yerine getirebilmesinde en önemli araçlardan birini oluşturur. Bir röportaj esnasında başkası tarafından dile getirilen görüşlerin yayınlanması sebebiyle bir gazetecinin cezalandırılması ya da suçlanması kamu çıkarını ilgilendiren konuların tartışılmasında basının katkısını ciddi biçimde engelleyebilecektir.
“Öte yandan röportajın başlığının soruşturma makamlarınca iddia edildiği gibi ‘Başkanlık Hayali Suya Düşünce İntikama Sarıldı’ değil ‘Evet Örgüt İçi İnfazlar Oldu’ şeklinde olduğu görülmektedir. Başvurucu, söz konusu röportajda Ceylanpınar’da iki polis memuruna karşı cinayet işlenmesiyle ilgili bahis konusu eylemin örgüt tarafından işlenmediği açıklamasını yapan röportaj verene cinayeti kınamadıklarını, devlet televizyonunda Kürtçe yayın yapan bir kanalın olduğunu, bölgede resmî dairelerde Kürtçe konuşulduğunu hatırlatmış; öğretmenler ve aileleriyle beraber öldürülen köy korucularına ve otuz beş bin kişinin hayatını kaybetmesine karşı sorumluluk üstlenip üstlenmediğini, örgüt içinde gerçekleşen infazların çatışma ve işkencelerde öldürülenlerden fazla olduğu şeklindeki iddiayı sormuştur. Ayrıca başvurucunun röportaj verenin açıklamalarını tasdik edici bir tutum sergilediği, terör örgütünün propagandasını yaptırma amacıyla röportaj vereni yönlendirici sorular sorduğu gösterilememiştir. Röportajın bütününe bakıldığında örgütün silah bırakma imkânına ve çatışma ortamının nasıl sona ereceğine ilişkin soruların sorulduğu da görülmektedir. Bu açıklamalar doğrultusunda başvurucunun bu röportajı gazetecilik saikiyle değil de örgütün propagandasını yapma saikiyle yaptığına yönelik olguların ortaya konulamadığı anlaşılmaktadır.”
Yücel, tutuklanma süreciyle ilgili geçen ay Medyascope’e konuşmuştu.
Röportajın geniş bir özeti için:https://serbestiyet.com/haberler/gundem/deniz-yucel-2017-referandum-kampanyasinda-kullanilmak-uzere-tutuklandim-36237/